Halide Edib Adıvar'ın 23 Mayıs 1919'da Sultanahmet Meydanı'nda yaptığı o meşhur konuşmanın metninden satırlar düşüyor aklıma. Dönemin yazarları o anı anlatırken Halide Edib'in sesindeki kararlıklıktan, yüzbinlerce insanı nasıl etkilediğinden bahsederler.
O sert, dik başlı, kararlı kadını bu kez aniden ekranıma düşen bir videoda gülümserken, biraz mahçup ve neşeli tavırlarıyla izledim.
Sonra Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay girdi kareye. Hepsi mutlu ve neşeli... Belli ki birlikte eğleniyorlar. Milli Mücadele yıllarının bu ünlü isimlerini günlük halleriyle görmek, insani durumlarına şahit olmak beni çok şaşırttı. Sonra Atatürk'le yan yanalar. Orada da aynı mahcup ve gülümseyen ifade...
Peki, bu görüntüyü neden bugüne kadar görmemiştik. Neredeydi ve neden şimdi ortaya çıkmıştı?
İşte beni bu videoyu twitter hesabından paylaşan Saadet Özen'e götüren kafamdaki bu sorulardı...
Özen, Mimar Sinan Üniversitesi'nde öğretim görevlisi. Aynı zamanda çevirmen, editör ve kültür turları düzenleyen bir rehber. Sinema tarihi alanında da çalışıyor. Üniversite yıllarından beri pek çok ülkede arşivlere girmiş ve heyecanla bulduğu görüntüleri izlemiş. İzlerken de gözü bir taraftan kendi ülkesinin tarihine dair izler aramış. Bu çabası boşa gitmemiş. Çünkü hafızasına kazınan yüzlerce görüntü arasında bağ kurmaya başlamış.
Yeni Zelanda arşivlerinde izlediği bir filmin devamının Almanya'daki bir arşivde olabileceğini görmüş. Ya da Makedonya arşivlerinde bulduğu bir görüntünün hikayesini küçük bir ipucundan ortaya çıkarak çözebiliyor. Tabii, böyle bir tarih hafiyeliğini tek başına yapmıyor. Etrafında belli alanlarda uzman olan arkadaşları var. Tarih bilgisiyle ona ipucu sağlayan Hacı Mehmet Turanoğlu ve sessiz videolardaki insanların dudak hareketlerinden konuşmalarını okuyarak pek çok düğümü çözen arkadaşları en büyük yardımcıları...
Özen, ayrıca alıştığımız yazılı belgeler dışında filmleri tarih malzemesi olarak kullanıyor. Buna da yeni bir isim vermiş: "Yeni bir tarih türü doğuyor, sinematik tarih. Algı ve araştırma yöntemlerimiz değişiyor. Film artık yeni bir belge. Burada duygu bilgisi var. Filmde gördüğümüz insanlar onların duygusunu çözme hissi uyandırıyor. 'Orada vaktiyle bir insan varmış' diyor ve gördüğünüz bu insanları artık yok sayamıyorsunuz."
GEBZE'DE GAZETECİ ORDUSU
İşte biz de Özen'in dünyanın çeşitli yerlerindeki arşivlerden bulup gün yüzüne çıkardığı film ve fotoğraflardan bir seçki yaptık. Daha önce görmediğiniz bu kareler tarihimize dair pek çok özel bilgiyi de içinde barındırıyor. Yeri geliyor yazdığı kitap ve haberlerle tanıdığımız isimlerin insani hallerini görüyor, heyecanlarına tanık oluyoruz. Yeri geliyor, önünden defalarca geçtiğimiz bir sokağın asırlar önceki haline şaşırıyoruz. Sevr Anlaşması'nı ilk gören ekibin yüz ifadesini görüp neler hissetiklerini çözebiliyoruz.
