Cisimlerin düşünce gücü ile etkileneceği fikrine çeşitli kültürlerde rastlansa da, bu fikir özellikle 19. yüzyılda new age akımının öncüsü olarak değerlendirilebilecek dini bir hareket olan spiritüalizmin ortaya çıkması ile popüler hale geldi.
O zaman Avrupa'da çeşitli psişik güçlere sahip medyumlar, ölülerle konuştuklarını iddia edip insanlardan ciddi paralar kazanıyorlardı. Ölülerle konuşma seansları özdeş odalarda gerçekleştiriliyor ve medyumlar müşterilerine gerçekten doğaüstü güçleri olduğunu ya da hayalet çağırdıklarını göstermek için bu odalarda çeşitli telekinezi şovlar sergiliyorlardı. Ancak kısa süre içinde bu şovların çeşitli görünmez ip, ayna ya da mıknatıslar yardımı ile gerçekleştiği anlaşıldı ve bu akım popülerliğini yitirdi.
BİLİMSEL OLARAK İSPATLANAMADI
Parapsikolojinin kurucusu J. B. Rhine, 1930'larda telekinezi üstüne araştırmalar yapmaya başladı. Rhine, düşünce gücü ile zarları etkileme deneyleri yaptı. Bu çalışmaları sonucunda Rhine telekinezinin mümkün olduğu kanaatine vardı ve telekinezi fikri tekrar toplumda canlanmış oldu. Ancak Rhine'ın deneylerinde çok sayıda hata tespit edilince bilim camiası tarafından ciddiye alınmadı.
1970'ler ise ünlü telekinezi şovmenlerinin çağı oldu. Uri Geller, yaptığı kaşık bükme ve saati durdurma şovları ile hem milyon dolarlar kazandı hem de milyonları telekinezinin mümkün olduğuna ikna eti.
Oysa Geller'in yaptığı tek şey illüzyonistlerin kullandığı metotları kullanıp insanları kandırmaktı. Geller'in bilimsel testlerden kaçması ve illüzyonistlerin Geller'in şovlarını nasıl yaptığını ifşa etmesine rağmen fanları ona inanmaya devam etti.
Bir başka meşhur şovmen James Hydrick'ti. O, düşünce gücü ile kalemleri oynattığını, kitap sayfalarını çevirebildiğini iddia ediyordu. Ancak bir TV programında kitabın etrafına hafif köpükler koyuldu. Ve Hydrick'ten bu koşullar altında düşünce gücü ile kitabın sayfalarını çevirmesi istendi. Hydrick sayfaları çeviremedi. Böylece bütün şovlarını düşünce gücü yerine aslında sadece üfleyerek yaptığı ortaya çıktı.
28 YILLIK KANDIRMACA
Sonuç olarak 200 yıllık telekinezi iddialarından hiçbiri bilimsel olarak ispatlanamazken, iddiaların neredeyse tamamının illüzyon olduğu anlaşılmıştı. Telekineziyi açıkça deneysel koşullar altında ortaya koyacak biri çıkmayınca, parapsikologlar araştırmalarını başka bir yöne kaydırdılar ve böylelikle mikro-telekinezi üstüne çalışmalar başladı.
Mikro-telekinezi savunucularına göre, insan zihni, madde üstünde devasa boyutlarda değişimlere yol açamasa da çok küçük ancak istatistiksel olarak fark edilen etkiler oluşturabilir. Bu görüşü ispatlamak amacıyla Robert Jahn, Princeton Üniversitesi'nde 1979 yılında PEAR kısaltması ile bilinen bir laboratuvar kurdu. 28 yıllık bir çalışmanın ardından laboratuvar 2007 yılında kapatıldı. Çoğu kişi bu laboratuvarda elde edilen sonuçların telekineziyi ispatladığı kanaatindedir.
PEAR, Rastgele Sayı Üreteçleri'ni (RSÜ) kullanıyordu. RSÜ'ler, çok sayıda parayı atıp, yazı tura sonuçlarını analiz eden aygıtlar olarak düşünebilir. Genel olarak bu makineler rastgele 0 ya da 1 üretirler. PEAR grubunun yapmaya çalıştığı şeyi ise, bazı gönüllülerin bu makinelerin sonuçlarını zihinleriyle etkilemeye çalışması şeklinde özetleyebiliriz. Para atışı örneğimize dönersek, normal şartlarda yüksek miktarda parayı havaya atıp yazı ve turaları sayarsak iki grubun da hemen hemen eşit olduğunu görürüz. PEAR ekibi 'para atılan' ortama birkaç gönüllü koyuyor ve gönüllüler zihinleriyle yazı veya tura gelme oranını artırmaya çalışıyordu. PEAR ekibi 28 yıl sonundaki milyonlara yaklaşan deneyden sonra istenilen yönde yüzde 50,02 oranı elde ettiklerini, bunun ise zayıf da olsa telekinetik bir yetenek olduğunu ispatladığını iddia ettiler.
