Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Türkiye'yi etkileyen önemli isimlerden biri. Ramazan boyunca saatlerce yayın yapıyor. Konferanstan konferansa koşuyor. Bu yoğun temposunda en büyük destekçisi eşi Emel Hatipoğlu. Emel Hanım, Ankara'da yaşamasına rağmen Ramazan'da İstanbul'a geliyor ve eşinin bu hızlı temposuna destek olmak için elinden geleni yapıyor. Her canlı yayında yanında. Sesi için ballı, tereyağlı sıcak su hazırlıyor. Sahur yemekleri de ondan soruluyor, akşam çayı da... Biz de Nihat, Emel Hatipoğlu çifti ve oğulları Said Hatipoğlu ile bir araya geldik ve Türkiye'nin gözü önünde olan bu örnek ailenin nasıl yaşadığını konuştuk. İşte Nihat Hoca'nın arkasındaki kadın ve yeni çiftlere örnek olacak 33 yıllık huzur dolu bir evliliğin perde arkası...
- Emel Hanım, Nihat Hatipoğlu'nun arkasındaki kadın sizsiniz. Bizim görmediğimiz nasıl bir arka plan var?
- Emel Hatipoğlu: Hocanın eşi olmak büyük sorumluluk gerektiriyor. Ağır bir yükün altında olduğunun farkındayız. İnsanlara örnek olmamız gerekiyor. Elimden geldiği kadar ona yardımcı olmaya çalışıyorum. Hoca evde olmadığı zamanlar nasılsın, iyi misin, terledin mi, yemeğini yedin mi, dikkat et, soğuk bir şey içme diye arayıp sorarım mutlaka.
- Hocam eşiniz arayıp böyle sorular sorunca siz nasıl cevap veriyorsunuz? Yeni nesil evliliklerde bu tür sorulara beylerin pek tahammülü olmuyor...
- Nihat Hatipoğlu: Hanım, teyzemin kızı. Birbirimizin huyunu çok iyi biliyoruz. Aradaki saygı hiç azalmadı. Beni arayıp bu soruları sorduğunda, "Problem yok, siz kendi hayatınıza bakın. Biz burada tedbirimizi alıyoruz" diyorum. Bazen takıldığımız da oluyor birbirimize ama ben aradığımda niye aradığımı çok iyi bilir. O aradığında ben de niye aradığını çok iyi bilirim. Günde 10 kez konuşuruz. Eşim programları merak eder. "Bana birkaç görüntü atsana" der. Atarım. Bir kedi edindik şimdi. Onu merak ederim. "Bana kedinin görüntüsünü at hanım" derim.
- Üç erkek evladınız var. Şimdi hepsi yetişkin. Ancak bebeklik dönemlerinde onları büyütürken zorluk çektiniz mi?
- E.H: O dönemlerde hoca sürekli yurtdışına gidiyordu. Çocukların hastalanıp ateşlendiği oluyordu. Arardı nasılsınız diye. Hasta da olsa çok iyiler derdim. Çünkü gelme imkânı yoktu ve aklı burada kalacaktı.
ACİZ OLAN ŞİDDET UYGULAR
- Nasıl bir baba ve eştir?
- E.H: Çok iyi bir babadır, Allah razı olsun ondan. Evde olduğu dönemlerde sabah işe gidecek olmasına rağmen gece bana "Sen git dinlen ben çocuklarla ilgilenirim. Gün boyu zaten sen ilgileneceksin" derdi. Çocukların banyosunu birlikte yaptırırdık. Hoca çocuklarını ayağında sallayıp uyuturdu.
- N.H: Tek başıma gittiğim hiçbir yer yoktur. Ankara'ya gittiğimde evden çıkmam. Mutfakta kapalı bir balkonum var, kitaplarımı önüme koyar, orada çalışırım. Gezeceksek de eşimle birlikte gezeriz.
- Ankara'da evinize gelenin gidenin eksik olmadığını da duyuyorum...
- E.H: Hamdolsun kapımız her zaman açıktır. Çok ziyaretçimiz olur.
