ULAŞ TUNA ASTEPE
- Hayatınızda şiddete maruz kaldınız mı ya da şahit oldunuz mu?
- Hepimiz şiddet görmüş ve uygulamışızdır. Şiddet uygulayan kişi sandığımızın aksine, güçlü olan değil, aciz olandır. Çaresiz insan şiddete düşer, aklı ve kalbi insan olmaya yetmediği için çaresizce şiddete başvurur. Ortaköy'de oturduğum sokakta bir evden geceleri kavga sesleri geliyordu. Bir kadını kocası dövüyordu ve komşulardan çıt çıkmıyordu. Polis gelip gidiyor, ben olayın hangi evde olduğunu bir türlü kestiremiyordum. Bir akşam aynı sahne tekrarlanırken kadın bir an için balkona sığındı ve ardından tekrar eve girdiler. Giydim ceketimi indim aşağıya... O binanın bütün zillerine bastım, polis olduğumu söyleyerek ayağa kaldırdım binayı ve adamı buldum. Fakat polis değilim, tutuklayıp götüremem adamı. Niye polis olduğumu söyledim? Çünkü korkmasını ve beni dinlemesini istedim. Başta konuştuğumuz konu işte; şiddet de uygulayabilirdim adama beni dinlemesi için. Ama aklımı kullanmayı tercih ettim. Aşağı indik, apartmanın sokak girişine oturup sigara içtik beraber. Komşusu olduğumu, istihbaratta çalıştığımı, bunu yapmaya devam ederse canını sıkacağımı, yaptığının erkekliğe sığmayacağını söyledim. Yani onun dilinden ona konuştum. Sonra da ara ara kadını ziyarete gittim, çayını içtim, halini hatırını sordum. Şiddet durdu.
- Kadının şiddeti nasıl oluyor? Yani belki fiziksel şiddet uygulamıyoruz ama bir çeşit şiddet uygulama halimiz oluyor mu?
- Erkeğin şiddeti kadınınkine kıyasla, özellikle de bizim gibi ülkelerde daha sistematik. Bence tek fark bu, Amerika'da aile içi şiddet davalarının üçte ikisinde mağdur erkek. Bizde tam tersi. Yani şiddet baki, sadece oyuncular yer değiştirmiş. Bir şekilde şiddet konusunda uyuşturuluyoruz. Filmler, haberler, sokaklar giderek daha sert bir dil konuşuyor. Ve biz bu şiddeti kabul ediyoruz. Haberleri yüzümüzü buruşturarak, içimiz ezilerek izliyoruz, dizilerde yüreğimiz ağzımıza geliyor. Çünkü kapitalizm sadece onunla ilgilenmemizi istiyor ve bunu da şiddetin dozunu sürekli arttırarak yapıyor. İşte sistem her gün bize tokat atmanın karmaşık yollarını buluyor ve biz kendimizi alışveriş merkezinde yeni çıkan telefonu incelerken buluyoruz.
- Öfke kontrolünüzü nasıl sağlarsınız? Öfkeli biri misiniz?
- Öfkenizi kontrol edemiyorsanız yardım almanız gerekiyordur. "Öfkemi kontrol edemiyorum" olağan bir karakter özelliği değildir yani. Ben dişini sıkabilen birisiyim, karşımdaki insana karşı geniş bir tahammülüm var. Bu da anlamaktan geliyor. İnsanı anlamaya çalışmak ve onu olduğu gibi kabul etmek benim için en güzel meslek.
- Karadeniz'deyiz. Ve dizinin fragmanı Karadeniz erkeğine bir övgüyle taçlandırılmış. Sizin gözleminiz nedir Karadeniz erkeğine dair?