Özen'in Yeni Zelanda arşivlerinde tesadüfen rastladığı içinde Halide Edib'in de olduğu 29 saniyelik video, bize hem kendi tarihimizden hem de yazılarıyla tanıdığımız ünlü isimlerin insani hallerinden bilgi veriyor. Gebze tren istasyonunda çekildiği tespit edilen görüntülerde İsmail Müştak Mayakon, Velid Ebüzziya, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edib Adıvar, Ahmet Emin Yalman, Adnan Adıvar, Suphi Nuri İleri ve Ferit İbrahim Bey bulunuyor.
Bu önemli isimleri bir araya getiren şeyin ne olduğunu merak etmemek mümkün değil. Hemen Özen'e sordum ve bir hafiye gibi iz sürerek filmi nasıl çözümlediklerini şöyle anlatıyor:
"Filmde hem Halide Edib hem de Falih Rıfkı var. İkisi bir arada iki yerde bulunmuştu. Birincisi Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Yunan ordusunun yaptığı tahribatı tespit etmek için Ege'de. Ancak filmde bayağı gülüyorlar, orası olamaz diye düşündüm. Sonra bu paltoyu Halide Edib'in üzerinde daha önce Fransa ve Hollanda'da arşivde de gördüğümü hatırladım. O filmde Mustafa Kemal ile Gebze istasyonunda görünüyorlardı. Bunun tarihinin de 1923 olduğunu biliyordum. Dudak okumayı bilen bir arkadaşımdan Halide Edib burada ne dediğini çözmesini istedim. Türkçe konuştuğunu söyledi. O tarihte kaç tane kameraman var ki? Ferit İbrahim ve Cemil Filmer var ama çeken onlar değil. Geriye Cezmi Ar kalmıştı. Cezmi Ar'ın bu durumu Kurtuluş Savaş ve Sinemamız adlı 1970'lerde çıkan dergide anlattığını gördüm."
Saadet Özen, Cezmi Ar'dan yola çıkarak olayı nasıl çözümlediğini şöyle anlatıyor: "Cezmi Ar, o dergide 'Gazi 1923 Ocak ayında Eskişehir'den başlayan bir Batı cephesi ziyaretine çıkacak' diyordu. Bu çok önemli. Çünkü saltanat kalkmış, Abdülmecit halife ilan edilmiş ve İstanbul matbuatı ne olacak diye bekliyor. İstanbul matbuatına da 'İsterseniz İzmit'te sizi Gazi Mustafa Kemal ağırlayacak, röportaj verecek' denmiş. Basın bunu heyecanla karşılaşıyor.
Cezmi Ar da 'Muharrirlerle birlikte Galata Köprüsü'nden bir vapura bindik. Niye trenle gitmiyorduk? Çünkü trenler bir âlemdi. Bir yere kadar İngilizler alır sonra bizimkiler devam ederdi. Herhalde bunun için olacak bizi vapura bindirip gönderdiler' diyor." Özen, bu bilgiyi öğrendikten sonra orada kimlerin olduğunu tahmin etmenin kolaylaştığını anlatıyor:
"Gazeteciler o gün Gebze istasyonunda Mustafa Kemal'den röportajı alıyorlar. Bazı gazeteciler sabah treni ile İstanbul'a dönüyor. Bunlardan biri de İsmail Müştak. Amacı diğer gazetecilere haber atlatmak. Daha sonra ortaya çıkan görüntülerde Hereke'de Gazi Mustafa Kemal'in arkasında Halide Edib ve Cezmi Ar görülüyor. Böylelikle onların İstanbul'a dönmedikleri, Gazi ile yola devam ettikleri anlaşılıyor.
"Bu filmlerin nasıl Yeni Zelanda'ya gitmiş olabileceğini soruyorum Özen'e, anlatıyor: "Fransa'da bulduğum görüntülerde Cezmi Ar, 'İstasyona gittik, oradakilere Gazi hangi vagonda gelir? diye sordum. 'Her zaman en sondakiyle gelir' dediler. Kameramı kurdum ve Gazi gelince çekmeye başladım, yakın planlarını da aldım' diyor. O zamanlar Cezmi Ar, Kemal adlı bir film şirketinde çalışıyor. Çekiyorlar ve satıyorlar haber filmlerini. Çünkü bu bir ticaret. Böyle yayıldığını düşünüyorum."