- N.H: Günlük abone olan 20-25 kadar kardeşimiz var. İlaç alacaktır, çocuğuna para gönderecektir, onlar bellidir. Hanım kapıyı açar, derdini anlatır. Eczaneye yönlendirir, faturası ya da borcu varsa kapatmaya çalışırız. Elimizden geleni yaparız.
- Daha çok hangi sorunlar için kapınız çalınıyor?
- N.H: Karı-koca kavga etmiştir yardım ister. "Karım evi terk etti. Sizi çok seviyor. Siz konuşursanız geri döner" der. Ya da eşi şiddet uyguluyordur, "Hocam siz konuşursanız vazgeçer" der. Bazen tatlı bazen sert bu konulara müdahale ediyorum.
- Şiddet uygulayan erkeklerle konuştuğunuzda hatasını anlayıp düzelenler oluyor mu?
- N.H: Yüzde doksan düzeliyorlar. Kadınlar Allah'ın bize emanetidir. Onlara karşı şefkatli ve yumuşak davranmalıyız. Hz. Peygamberimiz, "Ben sizin için güzel bir örnek değil miyim? Hayatım boyunca elim bir kadına kalkmadı" demiştir. Kadınlar erkeklerin köleleri, emir uygulama elemanları değil. Tam aksine çocuklarınızın annesi, hayatınızı paylaşıyorsunuz. Siz gittiğinizde evinizin koruyucusu kadınlar. Adı eş, sizinle eşit. Erkek ve kadın bir elmanın iki yarısı gibidir. Aciz olan eşine şiddet uygular. Bütün ailelerde problem olabilir makul ölçülerde. Biri sesini yükseltince diğeri kısmalı o anda. 10 dakika sonra şeytan gidecek, iş bitecektir.
- Gelecek için planlarınız nedir? Bu tempoyu sürdürecek misiniz?
- N.H: Dünyevi beklentim olmadı hiç. Mevki, makam, para zafiyetim yok. İyi bir Müslüman olarak yaşayayım. Hayatımın son dönemlerini, babamın ve Peygamberimizin de gömülü olduğu yer olan Medine'de geçirmek istiyorum. Her sene hanıma "Çekilsek mi kenara artık?" diye sorarım. Çünkü ben çekilirsem tam çekilirim. Televizyonu, gazeteyi, resmi görevlerimin tümünü bırakırım. Hanımla birlikte özel hayatımı yaşarım. Belki bir köye yerleşirim. Babamın başlayıp bitiremediği bir tefsir var, onu tamamlamak istiyorum.
- Köye çekilme fikrine Emel Hanım siz ne diyorsunuz?
- E.H: Ben yalnızlığı sevmiyorum. Çocuklarımı, gelinlerimi, torunlarımı görmek isterim. Bir de Hoca'yı bırakacaklarını zannetmiyorum. İleride Allah-ü Teâlâ bana soracak: "İmkânı varken neden engel oldun?" diye... Ben o vebalden korkuyorum. Hoca'nın devam etmesi gerekiyor.
İMAJ MAKER'IM HANIM
- Ramazanla birlikte sizin de göç hayatınız başlıyor...
- E.H: İstanbul'a geliyorum. Hoca saatlerce program yapıyor. Bir programda iki üç kez atlet değiştiriyor, terliyor. Kuliste atletlerini hazırlıyorum. Sesi için ballı, tereyağlı sıcak su yapıyorum. İstanbul'daki hayatım yayın ve otel arasında geçiyor. Hiçbir yere gitmedim. Kur'an'ımı okuyup teravihi odamda kılarım. Hoca yayından gelince çayını, çorbasını hazırlarım.
- N.H: Hocam çok şanslısınız, eşiniz her şeyi düşünüyor...
- Kıyafetlerimi de eşim seçer. Yanımda olmasa bile görüntülü olarak arayıp dolabımı gösterir, "Hangisini giyeyim hanım?" diye sorarım. İmaj maker'ım hanım.
