Onun için yüzyılın sporcusu da dendi efsane de... Kırdığı 46 rekor, çok sayıda Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonluğu ile bunları fazlasıyla hak etti. Özel yaşamıyla hiçbir zaman gündeme gelmedi, her zaman gözlerden uzakta yaşamayı tercih etti. Geçen yıl 18 Kasım'daki vefatı sonrasında aile cephesinde ortalık karıştı. Kamuoyu cenazede Süleymanoğlu'nun ikisi kardeş üç kızını tanıdı. Fakat bir süre sonra bir kızı daha olduğu iddiası ortaya atıldı. İddiaya göre Süleymanoğlunun Japon bir gazeteciden bir kızı daha vardı ve Japonya'da yaşıyordu. Sonrasında Japonya'da yaşayan 27 yaşındaki Sekai Mori babalık davası açtı. Hukuki süreç devam ederken konu Naim Süleymanoğlu'nun mezarının 4 Temmuz'da açılmasına kadar vardı. Süleymanoğlu'nun resmi olarak evli olmadığı Türkan Hanım'dan olan iki kızı Sezin ve Esin yaşananlardan, babalarının böyle anılmasından rahatsızdı. Sezin ve Esin içtenlikle yaşadıkları süreci ilk kez Pazar SABAH'a paylaştı. Söyleşimizde daha çok Sezin konuştu. Esin ise ablasını onaylayarak onun sözlerine katıldığını söyledi. Ama babasıyla ilgili kimi anılarını paylaşmadan edemedi.
- Kamuoyu varlığınızı babanızın cenazesiyle öğrendi. Biraz kendinizi anlatır mısnız?
- Ben (Sezin) 18 yaşımdayım. Lise son sınıf öğrencisiyim ve üniversite sınavına hazırlanıyorum. Kardeşim Esin de benden bir yaş küçük. O da 11. sınıf öğrencisi.
- Tarihi zaferlere imza atmış bir sporcunun çocuğu olmak zor mu?
- Aslında bizim için sıradan ama çok güzel. Çünkü sadece babamızdı. Mesela tatile giderdik. Birileri gelip "Naim Abi fotoğraf çekilebilir miyiz" dediklerinde "Ben Naim Süleymanoğlu'nun kardeşiyim" derdi. İlişkimiz bozulmasın diye fotoğraf çektirmez, "Boşver şimdi, ne yapacağız" derdi. Kendi aramızda gülerdik. Bu arada yazın iki, üç kez tatil yapardık. Antalya, Bodrum ve Bulgaristan'a giderdik. Sabah erkenden bizi kaldırır denize girerdik. İyi yüzücüydü. Hep benimle yarışırdı.
- Baba-kız ilişkiniz nasıldı? Anlaşamadığınız bir nokta var mıydı? Size karışır mıydı?
- Çok komik, sevecen bir insandı, eğlenirdik. Herkesle dalga geçerdi. Bu özelliğini herkes de bilirdi. Esin'le daha iyi anlaşırlardı. Bowlinge, sinemaya, yemeğe giderdik. Mezuniyetlerimize gelirdi. Ama bir yere gidilecekse seçimi hep bize bırakırdı. Biz de "Sen götürüyorsun, sen seç" diye ısrar ederdik. Ama o her şeyi biz seçelim istiyordu. Öyle her şeye karışan bir baba değildi. Abartmadığımız sürece her şeyimize saygı duyardı.
- Babanız sizi ne zaman nüfusuna aldı, doğduğunuzdan beri beraber miydiniz?
- Evet doğduğumuzdan beri beraberdik. Nüfusuna da doğduğumuzun ilk günü almış. Ben yedi, kardeşim de altı yaşındayken annem, babamdan ayrıldı. Ama biz babamla haftada bir iki kez olmak üzere görüşmeye devam ettik.
- Hastane süreci, son konuşmalarınız nasıldı? Sizlere bir tembihi oldu mu?
