Yüzbaşı Yusuf Kenan, Çanakkale Savaşları'nın binlerce isimsiz kahramanından biri. 1910'larda arka arkaya gelen, Trablusgarp, Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı'nda, hep Çanakkale'yi müdafaa eden ve kaderi de orada çizilen bir asker.
Edirneli, öksüz ve yetim büyüyor ama memleketine en iyi hizmeti asker olarak yapacağını düşünerek Harbiye'ye giriyor. Harbiye'de Mustafa Kemal'in dönem arkadaşı. Yıllar sonra onların yolları Çanakkale'de kesişiyor. Ve Yusuf Kenan da Çanakkale Savaşları'nda Mustafa Kemal gibi inisiyatif kullanıp, savaşın seyrini değiştiren subaylardan biri oluyor.
15 Temmuz gecesi, ölümüne kahramanlığı ile darbe girişiminin başarısız olmasını sağlayan Ömer Halisdemir'le ilgili Ben Ömer belgeselini çekip bir kahramanın bilinmeyenlerini bize anlatan yönetmen Mesut Gengeç, şimdi yine bir başka kahramanın hikayesini anlatıyor Bir Gelibolu Kahramanı: Yusuf Kenan belgeselinde.
Adı bilinmeyen, Çanakkale'nin isimsiz kahramanlarından biriyken yıllar sonra eşi Zehra Hanım'a cepheden yazdığı mektupların gün yüzüne çıkmasıyla adını öğrendik Yüzbaşı Yusuf Kenan'ın. Fakat, Çanakkale'de nasıl bir destan yazdığını, savaşın seyrini nasıl değiştirdiğini bilmiyorduk onu da belgesel sayesinde öğreniyoruz.
Yıl 1915, 1. Dünya Savaşı'nın, Avrupa kıtasına sıkışması, yeni stratejik arayışları gündeme getirmişti. Dönemin İngiliz Deniz Kuvvetleri Bakanı Winston Churchill de savaşın Doğu'ya kaydırılması gerektiğini düşünenlerden biriydi ve onun ısrarlarıyla Çanakkale Cephesi açıldı. "Türk askeri bizim gemilerimizin toplarını görünce hemen kaçacak. Sonrasında bir hafta içinde İstanbul'da kahvaltımızı yapacağız" diyecek kadar, Çanakkale'nin hemen düşeceği konusunda kendinden emindi.
Çanakkale'de Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi, Arabı, yani Osmanlı'nın tüm tebaası, okumuşu okuyamamışı, şehirlisi köylüsü, 14 yaşındaki öğrencisi, 20 yaşındaki futbolcusu tüm millet yekvücut olarak yedi düvele karşı direndi. O günlerde 2. Tabur 7. Bölük komutanı olarak Çanakkale Savaşları'nda görev yapan Yüzbaşı Yusuf Kenan, eşi Zehra Hanım'a yazdığı mektupta "Vatanımızın, milletimizin geçirdiği şu felaket zamanı hangi mümini kederlendirmemiştir ki, ben de o milletin ferdi olduğum için bu büyük felakete iştirak etmekteyim. Zehracığım ne yapayım? Vatanın bölündüğünü görürken, kalbim çırpınıyor, yüreğim tıpırdıyor. Zira saadet hali ile yaşamamız ancak vatanın selametiyle kaim olacaktır" diyecekti.
19 Şubat'ta Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışan İtilaf Devletleri'ni püskürtmüşlerdi. Sonrasında 18 Mart'ta Deniz Savaşı'nda kesin zafer kazandılar. Eşine, batırılan gemileri anlatıyordu mektuplarda Yusuf Kenan...
"O mektuplar sayesinde" diyor belgeselin yönetmeni Mesut Gengeç "Yusuf Kenan'ı tanımanın ötesinde cephe gerisindeki bir aile neler yaşamış, ne gibi zorluklara göğüs germiş, onları da öğrendik. Evinde çocukları için bir çorba kaynatamayacak durumda olan Zehra Hanım'ın, Yusuf Kenan'ın cepheden gönderdiği patatesleri görünce nasıl ağladığını okuduk. Savaş zamanında bir aşkın nasıl yaşandığını duyumsadık."
Yusuf Kenan bir mektubunda eşine: "Zehracığım, beni katiyen merak etmeyiniz. Cenab-ı Hak'tan bir arzum varsa, o da senin mini mini yavrularımla beraber sıhhatte daim olmanızdır" yazar. Bu satırlar aslında 103 yıl sonra Afrin'de şehit olan Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar'ın mektubundaki "Anneme, babama, kardeşime, Nur'a söyleyin üzülmesinler kesinlikle, hayatlarının geri kalanını rahat geçirsinler" satırlarıyla nasıl da örtüşüyor. Ki bu da normal çünkü Çanakkale Savaşları da Akpınar'ın mektubunda yazdığı gibi "hak ile batılın" savaşıdır. Çanakkale'de ortaya çıkan ruh, yıllar sonra Afrin Harekatı'nda tekrar hatırlatır kendini. Bunun için askerlerin mektuplarında duygudaşlık vardır. Çanakkale'den Kurtuluş Savaşı'na, 15 Temmuz darbe girişiminin engellenmesinden Afrin'e uzanan mücadeleler silsilesinde hep ulusal bir varolma ve bağımsızlık savaşı verilir...
Bu varolma mücadelesinde cephelerin, düşmanın adı değişir ama kahramanlık destanlarını yazanların öyküsü bakidir.
