Mevzu korkudan, ölümden açıldığında karşımızdaki üç babayiğit adamın gözlerinde iç huzuruyla karışık ağırbaşlı bir hüzün, tarifi müşkül bir neşe pırıltısı beliriyor. "Biz ölümle sözleşmemizi bu yola girerken imzaladık" diyorlar, sanki önceden sözleşmiş gibi, bir ağızdan. Bu, korkuyla ateşkesini çoktan imzalamış üç adam, emekli Polis Özel Harekatçı... İstanbul Emekli Polis Özel Harekatçılar Derneği Başkanı Latif Özer, derneğin iki yönetim kurulu üyesi Dursun Gündüz ve Yavuz Kurt... Tam da Zeytin Dalı Harekatı'nda sıra özel harekatçılara gelmişken; Polis Özel Harekat ve Jandarma Özel Harekat (PÖH ve JÖH) timleri, tıpkı Hendek ve Fırat Kalkanı operasyonlarındaki gibi göreve atılmak için can atarken çaldık kapısını derneğin. Hem bir özel harekatçının nasıl yetiştiğini, iç dünyasını konuştuk, hem de Zeytin Dalı Operasyonu'na ilişkin fikirlerini aldık. Her biri en az 10 yılını Güneydoğu'da terörle mücadeleyle geçirmiş. İçlerinde 15 Temmuz gecesi bilfiil savaşan da var, Hendek Operasyonu'na katılan da... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konut ve yakın korumalığını yapan da...
- Bir özel harekatçı nasıl yetişir?
- Latif Özel: Turgut Özal'la başlayan bir süreçtir bu. Batı'da polisin içinde ama polisten farklı bir birim görüyor. Çakı gibi, siyah elbiseli, fizikli adamlar... Araştırın bunları diyor. "Bunlar Polis Özel Harekat" efendim diyor danışmanları. "Hemen çalışmalara başlayın" diyor. İlginçtir ki Türkiye'de terörün başladığı yıllara denk geliyor Özel Harekat'ın kurulması. Bu ülkemiz için büyük bir şans, bir kısmet.
- Dursun Gündüz: Özel Harekat tamamen gönüllük esasına dayanır. Hiç kimse zorla girmez bu oluşuma. Bizde ayrılmak isteyene "Peçeteye yaz" derler. Çünkü gönüllüsün sen, bunun resmi evrakı mı olur! Arkadaşlarım şahittir. İzmir Menteş'te eğitim aldık. Gerçek mermiler kullanırız eğitimlerde. Çekirdeksiz mermi dediğimiz, yalancı mermi kullanmak yok. 50 metre yükseklikte keskin ipin üzerinde de yürürüz, halat kullanmayı da biliriz. Hocalarımız topuklarımıza sıkardı. O sertliği öğretmek ve korkuyu yenmemiz için.
FOTOĞRAF: MURAT ŞENGÜL
- Özel Harekat'ta bilindik anlamda bir hiyerarşi yok galiba. İşin ağırlığından, üstün asta tavrı daha farklı...
- L.Ö: Aramızda abi-kardeş ilişkisi vardır. Rütbeler ikinci plandadır. - D.G: Mesleğinden sitem eden olduğu zaman vaktiyle emrinde çalıştığımız daire başkanımız "Sizi kırmızı dipli mumla davet etmedik, hepiniz gönüllü geldiniz" derdi.
- Bir Özel Harekatçı için motivasyon para-pul, hayat gailesi değil diyorsunuz? Nedir temel motivasyonunuz?
- Yavuz Kurt: Parayla pulla açıklanamaz bu sevda. Hepimiz Güneydoğu'da görev yaptık. Boş tabutla gittik, boş tabutla döndük. Ölüme gidiyorduk. İnanın bu hamaset değil, vatan, millet ve Allaş aşkıyla çalışırız biz. 15 gün, bir ay evine dönmüyorsun. Eşlerimiz evin kapısının önüne botlarımızı koyardı evde olmadığımız belli olmasın diye.
- Hepiniz evli misiniz? Aileler nasıl bakardı mesleğinize, evlilik ne ifade eder bir Özel Harekatçı için?
- L.Ö: Bizde "Ölmezsem dönünce evlenirim" diye bir durum vardır. Ben onlardanım, 36 yaşında evlendim. Hepimiz evliyiz bu arada. Bazı görünmeyen, yazılı olmayan kuralları vardır bizim mesleğin. Benim gibi "Ölmezsem, batıya dönüşte evlenirim" diyenlerin sayısı yüzde 4'tür. Hiç evlenmeyenlerin, bekar olarak emekli olanların sayısı da 12-13'tür.
- Sizi yabancı meslektaşlarınızdan ayıran farklar neler, hissiyat ve tutku olarak?
- L.Ö: Amerikalı ve İsrailli Özel Harekatçılarla birlikte çalışmamız vardı. 50 metrelik kayış inişleri, helikopter inişleri çalışıyoruz... Bunlar sıraya girmişler kağıt imzalıyorlar. Biz ölümle sözleşme imzalamışız yola çıkarken, ne tazminatı! Bizde "Ya Allah Ya Bismillah" vardır sadece. Tazminatımız budur.
