50 yıl önce sanat yaşamına merhaba dedi. Batı müziği, arabesk, Türk sanat müziği eserlerini seslendirdi. Reyhan, Aşk Eski Bir Yalan, Zalimin Zulmü, Bir Ateşe Attın Beni, Bir Teselli Ver, Sev Yeter... Her plağı, seslenderdiği her şarkı çok beğenildi. Beğenilmesinin ötesinde önemli ödüllerle zirveye oturdu. Konserler, gazino sahneleri ve filmlerle yarım asırlık bir sanat yılını geride bırakan o isim Türk müziğinin güçlü sesi Kamuran Akkor. Ablası Gönül Akkor ile ünlü baterist, orkestra sahibi merhum eşi Vasfi Uçaroğlu'nun sanatına olan katkısını dile getiren Kamuran Akkor hâlâ sahnede çok aktif, çok yoğun. Son yıllarda da Onur Şenay'la kurduğu Gayrettepe Kats Sahne'de koro eğitimi veriyor, kabarede oynuyor, gazino gecelerinde müzikseverlerle buluşuyor. Yeni projeleri de var elbette, durmak bilmiyor. Müzik çınarı Kamuran Akkor'la 1968'te başlayan 50 yıllık sanat yaşamını konuştuk.
- Dile kolay 50 yıl. Neler söylersiniz?
- Sesinizden kıyafetinize, saçınıza kadar her şeyinizle mesleğinize saygı duyacaksınız. Bir işe saygı duyuyorsanız devam ettirebilirsiniz. Her meslekte bu böyle. Sevgide, insanlıkta, meslekte saygı... Tabii çok çalışmak yılmamak, sabırlı olmak lazım. Bununla birlikte yıpratıcı olmamak, sakin olmak da gerek. Çok koşturdum, çok plak yaptım. Reyhan'la Altın Plak, Orhan Gencebay'ın Bir Teselli Ver şarkısıyla Altın Taç aldım. Her plağım, Altın Plak gibi sattı çok şükür. Müzikseverler, bağırlarına bastılar beni.
- Müzik dünyasının öncesiyle günümüzü nasıl kıyaslarsınız?
- Televizyonda, plakta, orkestrada olsun her şeyde canlı yayınlar yapıyor, canlı okuyorduk. Bir sazın ya da orkestranın tınısında bir yanlışlık veya benim sesimde minik bir şey olsun en başından dönüyordu. Yarıdan almak, kesmek, biçmek yoktu. Yorucuydu ama güzelliği, sıcaklığı vardı. Devir değişti, teknoloji ilerliyor, zaman hızlı akıyor. Ona göre de her şey hem hızlanıyor hem kolaylaşıyor. Bugün bozuk okuduğunuzda bilgisayar düzeltiyor. Teknolojinin bu rahatlığı var.
- Eski şarkılar daha mı güzel?
- Büyüklerimiz de bizim jenerasyon da, küçüklerimiz de eski şarkılar ne güzelmiş diyor. Benim algıladığım, o devirler daha romantikmiş. Şimdikilere de haksızlık olmasın. Şimdi de hakikaten güzel şarkılar var.
- Bu 50 yılda hangi döneminizi arıyor ya da özlüyorsunuz?
- Hani o dolu dolu kadrolu gazinolar vardı ya, o zamanları arıyorum. Gazinolar büyük ve çok doluydu. Çok şıktı her şey. Herkes ihtimam göstererek gelirdi. Bambaşkaydı... Bizim zamanımızda 15-20 kişi çıkardı. Herkes de rahatça gelebiliyordu. Birbirimizden feyz alırdık. 1968'de televizyon yayını daha yeni başlamıştı. Millet evinde oturup televizyonu izliyor, konserleri izleyemiyor. Ne zamanki televizyon, video, internet ortaya çıktı, herkes eve kapandı. Şimdi senede bir, iki ya da ayda bir konser yapılıyor. Eskiden cuma, cumartesi, pazar günleri sekiz, 10 ayrı işe gidiyorduk.
- Eski yıllarda sanatçılar arasında yarış ve rekabet nasıldı?
- Yarışma değil. Siz de iyi olmaya çalışıyorsunuz. Öbürü de. Rekabet vardı ama kibardı. Belki kızgınlık, kıskançlık olabilirdi ama bunu hissetmedik. Şimdi her şey daha ortalıkta oluyor.
İLK ALKIŞIMI TİYATRODAN ALDIM
- Sesinize çok dikkat ediyorsunuz...
- İçki, sigara hiç içmiyorum. Uzun yıllar önce çok az içmiştim. Uykuma dikkat ediyorum. Her yönden kendinize dikkat etmeniz lazım. Benim gibi çok sanatçı arkadaşım var. Ajda (Pekkan) Hanım ilk aklıma gelen. Sesi ve sanatıyla gayet bakımlı ve çok hoş.
- Tiyatroda, kabarede oynuyorsunuz. Tiyatroya nasıl başladınız?