- İki ay gibi bir süre hastanede yattı. Vefatından üç dört gün önce yanındaydık. Son görüşmemizde bile okulumuzu sordu. "Beni düşünmeyin. Okulunuzu ihmal etmeyin, akşamları gelirsiniz" diyordu. Hep okumamızı istiyordu. Zaten her zaman derslerimizi sorardı. Kendisi mutlu olduğu mesleği yaptığı için bizim de mutlu olduğumuz şeyi yapmamızı istiyordu. Ama son zamanlarda kendinde değildi, istediklerini söyleyemiyordu, makineye bağlıydı, konuşamıyordu. Cumartesi sabahı da vefat etti. Konuşabilirken bizden en son sadece dondurma istedi. Ki babamın dondurma yediğini hiç görmedim.
- Peki ölümünden sonra nasıl değişti hayatınız?
- Önce gülüp eğleniyorduk. Ama ölümünden sonra karşı tarafla aramız açıldı biraz.
- Karşı taraf dediğiniz...
- Babamın ailesi. Babaannem, amcam... Öncesinde babaannemle, dedemle hepsiyle görüşüyorduk. Biz onlara bir şey yapmadık. Ama karşı taraftan böyle bir şey görmek bizi üzüyor.
- Miras nedeniyle mi?
- Sadece miras olduğunu düşünmüyorum. Çünkü doğduğumuz günden beri her zaman babamın yanındaydık. Düşmanlık galiba. Çünkü babaannemle her zaman yakındık. Belki bizden çok o üzülüyordu çünkü çocuğu ölmüş. Onun için babam vefat ettiği gün hastaneden önce babaannemin yanına gittik. Sonrasında da yanındaydık. Ama böyle oldu işte.
- Gelelim son olaylara. Biri Japonya'da olmak üzere dört kardeş olduğunuzu biliyor muydunuz? Bir de babanız bir söyleşisinde dört kızı olduğunu söylüyor...
- Ankara'daki Nilay Ablamızı biliyorduk. O da ben doğduktan sonra nüfusa geçti ve bizim soyadımızı sonradan aldı. Ama Japon kızı hiç bilmiyorduk. Annem de dahil, biz de her şeyi sizinle birlikte öğrendik. Anneme de bu konu hiçbir zaman hiçbir şekilde bir şey söylenmemiş. O söyleşiden hiç haberimiz olmadı.
- Peki Sekai Mori kardeşiniz mi, iddia doğru mu?
- Bilmiyoruz. Biz de her şeyi sizinle takip ediyoruz. Babamın vasiyeti olduğu, hastanede DNA örneği bıraktığı... Hepsi yalan. Çünkü hastaneye yattığından beri yanına sadece biz girdik. Öyle bir şey olsa ve de vasiyeti varsa babam bize söylerdi.
- Size bir vasiyeti var mı?
- Hiçbir şekilde bize de yok. Sadece okumamızı isterdi. Japon kıza vasiyeti olsa biz onu zaten yerine getirirdik.
- Böyle bir şeyi söyler miydi size?
- Öyle bir şey varsa, hatırlıyorsa ya da kızı bulmak istiyorsa tabii ki gelir söylerdi. Nilay Ablam bulunmuş, kaydedilmiş. Üç kızı var sonuçta. Dört niye olmasın.
- Ablanız Nilay Hanım ile aranız nasıl?
- Gayet iyi, görüşüyoruz.
- Peki neden bu sorunlar çıkıyor, kimler yapıyor tüm bunları?
- Bilmiyoruz. Bir de her zaman iki kız, Japon ablalarını aradı diye kamuoyuna yansıdı. Öyle bir şey yok. Babamın yakınındaki, önemli dediğiniz insanlar bunu kurcalıyorlar.
- Tahmininiz var mı bu kişilere dair?