- Sen Anlat Karadeniz'in en sevdiğim taraflarından biri de bu. Karadeniz insanının mertliğini övüyoruz hikayemizde. Bence bu hikaye Karadeniz insanına da iyi gelecek. Çünkü bence eleştiri kadar, övgü de yapıcıdır. Ben sizin nezaketinize, insanlığınıza, mertliğinize vurgu yaparsam, sizin o özelliğiniz benim karşıma çıkar. Kendinizi öyle ifade etmeye başlarsınız. Birine sen cesur bir insansın derseniz o insanı cesur yaparsınız. Buranın insanı, Karadeniz gibi. Bu denizin huyunu bilirseniz, insanını da anlarsınız.
- Osman Sınav ne ifade ediyor sizin için?
- Osman Sınav benim ara ara gittiğim, gittiğimi kimseye farkettirmediğim çocukluğumdan sıcacık bir aile anıma dokunuyor. Cuma günü, İstanbul'da yatılı okuyan abim gelmiş, bütün aile bir arada, sıcacık bir oda, yerde halı, halının üstünde gıdıklanarak güldürülen ben ve televizyonda Osman Sınav'ın Süper Baba'sı. Bu dünyadan giderken yanıma alabileceğim bir anı olsa bu ânı götürürdüm.
- Bu kez kadınların hayallerindeki bir kurtarıcı, bir kahraman gibi olacaksınız sanırım. Bu nasıl hissettiriyor?
- Televizyonda oynadığım ilk dramanın yayınlandığı zamanlarda da konuşmuştuk sizinle. Kolay kabul edilemeyen, kahraman abisine karşı gelen asi, huysuz bir delikanlıyı oynuyordum. O günlerde insanlardan tepki görmüştüm. Sokakta teyzeler beni durdurup, 'abine yaptıkların hiç hoşuma gitmiyor, yapma öyle şeyler oğlum' diyorlardı. Ben de gülüp sarılıyordum o teyzelere, sakinleştiriyordum onları. Şimdi bahsettiğiniz gibi olumlu bir ilgi olursa eğer insanlardan, onlara da sarılıp sakinleştiririm muhtemelen.
- Dizilerde hayranlık duyulan bir kahramanı oynamak zordur. İnsan havasına girebilir bir anda. Siz de acaba bu rolü çok sevip, içselleştirir misiniz?
- Tahir koca yürekli, mert bir delikanlı. Onu içselleştirmek de, onun gibi davranmak da bir sorun olmayacaktır bence. Yeni birini tanımak insanı değiştirir, haliyle bu rolü çalışırken ben de değişiyorum. Eğer yalnızca Tahir gibi davranırsam o zaman rahatsızlanırım.
İREM HELVACIOĞLU
TRABZON'DA NEFES ALDIM
- Seyirci için çarpıcı bir karakter Nefes... Sizin için nasıl bu durum?
- Zorlayıcı bir karakter. Nefes çok güçlü bir kadın. Yaşadığı tüm şiddete rağmen boyun eğmiyor. Kadına yönelik şiddet şimdi gündemde olsa bile biz kadınlar açısından hep varolan bir şeydi. Belki şimdi göze parmak sokmanın zamanı, biz onu yapacağız. Ama böyle bir kadını canlandırmak zorluydu benim için. Çocuğum yok, böyle bir şiddet yaşamadım, psikolojik şiddete de maruz kalmadım. Ki Nefes çok ciddi psikolojik şiddet gören bir kadın. Nefes olabilmek için bir danışmandan yardım aldım. Uzun uzun üzerine çalıştım. Zaten hayatım boyunca, şiddete maruz kalmış kadınların hikayelerini de okudum. Çünkü kadınlar böyle haberleri atlamazlar, kayıtsız kalamaz. Bir erkek, "Aman yine şiddet görmüş kadın hikayesi" deyip sayfayı çevirebilir ama kadınlar yapamaz. Çünkü kursağımızda kalan, yutkunamadığımız bir durum. Kendini o kadının yerine koyuyorsun. Komşumuz, arkadaşımız o kadınlar. Bize laf atılıyor, biz taciz ediliyoruz, mücadele eden biz kadınlarız. Dizi aile içi şiddeti anlatıyor ama şiddet yaşamımızın her alanında.
- Şiddeti siz nasıl tanımlıyorsunuz?