FİZİK YASALARI İZİN VERMEZ
Çoğu new age savunucusu bu verilere atıf yapar. Ancak ne yazık ki PEAR'da elde edilen sonuçlar, telekinezinin bilimsel ispatı olmaktan uzaktır. Yapılan metodolojik ve istatistiksel hataları görmezden gelsek bile önemli bir sorun vardır. PEAR'ın deneylerini bağımsız üç laboratuvar, Freiburg'da ve Giessen'deki iki enstitü ile York Üniversitesi'nde Stan Jeffers tekrar etmiş, ancak telekinezi yönünde olumlu veriler bulamamışlardır. Nitekim PEAR da kendi deneylerini başarılı bir şekilde tekrar edememiştir. Bu da söz konusu ilk sonuçların hatalı olduğu konusunda ciddi şüpheler oluşturmaktadır.
Aslında iddia edildiği gibi telekinezi varsa bu hiç RSÜ gibi makinelere ve kompleks istatistiksel hesaplara gitmeden test edilebilir. Bu, mikrobalans olarak bilinen ve gramın milyonda bir etkisini bile ölçebilecek aletler kullanılarak gerçekleştirilebilir. Eğer insan zihninin gerçekten madde üzerinde en ufak bir etkisi bile varsa, bu mikrobalans tarafından tespit edilebilir. Ancak böyle bir test yapmaya kalkan parapsikolog yoktur, zira bu apaçık bir şekilde telekineziyi yanlışlayabilecek bir deneydir. Bu da bu kişilerin istediği bir şey değildir.
Sonuç olarak telekinezi, lehinde hiçbir bilimsel veri bulunmayan, sadece bilim kurguda yeri olan bir fenomendir. Dahası telekinezi, fizikteki en önemli ilkelerden biri olan enerjinin korunumu kanunu ve momentumun korunumu kanunu ile çelişir. Fizik yasaları telekineziye izin vermez.
BİLİMSEL BİLMECELER
Elimizde dokuz adet top vardır. Toplardan biri, diğer sekizinden daha hafiftir. Çift kollu terazi kullanarak, en az kaç ölçümde bu hafif topu kesinlikle bulabilirsiniz?
Cabir'in elinde su dolu bir kova vardır. Cabir, kovayı ters çeviriyor ancak kovanın içindeki su dökülmüyor.
Bu nasıl mümkün olabiliyor? (Not:
Su ne buz haldedir ne de kovanın ağzı kapalıdır.) Not: Çözümü haftaya Pazar SABAH'ta
?
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ
Hayati en iyi oyuncudur.
Aynı yaprakta yatan tek sayıların toplamı 30 olmalıdır ve her tek sayfanın arkasında bir sonraki sayfa vardır.
Bundan hareketle eksilen sayfalar şunlardır: 8, 11, 12, 20, 23, 24.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
Vücudumuzdaki en sert kemik, çene kemiğidir.
Her 10 safkan Dalmaçyalı köpekten üçü sağırdır.
Dünya'daki suyun yüzde 97'si tuzlu, yüzde 2'si ise buz halindedir. Dolayısıyla Dünya'daki suyun sadece yüzde 1'i içilebilir sudur.
Satürn'ün küçük uydularından biri olan Enceladus uydusu kardan daha yansıtıcıdır ve kendisine düşen ışığın yüzde 90'ını uzaya geri yansıtır.
Bu özelliği ile Enceladus, Güneş sisteminin en yansıtıcı cismidir.
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Filmlere göre yılan ısırığına yapılması gereken ilk müdahale, yaranın kesilip kanın emilip dışarı atılmasıdır. Oysa bu sadece bir efsanedir ve ancak etkilenen bölgenin daha da kötüleşmesine yol açabilir. Bunun yerine yılanın fotoğrafını çekip olabildiğince hızlı bir şekilde hastaneye gitmek gerekir. Bu süreçte hastaya sıvı verip, ısırığın şişmesine izin verin. Korkmayın, yılan ısırığından ölenlerin sayısı 1000'de 1'den azdır.
Mikrodalga fırının içine metal koymak, fırını patlatmaz. Ama yine de mikrodalga fırınınıza metal koymanızı önermeyiz. Metal çabuk ısınacağı için size ya da mikrodalga fırının içine zarar verebilir.