- Evlilikte hiç ters düştüğünüz olmadı mı?
- E.H: Oldu tabii. Ama gençlere tavsiyem, eşinizle ters düştüğünüzde çok dinleyip az konuşun.
- N.H: Yani erkek sinirlendiğinde kadın, kadın sinirlendiğinde erkek susmalı. Peygamber efendimiz: "Gazap şeytandandır, şeytan ateştendir, gazaplanınca abdest alın" der. Su ateşi söndürür çünkü. Yani abdest al, kavgaya ara ver diyor.
- Bu 33 yılın bir sırrı var mı?
- N.H: Evlilik bir noktadan sonra alışkanlıktır. Aşk ömür boyu sürmez, bir süre sonra başka bir şeye dönüşür. Sevgi, saygı, tahammül ve karşılıklı anlayıştır evlilik. Heyecan bitince evliliğin bitmemesi lazım. Geçinmede gönlü olacak çiftlerin.
- Hocam Emel Hanım'a en son ne hediye aldınız?
- N.H: Çiçek alıyorum ama hediye için birlikte alışverişe çıkıyoruz. "Beğendiğin şeyi al" diyorum.
- Emel Hanım siz yakın zamanda aldınız mı eşinize bir hediye?
- E.H: 11 Mayıs doğum günüydü. Ayakkabı ve kravat aldım.
- Emel Hanım genelde siz mi seçersiniz hocamızın kıyafetlerini?
- E.H: Bensiz alışveriş yapamıyor. Hocamız benim mankenim. Seçtiğim her şey üzerinde güzel duruyor.
CEBİMDE MAYDANOZ ALACAK PARAM YOKTU
- Maddi sıkıntı çektiniz mi Hocam?
- N.H: Patatesi tane ile aldığım günler oldu. Devlet memuruydum. Ay sonu cebimde param yoktu. Maydanoz alacaktım. Maydanoz iki lira ise cebimde bir lira var. Pazarcıya utanarak "Maydanozun yarısını alma imkânım var mı?" diye sordum. - Maddi sıkıntı çeken, bu durumda olan pek çok insan var. Hatta bu yüzden evliliği bozulanlar var. Onlara ne dersiniz?
- N.H: Devlet memuruyken çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ekstra bir işte çalışmayı düşündüğüm oldu. İslam bir hırka bir lokma felsefesine karşıdır. Çok kazan, temiz kazan, temiz paylaş... Bunu yaptığınız zaman 'Veren el, alan elden hayırlıdır' diyor. Rabbim hayırlı rızk versin. Böyle durumlarda kilit durum kadına düşüyor. "Bugünümüz az ama Allah yarın verir. Hele bir sabredelim" diyecek eşine. Allah hesaba katmadığınız yerden rızık açar.
- Emel Hanım, bakışlarınızdan eşinize büyük bir hayranlık duyduğunuz belli oluyor...
- E.H: Sevgim aynı ilk günkü gibi. O da hoş tutar beni. Güven duygusu her şeyden önemli.
- N.H: Her şeyimizi paylaşırız. Hanımın en sevdiğim tarafı uçuk kaçık isteklerinin olmaması, dengeli olması. Kur'an ile meşgul olması. Mütevazıdır.
SAİD HATİPOĞLU: BABAMA HİZMET EDİYORUM
Said Hatipoğlu, 27 yaşında, ortanca çocuk. "Ramazan boyunca babamın yanındayım, çantasını taşıyıp ona hizmet etmeye çalışıyorum" diyor. İstanbul'da tefsir alanında yüksek lisans yapıyor. "Babam çok seyahat eder ama annem bize hiçbir zaman bir şeyin eksikliğini hissettirmedi. Üzerimizde çok etkiliydi. Babam ne kadar yoğun da olsa bizim üzerimize titrer. Hasta olduğumda annemden çok babam beklerdi başımda. Babamın okuduğu ilim de kalbini bu derece şefkat ile dolduruyor" diyerek mesafelerin baba-oğul ilişkilerini asla bölmediğini ifade ediyor.