- Ablam Gönül Akkor'un teşvikiyle 12 yaşımda Ankara'da rahmetli Taner Şener'in tiyatrosunda 80 yaşında bir kadını canlandırdım. Çok başarılı olmuşum. İlk sahne alkışımı tiyatroyla aldım. Okulum vardı. Bir de ablamın tayiniyle İstanbul'a gelince tiyatro içimde ukde kaldı. Hit şarkılarıma filmler çevirdim. Bu filmler tiyatro aşkımı biraz rahatlattı. Orada da beğendiler. İnsanın kendine güveni geliyor. Sevgili Onur'la (Şenay) tanışınca -tesadüf işte- yıllar sonra büyük tiyatro aşkım ortaya çıktı. Geçen yıl suçlu bir bayanı oynadım. Epey beğenildi. Moral oldu. Bu sene de kabare yapıyoruz. Gülmeyi, huzuru, mutluluğu seviyorum. Bu da dinç ve diri kalmanızı sağlıyor. Bana göre insan kendini bilmeli. Bir şeyi başarabileceğinizi anladığınız zaman o işi yapmalısınız. Sesi kötüyse ben güzelim diye şarkı söylenmesini, oyunculuğu başarılı değilse oyuncu olmayı kabul etmiyorum.
- Çok mu âşıktınız eşinize?
- Aşk gelip geçici. Ama sevgi, saygı, beraberlik çok önemli. Yaklaşık 44 yıllık bir beraberlik. Nur içinde yatsın. Çok çok iyi bir adamdı. Hocam, menajerim, rejisörüm, orkestra şefim her şeyimdi. Allah'ın bana lütfuymuş. Kenara çekildim, üzüldüm. Kızım Menekşe'nin zoruyla, Vasfi'nin sağlığında da düşündüğümüz koro çalışmalarına başladık. Koro eğitiminin dışında kabare, gazino gecesi yapıyoruz. Bir sürprizimiz de olacak. Doğduk ve bir finalimiz olacak. Allah hepimize hayırlı son versin. Hayatta hep iyi insan olmak, iyi kalpli olmak, iyi düşünmek lazım. Kalp kırmayacaksınız. Her şey boş.
- Sürprizden bahsettiniz, nedir o?
- Popüler şarkılarım çok isteniyor. Onlardan bir repertuvar hazırlayıp, bir konser düşünüyorum. Kendim de istiyorum.
- Sahnede hâlâ heyecanlanır mısınız?
- Ay nasıl hem de! Bazı sanatçı arkadaşlarım "Hiç heyecanlanmıyorum" diyor saygı duyuyorum. Keşke ben de öyle olabilseydim. Elim ayağım titriyor. Bir şey sunuyorsun, hata yapmaman lazım. En ufak bir hata seni mahcup eder. Canlı bir de. Tip olarak da heyecanlıyım. Her şeyin fazlası zarar ama bunun da faydasını gördüm. Mesleğe saygı, heyecan kaybolmasın. Heyecan çok önemli.
TORUNUYLA AYNI SAHNEDE
- Tiyatro Şenay'ın Ufak Tefek Yaşamlar adlı müzikli kabare oyununda da oynuyorsunuz. Biraz bahseder misiniz?
- Kabaremiz, insan hayatlarından kesitleri içeriyor. Aşklar, âşık olamayanlar, kıskançlar, geçim mücadelesi veren kişiler... Yaşamlardan komedi. Çok güzel bir oyun... Her çarşamba oynuyoruz. Müzikal olduğu için hepimiz birer şarkı söylüyoruz.
- Torununuz Cengiz Orhonlu ile aynı kabaredesiniz, birbirinizi eleştiriyor musunuz?
- Cengiz çok başarılı. Çok da iyi oynuyor. Vasfi'ye de çok benziyor. Çok kibar, çok iyi niyetli, çok saygılı, terbiyeli bir çocuk... Methediyorum ama doğruyu söylüyorum. Beni eleştirsinler istiyorum. Ama iyi niyetli. Kıskançlık olarak değil.
HALK ÇOK HOŞGÖRÜLÜ
- Sizin de çıktığınız gazino kadrolarında kimler olurdu?
- Suna Yıldızoğlu, Çetin Alp, Necla Akben, Nur Yoldaş, Barış Manço, Ayşegül Aldinç, hepsiyle çalıştım. En son Çakıl Gazinosu'nda Müslüm Gürses'le çalıştım.
- Bu kadar yıl, bu kadar sanatçıyla çalışmanın ardından muhakkak güzel anekdotlarınız vardır...
- Gazinoya sahneye çıkmadan bir saat önce gidiyordum. Gittiğimde sahnede dans ve komedyen arkadaşımız ya da Batı müziği olurdu. Nur içinde yatsın Müslüm Gürses'le odalarımız ayrıydı. Çok efendi bir adamdı. Muhterem Nur Hanımla beraber geliyordu. Mesleğine saygılı, zamanında sahneye çıkan kibar adamdı. Çok samimiyetimiz olmadı. Kimileri gider kadroya bakar ben onu yapmadım. Son dakika geldiğim için merhaba, merhaba o kadar... Barış Manço'yla da öyle... Bir de sahne devamlı aktığı için herkes bir koşuşturma içindeydi.
- Kamuran Akkor'u yıllar eskitemiyor galiba...
- Öyle görüyorsanız lütfediyorsunuz. Öyle olmaya çalışıyorum. Evet ben de izin vermiyorum. Adı üzerinde güzel sanatlar. Her şeyi güzel yapmak zorundasınız. Yapamıyorsan yapma zaten. Tabii ki hatalarımız, eksiklerimiz olabilir. Önemli değil ama 30 yıldır hemen hemen aynı kilodayım. Gençliğim hariç. Ben de rahat etmeyi bilirim ama dikkat ediyorum. Halk o kadar kibar ve hoşgörülü ki... Siz her yönünüzle kabul ediyor ama sende kendine dikkat edeceksin.