- Zeytin Dalı Operasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu işin uzmanı olarak baktığınızda nasıl gidiyor süreç sizce?
- Y.K: Hendek Operasyonu da çok başarılı geçti. Ama orada bile bazı handikaplar vardı. FETÖ'nün etkileri vardı. Bu kez hainler temizlendi. Tertemiz bir yapılanmayla yürüyoruz Afrin'e. Arkamızdan vuracak kimse yok. Önümüze bakıyoruz.
- D.G: Hem orada savaşan arkadaşlarımızdan hem ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) içinden gelen bilgilerle söyleyebilirim ki planlanandan bile daha başarılı gidiyor operasyon. Halkımız belki 25 gün oldu diye biraz tedirgin olabilir. Biz biraz tez canlıyız toplum olarak. Ama bu çok ince bir iş. Bilgisayar oyunu değil bu. Sivili teröristten ayırmak için büyük bir uğraş veriliyor.
FOTOĞRAF: MURAT ŞENGÜL
- Y.K: Tank en büyük silahımız. İyi tankçılarımız var. Uçak bir şok uygular. Hedefi vursa da terörist yer değiştirir. Ama tanktan kaçış yok. Tespit eder ve hedef alır. - L.Ö: Benim tahminim en geç 10 gün içinde Afrin'nde şehir operasyonu başlayacak. Ve Özel Harekat devreye girecek.
- Latif Bey sizin 15 Temmuz darbe girişimi gecesi bilfiil savaştığınızı biliyoruz? O geceyi anlatır mısınız? - L.Ö: Ben o gün, gece görevinden çıktım, rutin terör örgütü operasyonlarımız vardı. Akşam 21.00 gibi evdeydim. Misafirlerim vardı üstelik. Televizyon da seyretmiyorduk. Telefon geldi. Acil karargaha intikal emri... Hemen çıktım. TEM'den E-5'e geçeceğimiz Basın Ekspres yolu kapalı. Arka tarafta ormanlık bir alan var. Fidanlık deniyor. Tel örgüden atlayıp bir şekilde geçeceğiz. Oradan geçersek, uçakların inip kalktığı yerde, şubeye intikal edeceğiz. Bir şekilde şubeye intikal sağladık. Kamuflajımızı ve silahlarımızı kuşandık. Baktık, tanklar önümüze çıktı Atatürk Havalimanı'nında. "Size karşı koyanın, silahınızı almak isteyenin, bize katılın diyenin direkt kafasına sıkın" diye emir aldık. Yurt dışı geliş bölümünün üstünde köprü var, oraya çıktık. Silah sesleri duyuldu. Biz de havaya ateş ettik. Halk da toplanmıştı. Teslim olmaya başladılar... Ama bir diğer meselemiz de Kısıklı'ya Cumhurbaşkanımızın konutuna ulaşmaktı. Bulduğumuz botlarla deniz yolundan Üsküdar'a geçtik. Zırhlı araçlarımız da İkinci Köprü'yü kullanıp geçtiler. Nihayet gece 03.00 gibi asayiş pozisyonu sağlanmıştı.
- Cumhurbaşkanımızın konut ve yakın korumalığı görevinden de geçmişsiniz. Kendisi hakkında gözlemleriniz nelerdir?
- D.G: Birinci madde, Cumhurbaşkanımız hiçbir şeyden korkmaz. Korku duygusu yok. Sert mizacının altında müthiş bir insan sevgisi ve merhamet barındırır. İnsanlarla, vatandaşla arasına girilmesinden hoşlanmaz.
- Y.K: Bir gün Kasımpaşa'dan geçiyoruz makam arabasıyla. Bir balıkçı amcanın önünde durdurdu aracı. Ben hızlıca balıkçıyı aramaya çalıştım ama o çoktan "Abicim" diye sarılmıştı. Benim bile küçücük temastan üstüm başım, -abimizin de mesleği gereği öyle olduğundan- balık koktu. Ama Cumhurbaşkanımızın umurunda değildir böyle şeyler. Halkla arasına güvenliğin bile girmesinden rahatsız olur. O kendini halkından, kimseden farklı görmez. Başarısının sırrı da buradadır zaten.
- D.G: En önemlisi ne biliyor musunuz? Cumhurbaşkanımız mutlak teslimiyet halindedir. "Biz kefenimizle yola çıktık" diyen birinden bahsediyoruz. Bizim gibi korumalar işin zahiri, görünen kısmı... O Allah'ın korumasına inanır... İyi inanır, hem de güzel inanır, tam inanır.
FOTOĞRAF: MURAT ŞENGÜL
ÖLÜM HUZUR DEMEK BİZİM İÇİN
- Sizin için korku kelimesi ne ifade ediyor?
- D.G: Biz korkudan korkmuyoruz. Bu zaman içinde yerleşiyor, büyüyor tabii içinizde. Lafta kalmıyor. Ölüm Allah demek, cennet demek, huzur demek bizim için.
