Popüler kültürde beyinle ilgili çok sayıda ilginç iddia ve spekülasyona rastlamak mümkün. Bu iddialardan belki de en meşhuru beynimizin sadece yüzde 10'unu kullandığımız iddiasıdır. Bu iddia, özellikle New Age gruplar tarafından sık sık dile getirilmekte ve kendi görüşlerini temellendirmek için kullanılmakta.
Bazı New Age gruplara göre, kullanmadığımız yüzde 90'lık kısımda insanüstü yetenekler mevcut. Bu kullanamadığımız yüzde 90'lık kısmı kullanıma açabilirsek, telepati, telekinezi, durugörü gibi yetenekler kazanabilir, gördüğümüz her şeyi hatırlayabilir, Einstein'dan daha zeki olabiliriz.
Tabii bu iddialar bununla bitmez. Bu gruplar size çeşitli tekniklerle beyninizin kullanmadığınız kısımlarına ulaşma fırsatı sunar! Elbette 'makul' bir ücret karşılığında! Batı'da bu türden pazarlamacılığa örnek olarak Craig Karges gösterilebilir. Karges, yüksek paralara 'Sezgisel Üstünlük' dediği bir program satmakta, bu programla beynimizin kapasitesini yüzde 80-90'lara çıkarmayı vaat etmektedir.
AH ŞU NEW AGE GRUPLAR
Karges gibi 'beynimizin yüzde 10'unu kullanıyoruz' iddiasını karlı bir işe çevirmeyen New Age grupların bir kısmı da bu iddiayı kendi tezlerini desteklemek için kullanıyor. Kullanılmayan yüzde 90'lık kısma istedikleri özellikleri yüklüyorlar. Örneğin metalleri büktüğünü iddia eden, sözde doğaüstü yeteneklere sahip Uri Geller, bu yeteneklerini beynimizin kullanılmayan kısımlarına atıf yaparak savunmakta. Ancak beynimizin sadece yüzde 10'unu kullandığımız iddiası ne kadar doğru?
Beynimizin sadece yüzde 10'unu kullansak bile, geri kalan yüzde 90'lık kısımda telekinezi, telepati ya da herhangi bir başka özelliğin var olduğunu iddia etmek için hiçbir gerekçe yok. Bu New Age grup ve uygulayıcılarının 'bir gizem bul, bu gizemi bir saçmalığı savunmak için kullan' taktiğine bir başka örnektir. Kuantum gizemi gibi, beynin gizemleri de ne yazık ki bu kişiler tarafından suistimal edilir. Ancak beynimizin sadece yüzde 10'unu kullandığımız iddiası ne yazık ki doğru değildir.
Beyin aktivitelerini izlememizi sağlayan PET (positron emission tomography) ve fMRI (functional magnetic resonance imaging) cihazları sayesinde herhangi bir eylemde bulunduğumuz zaman beynin hangi bölümlerinin aktif olduğunu gözlemlememiz mümkün.
Bu cihazlarla insan beyni üstünde yapılan gözlemler açık bir şekilde beynimizin büyük çoğunluğunu kullanmadığımız iddiasını yalanlamıştır. Basit eylemlerde beynin çok küçük bir bölümünün aktif olduğu doğrudur, ancak çok karmaşık eylemlerde beynin oldukça geniş bir bölümü kullanılır. Günün sonunda yemek yeme, okuma, TV izleme, müzik dinleme gibi çok sayıda eylemle beynin tamamına yakını kullanılmış olur.
Bu durum, kasların kullanılmasına benzetilebilir. Herhangi bir eylemde bir ya da birkaç kas grubu devreye girer ama bütün kaslar aktif olmaz. Ancak gün sonunda onlarca eylemden sonra hemen hemen bütün kaslar çalışmış olur. Bu iddianın saçmalığını PET ya da fMRI gibi karmaşık cihazlara atıf yapmadan da anlamak mümkündür. Eğer beynin yüzde 90'ını kullanmıyor olsaydık, o zaman bu kısımların zarar görmesi ya da alınması durumunda beyin fonksiyonlarının hiç zarar görmemesi gerekirdi. Oysa durum hiç de böyle değil.
VAATLERE İNANMAYIN
Siz hiç beynine darbe yiyen birine doktorun "Şanslısın, darbe beynin çalışmayan yüzde 90'ına denk geldi" dediğini duydunuz mu? Beyin ilginç bir şekilde önemli kazaları atlatabilir, belli bölümlerin zarar görmesi sonucunda bile çoğu işlevini devam ettirebilir. Ancak en ufak zararlar bile önemlidir ve hepsi küçük de olsa bazı kayıplara yol açar. Beyinde aktif olmayan bir bölge olması ciddi bir hastalığa işarettir. Nitekim beyinde kullanılmayan hücreler, zaten bozulma eğilimindedir. Eğer beynimizin yüzde 90'ını kullanmıyor olsaydık, bu durumu beyin otopsilerinde görmemiz gerekirdi.
Sonuç olarak New Age gruplar ve kişisel gelişimcilerin sıkça atıf yapmayı sevdiği beynimizin sadece yüzde 10'unu kullandığımız ve onların bu oranı arttırabileceği iddiaları yanlıştır. Zira bu iddialar modern bilim tarafından yanlışlanmış bir modern şehir efsanesidir. Bu iddiayı ortaya atıp size vaatlerde bulunan biri olursa, bilin ki beyin konusunda temel seviyede bile bilgisi yoktur. Dolayısıyla vaadi muhtemelen gerçekleşmeyecektir.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
Aksolotl isimli semender, kopan herhangi bir uzvunu yeniden oluşturabilir.
Dünya'nın en yüksek noktası olan Everest, deniz üstü 8 bin 848 m yüksektir, en alçak noktası ise denizin 10 bin 900 m dibindeki Challenger Deep'tir.
Şehir ışıklarından uzakta gökyüzüne bakarsanız, ortalama 2 bin yıldız görürsünüz.
Bazı geyik türleri saatte 50 km hızla koşabilirler.
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Islak saçla dışarı çıkmanın insanları hasta ettiği iddiası yaygın bir kanaat olsa da bu kanaati destekleyen hiçbir bilimsel veri mevcut değildir.
Yetişkinlerde yeni beyin hücreleri oluşmadığı söylenir. Bu doğru değildir, nörogenesis denilen süreçle yetişkin beynin belli bölgelerinde yeni hücreler oluşturulur