LATİFE HANIM KISKANDI MI?
Özen, başka bir bilgiyi daha paylaşıyor bizimle: "Cemil Filmer'in anılarında anlattığına göre Mustafa Kemal de bu filmleri izliyor. İzmir'de Milli İktisat Kongresi toplanacak. Orada olan filmci Meriç Filmer Gazi'ye gidip 'Sizin Halide Edib ile filmleriniz var. İsterseniz gösterebilirim' diyor. Latife Hanım da 'Göster göster onları' diyor. Büyük bir ihtimalle bu filmi gösteriyor. Bir nevi nazikâne denetim de sayılır."
SON HALİFE PARİS CAMİİ'NDE
Son Halife Abdülmecit'in 1943 yılında Paris Camii'nde çekilmiş görüntülerinden bir kare. Sultan Abdülmecit, sık sık Paris Camii'ne gider, bayramlarda da mutlaka ikramlarda bulunurmuş. Bu karede Abdülmecid Efendi'nin camiye gelişinde farklı milletlerden Müslümanlar tarafından büyük bir kalabalıkla karşılanması ve camiden çıkışı bulunuyor. Muhtemelen Halife'nin son görüntüleri olduğu düşünülüyor.
İŞGAL GEMİLERİNİN ARASINDA
Bu görüntüler ABD'deki arşivlerden çıkan 1922 tarihli bir filmden... Abdülmecit Dolmabahçe Sarayı'ndan kayığa binip işgal gemilerinin arasından geçerek Topkapı Sarayı'na gidiyor.
SEVR ANTLAŞMASI'NI ALMAYA GİDEN HEYET
Sevr Antlaşması metnini, imzadan önce almaya giden Tevfik Paşa başkanlığındaki heyet. Heyet, Mayıs 1920'de, Fransız Dışişleri Bakanlığı'ndan çıkarken görüntüleniyor. Antlaşmanın maddelerini gören heyetin yüzlerinin asık, morallerinin çökük olduğu görünüyor...
AYASOFYA'NIN ÖNÜNDE FUTBOL MAÇI
Bu görüntülerde Ayasofya'nın önündeki alanda futbol maçı oynandığını görüyoruz. Kesin tarih belli değil. Tahminler Mütakere Dönemi olabileceğine dair...
ÜSKÜDAR'DA SAKİN BİR GÜN
August Tegtmeier'in 1935'te çekiği bir Üsküdar fotoğrafı.
AT ARABASI VE ÇOCUKLAR
Fener'deki Kırmızı Mektep civarında 1962'de Paola Monti tarafından çekilmiş bir fotoğraf
HALİFE ABDÜLMECİT'İN KIZI NİCE'TEKİ DÜĞÜNÜ
Diğer bir görüntüde Halife Abdülmecit'in kızı Dürrüşehvar ile beşinci Murad'ın torunu Nelüfer Hanımsultan'ın Haydarabad Nizamı Osman Han'ın iki oğlu ile 1931'de yapılan düğünlerini izliyoruz. Özen bu filmi online bir pazarlama sitesinde bulup almış. Ancak orijinallerinin nerede olduğu bilgisini vermemişler. Filmin başında bulunan İngilizce yazılmış panoda 'Dünyanın en zengin adamının oğulları prenseslerle evlendi' yazıyor. 'Çok zengin bir Hintli olunca İngiliz görüntülü basınının ilgisini çekmiş olmalı, izin alıp villaya girip çekim yapmışlar. Herkes yan yana dizilip görüntü veriyor. Halife Abdülmecit'in aile filme meraklı, başka filmleri de var' diye ekliyor Özen