- Medyanın önemli diye sunduğu ya da önemli diye tanıtılanlar... Büyük insanlar, devlette çalışan insanlar... Yani bu işi araştıranlar, kamuoyuna sunanlar... İsim olarak gerçekten bilmiyoruz. Babamın etrafındakileri birebir tanımıyoruz. O insanlarla hiç görüşmedik. O insanları babam zaten aile ortamımıza hiçbir zaman sokmadı.
- Niye kurcalasınlar, babanızdan ne istiyorlar?
- Bilmiyorum. Ama babam o kızı da nüfusuna almak isteseydi neden bunu yapmasın ki? 20 yıldır neden yapmasın bunu? Ölüm döşeğinde ben yanına girdiğimde neden bunu bana söylemesin? Mademki vasiyeti var. Benim neden o kızdan hiç haberim olmadı?
- Tamamen yok saymış olabilir mi acaba?
- Kızı da olabilir. Bilmiyorum gerçekten. Açıkçası sonucu bekliyoruz. Özetle, evet bu kız bulunabilirdi ama bu kadar çarpıtılarak değil. Ama bizim hiçbir şeyden haberimiz yok. "Mirastan pay istiyor Sezin ve Esin vermiyor" deniyor. Biz hayatımız boyunca kızı hiç görmedik. Kendisi de bir kez bile bize ulaşmaya çalışmadı. İsmini dahi medyadan öğrendik.
- Tüm bu yaşananlara ne diyorsunuz?
- Çok üzücü. İnsan hayatında her şey olabilir ama ölümünden sonra hele dört, beş gün sonra bu şekilde medyaya yansıtmak yanlış şeyler. Üstelik bizi de Nilay Ablamı da kırarak inciterek. Neden yapıldığını, üstelik de öldükten sonra neden yapıldığını anlamıyorum. Rahatsız olduğum konu "Mirası bölüşmek istemiyorlar" denmesi. Babamın kızı çıksa da çıkmasa da yazılmasını, çizilmesini istemiyorum. Çünkü hiçbir şeyden haberimiz yok, hiçbir şey bilmiyoruz...
MADALYALAR NEREDE BİLMİYORUM
- Peki babanızdan hatıra sakladınız mı hiç?
- Kazağı, eşofmanları, olimpiyatlarındaki mayoları ile çorapları bizde. Geri kalan bütün eşyaları ailesinde.
- Madalyaları, ödülleri nerede?
- Bizde değil. Nerede olduğunu bilmiyoruz. En son babaannemle birlikte yaşıyordu ama babaannemin de bildiğini sanmıyorum.
- Amcalarınıza sormuyor musunuz?
- Daha sormadık. Biz nasıl diyelim ki; "Amca ödüller nerede ben ödülleri istiyorum?" Onların gelip bize söylemesi gerekmiyor mu: "Bak kızım bunlar babanın ödülleri, bunlar sizin hakkınız siz saklayacaksınız" demeleri gerekmez mi? Ki babamın da anneme sözlü vasiyeti olmuş, madalyalarım şu kişilerde, öldükten sonra onlar kızlarımın hakkı diye.
- Kim bu kişiler?
- Aile tarafında, en yakın arkadaşlarında. Babam arkadaşlarını çok seviyordu. Evinin bir anahtarı hâlâ arkadaşlarında. Bizde bile anahtar yok. Görmüyor musunuz hâlâ ödüllerini almaya arkadaşları gidiyor.
MEZAR AÇILIRKEN GİTMEYECEĞİM
- Babanızın bir Japon kızı olduğu iddiasını duyunca neler hissetiniz?
