Dünya Kupası'ndan geriye kalan en çarpıcı hikayelerden biri şüphesiz, şampiyon Fransızların santraforu Giroud oldu. 546 dakika boyunca bırakın gol atmayı bir kez olsun kaleyi dahi bulamayan Giroud'yu aklamak için "Etrafındakileri oynatıyor, onun sayesinde sistem işliyor" gibi senaryolar yazılsa da, geçmişte bu kupayı kazanma sevincini hiç yaşayamamış büyük yıldızları hatırlayınca insanın içi acıyor. Düşünsenize, mevcutların ve muhtemelen de tüm zamanların en iyisi Messi, üstelik bir futbol ülkesinde doğduğu halde hiç Dünya Kupası zaferi tadamadı. Yaşı nedeniyle bir sonraki kupada yer alıp alamayacağı dahi şüpheli. Aynı şey bir diğer fenomen, yaşayan efsane Cristiano Ronaldo için de geçerli. Avrupa Şampiyonluğu tadarak acısını kısmen hafifletti ama o da bir mucize olmazsa kariyerini Dünya Kupası kazanamadan kapattı. Avrupa Şampiyonluğu yaşamış, iki kere Avrupa'da yılın oyuncusu seçilmiş Almanların unutulmaz golcüsü Karl-Heinz Rummenigge, hem 82 hem de 86'da ikincilikle yetindi. Rummenigge'yi, kendi tüm zamanlar 11'ine alan Brezilya efsanesi, gelmiş geçmiş en büyük 10 numaralarından Zico da bu mutluluğu hiç tadamadı. 1982'de tarihin en çok iz bırakan takımı ile İtalya'ya çeyrek finalde elendi, 1986'ta da penaltı kaçırdığı maçta yine son sekizde Fransa'ya kaybetti. Takım arkadaşı bir diğer efsane 'suda yürüyen adam' Socrates de onunla aynı kaderi paylaştı. 80'lerin Zidane'ı, üç kez Altın Top ödülü sahibi, Euro 84 galibi Fransa'nın kaptanı Platini, unutulmaz Fransa kadrolarıyla iki kere yarı final gördü ama her ikisinde de Toni Schumacher'e takıldı. Tüm zamanların en büyük solaklarından, unutulmaz Macar takımının ve Avrupa'yı kasıp kavuran Real Madrid'in bir numaralı yıldızı Puskaş, futbolu değiştiren adam Hollandalı Johan Cruyff ve modern kaleciliğin tanrısı 'kara örümcek' Sovyet Lev Yaşin, futbolun tarihini yazıp da Dünya Kupası sevincini hiç yaşayamayan isimler kervanında yerini alan isimlerden sadece bazıları. Ne diyelim... Allah insana Giroud şansı versin...