Yönetmen Mesut Gengeç de bunun altını çiziyor: "Yusuf Kenan, Ömer Halisdemir gibi bir asker. Biri 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini değiştirdi; diğeri Çanakkale Savaşları'nın. Ve her ikisinin de ortak özelliği gözlerini kırpmadan ölüme gitmeleri. Vatanperver insanlar. Çocukları var, aileleri var, sevdikleri, hayalleri var. Ama onlar vatan uğruna, öleceklerini bile bile inisiyatif alıyorlar ve şehit oluyorlar. Başta Hollywood olmak üzere filmlerde hayali kahramanların öykülerini beyazperdeye aktarılıyor. Oysa bizde öyle kahramanlar var ki, hepsi gerçek ve toplum olarak biz onları pek tanımıyoruz; gereği gibi yad etmiyoruz. Yaptığımız belgesellerle, bu iki büyük kahramana saygımızı sunuyoruz" diyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteklediği belgeselde 34 yaşında Çanakkale'de şehit düşen Yusuf Kenan'ın bir mezarı bile olmadığını öğreniyoruz. Eşini ve kızlarını en çok üzen ise bu olmuş. Fakat İkiz Koyu'nda onun anısına, savaşa yaptığı katkıları anlatan bir tabela dikilir yıllar sonra.
Dedesinin kahramanlığını aileden dinleyen ve anneannesiyle mektuplarını okuyan torun Kenan Metin Tütüncü yıllar sonra Yusuf Kenan'ın anısına dikilen o tabelayı görünce "İşte şimdi dedemin bir mezarı oldu" der.
Mesut Gengeç "Her şehidin, her kahramanlık hikayesinin ardında büyülü bir yaşam öyküsü var. Tarihçiler, araştırmacılar bu yaşam hikayelerini gün yüzüne çıkarmalı, bizim gibi gazeteciler de bu hikayeleri kamuoyuna duyurmalı. Mektupları ortaya çıkmadan önce Yusuf Kenan da isimsiz bir kahramandı. Ama şimdi bakıyorsunuz, kızları için cephede savaşırken çikolata arayan müşfik bir babaymış o. Eşini çok seven, gece yarısı çocuklarını düşünürken ağlayan bir insanmış. Toplum olarak, tarihimize, kahramanlarımıza daha fazla sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum" diyor.
SEDDÜLBAHİR'İN ÇÖKMESİNİ ENGELLEDİ
Yüzbaşı Yusuf Kenan, Kara Savaşları'nın başladığı 25 Nisan gecesi tarih sahnesine çıkıyor. Denizdeki hareketliliği görüp Çanakkale cephesini korumakla görevli 5. Ordu'ya çıkarmanın başladığını ilk haber veren subay o. (Ama bu ihbar ne kadar ciddiye alındı bilinmiyor.) O gece emir bekliyor...
İtilaf Devletleri ana çıkarmayı Çanakkale'nin en güney ucundaki Seddülbahir ve batısındaki Arıburnu'na yapar. Amaç, buralardan karaya çıkan birliklerin birleşmesi ve Kilitbahir platosunun ele geçirilmesi, Gelibolu Yarımadası'nın kontrolünün sağlanmasıdır. Bu ana çıkarma noktalarından karaya ayak basan askerleri desteklemek için de İkiz Koyu gibi birkaç noktaya daha asker çıkarılır ve bundan Osmanlı komuta kademesinin haberi yoktur.
Çıkarma başlayınca Arıburnu'ndaki düşman askerlerini, inisiyatif kullanarak harekete geçen 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal ve askerleri karşılar. Mustafa Kemal o ünlü "Düşmandan kaçılmaz" konuşmasını burada yapar ve Arıburnu'ndaki hamlesiyle savaşın seyri değişir.
Yusuf Kenan'ın başarısı ise Seddülbahir Cephesi'yle ilgili. Çanakkale'de Seddülbahir'e yapılan çıkarmaya, yaklaşık 3 bin kişiden oluşan bir alay direnmektedir. Seddülbahir'deki en yoğun çatışmalar ise Binbaşı Mahmut Sabri Bey'in savunduğu Ertuğrul ve Tekke koylarında yaşanır.
Sabaha doğru Binbaşı Mahmut Sabri Bey takviye kuvvet ister. Yüzbaşı Yusuf Kenan'a, bölüğü ile birlikte Tekke Koyu'na desteğe gitmesi emredilir. 250 kişilik bölüğü ile hemen harekete geçer. Yolda İkiz Koyu'na çıkmış, yaklaşık bin kişilik düşman askerlerini görür. İşte o an bir karar vermek durumunda kalır. Ya Tekke Koyu'na gidecek ya da İkiz Koyu'na çıkan düşmanı püskürtecektir. İkinciyi seçer.
Askeri tarihçiler Yüzbaşı Yusuf Kenan'ın bu kararının savaşın seyrinde değişiklik yaptığını belirtiyor.
Yönetmen Gengeç de "Bu karşı duruş İngilizlerin planlarını alt üst ediyor. Çünkü bu bin kişilik düşman birliği aslında Tekke ve Ertuğrul koylarındaki Türk askerlerinin arkasından yaklaşmayı ve onları yok etmeyi amaçlıyordu. Ama Yusuf Kenan, düşmana ağır zaiyat verdirdi. Seddülbahir savunmasının çökmesini engelledi. İşgal güçleri Gelibolu Yarımadası'na hakim olamadı. Savaşın seyri değişti" diyor. Yusuf Kenan o gün İkiz Koyu'ndaki düşmanı durdurmayı başarır ve ama kendisi de İngiliz gemilerinden atılan top ateşi sonucu 34 yaşında şehit düşer. Ölümüne bir mücadele ile Churchill'in bir hafta içinde İstanbul'da kahvaltı hayallerini yıkar, Çanakkale geçilmez sözünü tarihe yazdırır, binlerce isimsiz Türk kahramanı gibi.