- Bir aile kurulmuş. Sonrasında anlaşamamış ayrılmış iki insan var. Arkalarında da kalan iki çocuk var. İkisi de, o iki çocuğa sahip çıktı. Her şeyleriyle yanlarında oldular. Ama ölümünden sonra böyle konular ortaya çıktı. Çok üzüldük. Konunun buralara gelmesine ve mezarının açılacak olmasına çok üzüldük. Bunca başarılar elde etmiş bir insanın medyaya böyle sunulması çok kötü bir şey. Buna çok üzülüyoruz ve anlam veremiyoruz. Cenazesi çok güzeldi. Çok sayıda insan geldi. Mezarına gittiğimde halen 10-15 kişi gelip dua ediyor. Biz öyle anılmasını isterdik. Ama şimdi internete Naim Süleymanoğlu yazınca artık Japon kızı çıkıyor. Tüm bunlar başarısının önüne geçti.
- Mezarının açılması kararı uygulandığında orada olacak mısınız?
- Katlanamayacağım ve görmek istemediğim için orada olmayacağım.
AVUKAT AZİZ DEMİR: 100 milyon dolarlık malı görünüyor
Sezin ve Esin Süleymanoğlu'nun Avukatı Aziz Demir hukuki süreci anlattı: "Naim üçüncü kızını söyleyince Sezin ve Esin'in annesi nüfusuna almasını sağlıyor. Yani böyle bir bilgi olsa Japon kızını da nüfusa almasını sağlayabilirdi. Sağlığında DNA verdiğini söylüyorlar. Tamamıyla komplo. Oldu bittiye getirip nüfusa yazdırmak istiyorlar. Ailenin yakınlarının bu süreci organize ettiğini duyuyoruz. Yine tahmini söylüyorum bu kargaşa içinde birçok madalya ve başka önemli şeylerin aile yakınlarında olabileceğini düşünüyorum. Bu arada Tereke davası (mal varlığı listesi ve tedbir konulması) açtılar. Mahkemeye sundukları listede Naim'in 100 milyon dolarlık malı görünüyor. Ankara'da bir işyeri, Antalya'da, İstanbul'da birer dairesi, Manisa'da hediye edilmiş arsası varmış. Kızlar ve annelerinin üzerine hiçbir gayrimenkul yok. Sadece babalarının emekli maaşından aldıkları yetim maaşı var. O da 900 TL."
ANNE TÜRKAN HANIM: Kızlarım yıprandı
Sezin ve Esin'in annesi Türkan Hanım da sessizliğini bozdu: "Kritik eğitim döneminde ve gelişme çağında olan kızlarıma medya yoluyla saldırılıyor. Doğdukları ilk günden bugüne babalarının hayatlarına dair iyi kötü tüm gerçekleri yaşayan, yıpranan hep onlar oldu. Şimdi tek istekleri onun manevi varlığının zarar görmemesi" diye endişelerini dile getiriyor Türkan Hanım. Kızlarının babalarının tanınmış kişiliği ile milli sporcu kimliğinin getireceği hiçbir ayrıcalığı talep etmediklerini söylüyor: "Biz bir şeylere güvenerek bu günlere gelmedik. Başarılı bir milli sporcunun Türkiye'ye bıraktığı onurlu spor kişiliğinden ülkemize kalan bu yavrular, benim olduğu kadar, önce Allah'ın sonra da Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin emanetindedir."
ESİN SÜLEYMANOĞLU: Babamın magazine konu olması bizi çok üzüyor
- Babanızın sizinle arası daha iyiymiş...
- Benimle çok dalga geçer, şakalaşırdı. En küçüğüm diye belki.
- Hanginizi babanıza benzetiyorlar? Size nasıl hitap ederdi?
- Sezin'i daha çok benzetiyorlar. Bize "Kızım bir", "Kızım iki" derdi.
- Siz ne diyorsunuz yaşanan bu son gelişmelere?
- Üzülüyoruz tabii ki. Böyle yansıtılmasını istemezdik. Başka bir kızı varsa, elbette bulunsun. Bu şekilde kamuoyuna yansıtılmasın. Böyle bir insanın magazinleştirilmesi, böyle anılması şahsen beni çok üzüyor. Biz sanki onu istemiyormuşuz gibi.