- Y.K: Benim için korku Allah korkusudur. O'nun rızasını, sevgisini kaybetme korkusudur. Başka korku bilmem.
ÖZEL HAREKATÇI'YI YILAN BİLE SOKMAZ!
- Ölümün yanınızdan teğet geçtiği anlar oldu mu yıllar içinde?
- Y.K: Olmaz mı? Ben aslında ikinci hayatımı yaşıyorum, bomba imha uzmanı Muzaffer Abi'nin tabiriyle. Diyarbakır kırsalındaydık. Sabah gittik akşam döndük istirahat ettiğimiz yere. Koğuşa girdik, hücum yeleklerimiz var üstümüzde. Elimi attım göğsümdeki üst cebe. El bombasının maşası dik duruyor. Yani açık. Aslında patlaması lazım. Dokunmaya da çekiniyorum. Küçük bir temas yetecek... Yeleği üzerimden çıkartıp odaya bıraktım. Dışarı çıktık. Bomba imha uzmanı geldi. Bombanın pimi arazide ağaca takılmış ve açılmış. Aslında patlaması lazım ama patlamadı. Allah'ın yardımı bunlar... Aynı şekilde ilginçtir, dağda bayırda yatarız. Yılanlar vardır, öyle küçük değil kol kalınlığında. Özel Harekatçı'ya dokunmaz bu yılanlar. Uzağından geçer. Gel de açıkla!
- L.Ö: Mesleğe başladığım yıllar Silopi'deyim. Terör örgütünün su deposu var. Nasra isminde bir üs bölgesi. Dere yatağının derin oluşu işimizi zorlaştırıyor. Gece görüşü var ama ısıya duyarlı termal kameraların yetersiz olduğu yıllar, 90'ların başı. Üst tarafımız Cudi. Birden bir roket sesi ve ortalık zifiri karanlık... Roketi trafoya atmışlar. Elektrik yok... Amaçları emniyet binasına girmek. Bizim işimiz de onları oraya yaklaştırmamak. Bir roket de bizim panzere geldi. Anons ediyoruz cevap yok. Karanlık. Emekleyerek ilerliyoruz panzerdeki arkadaşları kurtarmak için. Üzerimden bir roket geçti. Ben durdum ve roketçiyi hedef almaya çalışıyorum... Ama arkadaşlarımı kaybettim. Kendimi korumam lazım. Mazot tankeri vardı yanımda. İçine girdim 7 saat orada kaldım... Çatışma 36 saat sürdü.
FOTOĞRAF: MURAT ŞENGÜL
HEP GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ TAKARIZ, ÇÜNKÜ....
- Bazı mesleki alışkanlıklarınız, takıntılarınız var mı? Mesela günlük hayatta bile karşınızdakini süzer, analizini yapar mısınız?
- Y.K: Bu hepimizde olan bir şey. Bir program yerine, miting alanına gittiğinizde kimin orada niçin bulunduğunu anlarız... Korumalar niye hep güneş gözlüğü takar düşündünüz mü? Çıplak gözle iki kişiyi etkilersiniz ama güneş gözlüğüyle herkeste "Acaba bana mı bakıyor" etkisi yaratırsınız.
- D.K: Tabii ki. Kimle tanışsak elimizde olmadan şöyle bir röntgenini çekeriz. Girdiğimiz bir mekanı parsellere ayırıp tanımaya çalışırız. Sırtımızı mutlaka duvara yaslayıp, mekana hakim olacak bir yere otururuz. Kim var, kim yok hızlıca bakarız etrafa.
- L.Ö: Zaten eğitimimizde yüz analizi vardır. Bakışlar suçluyu ele verir. Paniğini saklayamaz. Sürekli sağa sola bakar. Mimikleri çok sık değişir, eliyle çok sık yüzünü, saçını, burnunu kaşır. Suça meyilli tiptir bu. Tespitlerimiz yüzde 80-90 arası doğrudur.
HENDEK OPERASYONU'NDA BALYOZLARLA SAVAŞTIK
- Latif Bey, Hendek operasyonuna gönüllü olarak katıldınız... Nasıl özetlersiniz orada yaşadıklarınızı?
- Cumhurbaşkanlığı Konutu'nda görevliyken hasta çocuğumu burada bırakarak Hendek Operasyonu'na gönüllü olarak katıldım. Üç çocuğum var. Hendek'in her dakikası anı. Tüm sokaklar el yapımı bombalarla doluydu. Kimisi üç yüz-beş yüz, kimisi sekiz yüz kilo. Yollara, caddelere basamıyorsunuz. İç bölge olduğu için hava gücü yasak. Bir gün general geldi ve "İster örümcek olun, ister yarasa sokağa caddeye basmadan savaşacaksınız" dedi. Durduk, düşündük ne demek istedi diye. Sonra "Hadi" dedi, "Silahlar omuza, balyozlar ele." Balyozlarla binalardan bir kişinin geçebileceği delikler açarak, bina bina ilerledik şehirde... Balyozla savaştık.