- Bu doğuştan gelen bir şey değil. Yapmayı ya da yapmamayı seçersin. Kötü olmak da böyledir; ya iyilik yaparsın ya da kötülük. Bu diziyle ilgili olarak altı aydır çok fazla psikolojik şiddete maruz kaldım. Çünkü onun yaşadıklarını rol gereği de olsa yaşadıkça, çok etkilendim. Şiddet kelimelere dökemeyeceğim ve boğazımı düğümleyen bir hal aldı. Konservatuvara girmeden önce kısa bir süre bir kafede çalışmıştım. O dönemde çok sevdiğim bir çalışma arkadaşım eşinden şiddet görüyordu. Boşanma arefesinde yaşadıklarını birebir hatırlıyorum. Çok zor ve yorucu bir süreçti. Böyle şeylere şahit olunca tepkisiz kalamıyorsun.
- Trabzon'u nasıl buldunuz?
- Trabzon'a gelmekten çok mutluyum. İstanbul'un hareketi ve trafiği insanı mutsuz ediyor. Trabzon'a geldiğimde nefes aldığımı hissettim. Ne kadar süredir burada olduğumu bile unuttum. Hesap yapmadığıma göre mutluyum. Çok güzel yerlerinde çekimler yapıyoruz. Halk da bizi ve yapacağımız işi çok merak ediyor. İlk bölümü izleyenler çok mutlu. Senaristlerimizden biri zaten Trabzonlu, halkı tanıyan, yaşamı bilen insanlar. Bu yüzden hiçbir detay da atlanmamış. Ben Egeliyim, Karadeniz insanını anlamaya çalışıyorum. Bakışları sert ama çok sıcak ve misafirperver insanlar. Yardım isteyen birine el uzatan, kayıtsız kalmayan insanlar.
- Oyuncuların ve sektörün çok konformist olduğunu söylemişti Osman Sınav.
Çekimleri Trabzon'da sürecek bir dizide rol aldığınıza göre siz konformist değilsiniz galiba?
- Şehirdışı işe hiçbir zaman karşı olmadım.
Mahalle kültürünü de seven biriyim. Biraz geçmişte yaşamayı seviyorum. Kapıyı çalayım, "Çok açım yemeğiniz var mı?" diyeyim isterim. İstanbul'da bu yok. Osman Hoca da bizi sanırım belli özelliklerimize göre seçti. Çok doğru bir cast olmuş. Hepimiz birbirimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Heyecan içinde yeni senaryoyu bekliyoruz. Buradaki ekiple çok işi kaynaştığımız için Trabzon'daymışım, Ankara'daymışım, İstanbul'daymışım gibi hissetmiyorum. Benim için en konforlu yer burası.
- Sosyal medyada etkin bir isimsiniz. 972 bin kişi takip ediyor sizi. Nasıl oluyor bu?
- Güneşin Kızları dizisi çok etkili oldu bunda. Genç tayfa beni takip etmeyi sevdi. Ama buradan onlara yönelik fotoğraf paylaşımında bulunmam zor. Onlar şiddeten uzak kalsınlar, bilmesinler. Ya bilip kendilerini korusunlar!
- Güneşin Kızları'nda cıvıl cıvıl birini oynarken, şimdi hayatınız dram... Bu hale girdiğinizde siz de etkileniyor musunuz?
- Setten sonra hemen ruh halimi değiştirmeye çalışıyorum. Nefes'i orada bırakmam gerekiyor. Eğer Nefes'le devam edersem hayata, benim de destek almam gerekecek. İç ritmim ve normaldeki ruh halim çok yüksek. Önce o ritmi düşürmem gerekti. Mesela sete asla telefon sokmam. İlk başlarda, çekime başlamadan önce kimseyle konuşmuyordum, karakterden zor çıkıyordum... Zaten çekimlerin ilk zamanlarından sonra, o kadar ruhen yoruluyordum ki, takatim kalmıyordu. Şimdi kadının yaşadığı şeyi de biliyorum, tek derdi oğlu..