Bir zamanlar futbol erkek işidir denir, maç izleyen kadınlar tuhaf karşılanırdı. Artık devir değişti. Şimdilerde maç izlemek şöyle dursun, kadınlarımız yeşil sahada top koşturuyor. Üstelik erkek rakiplerine de meydan okuyorlar. Meydan okuyanlar arasında geçen sezonu namağlup bir şekilde şampiyon olarak bitiren Beşiktaş Kadın Futbol Takımı da var.
Beşiktaş Kadın Futbol Takımı ile Vodafone Arena Stadı'nda buluştuk. Yeşil sahada bu defa kramponla değil topuklu ayakkabılarla dolaştık. Öğrendik ki, bu iddialı kadınlar kendilerine 'Kartaliçe' diyorlar.
Erkek futbolcuların transferlerinde milyon dolarla konuşurken, kadın futbolcular arasında yapılan en pahalı transferin 20 bin lira olduğunu öğreniyorum. Oysa aynı işi yapıyorlar. Kartaliçelerle konuştukça futboldan maddi beklentilerinin olmadığını bu işi sadece sevdikleri için yaptıklarını anladım. Zaten çoğu hala öğrenci ya da beden eğitimi öğretmeni. Yani hayatlarını başka mesleklerden kazanıyorlar. Hem takımlarına hem de futbola tutkuyla bağlılar. Ancak kadın futbol takımlarının hakettikleri değeri görmesini istiyorlar.
Erkek futbolcuların hayatlarını adeta ezberledik. Peki kızların dünyasında neler oluyor? Motivasyonlarını nasıl sağlıyor, soyunma odasında neler konuşuyorlar mesela? Maça çıkmadan totem yapıyorlar mı ya da ne tür tezahüratlarla karşılaşıyorlar? Hepsini Beşiktaş Kadın Futbol Takımı'nın Kartaliçeleriyle konuştuk.
- Futbol erkek işi denir ama kadınlar artık daha görünür. Peki, neden futbolu seçtiniz?
- Başak Gündoğdu: Beşiktaş Koleji'nde okudum. Teneffüslerde erkek öğrencilerle birlikte futbol oynarken buluyordum kendimi. Yeteneğim olduğunu da görünce beden eğitimi öğretmenim beni yönlendirdi ve futbola başladım. Ben şanslıyım, doğru yönlendirildim.
- Didem Karagenç: Ben de okul takımında futbol oynuyordum ama erkeklerin arasındaki tek kız olarak. Kornerden gol attığım bir an dışarda beni bir hoca izliyormuş. Bana "Bizim bir takımımız var, oynar mısın?" diye teklifte bulundu. Hatta evime gelip ailemden de izin aldı. Aslında futbol hayatım sokakta başlamıştı. Bu şekilde kulübe başladım.
- Dilek Enli: Mahallede erkek çocuklarıyla futbol oynuyordum. Beşlik falan atınca şaşırıyorlardı. Ancak ailem karşı çıkıyordu. "Kızlar futbol mu oynar, bacakların çarpık olur" diyorlardı. Okulda turnuvaların olduğu bir gün Mutlucan hocamız geldi. Takımını kuruyormuş. Beni takıma aldı, böylece profesyonel şekilde başladım.
BİZE ŞİİR BİLE YAZILIYOR
- Ne tür tezahüratlar yapıyorlar? Kimler oluyor tribünde?
- Başak Gündoğdu: İsimlerimizi biliyorlar ve isimlerimize hitaben şiirler yazıyorlar. Bu bizi şaşırtıyor. Ailelerimiz düzenli olarak geliyor.
- En büyük hayaliniz nedir?
- Takım: Vodafone Arena'da maç oynamak ve şampiyonlar liginde ülkemizi temsil etmek.
- Maça çıkmadan önce totem yapıyor musunuz?
- İrem Eren: Sahaya girmeden önce eğilip sahaya dokunuyorum.
- Gamze Nur Yaman (Kaleci): Maça başlamadan önce kalenin iki köşesinde de, iki kere zıplıyorum. Yoksa maça başlayamam.
- Peki, nasıl besleniyorsunuz? Var mı yasaklı yiyecekler?
- Başak Gündoğdu: Maçtan önce karbonhidrat ve protein ağırlıklı besleniyoruz. Mesela makarna yiyoruz. Haşlanmış yağsız makarna. Tavuk, püre.
- Kaçamak yapmıyor musunuz hiç?
- Takım: Yapıyoruz tabii. Tatlı kaçamağı yapıyoruz. Çünkü çikolata yemeyi özlüyoruz.
- Günay Ismayilova: En çok mandalina tüketiyorum. İki- üç kilodan fazla. Maçtan önce de üç kilo olmasa da yiyorum epey.
- Hani, futbol oynayanların bacakları çarpık olur denir. Size bakıyorum, gayet düzgün bacaklarınız...
- Mutlucan Zavotçu (Teknik direktör): Bu tamamen bizim toplumumuzun bir önyargısı. Hatta "Basketbol oynasın, boyu uzasın" derler. Oysa bacağın çarpık olmasıyla futbolun, boyunun uzamasıyla da basketbol oynamanın hiçbir ilgisi yok. Bacağı çarpık olan oyuncular, tabanları geniş olduğu için futbol oynamışlar, başarılı olmuşlar ve öyle bir adı kalmış. Oysa futbol oynayınca bacaklar düzelir. Dünyanın üst düzey futbolcularına bakın, çarpık bacaklı tek bir futbolcu göremezsiniz.
- Maça çıkmadan önce bir imaj çalışması yapıyor musunuz? Yani kadınız ve güzel olmak isteriz ya her zaman. Futbol oynarken de güzel görünmek istiyor musunuz?
- Başak Gündoğdu: Deplasmanda soyunma odasında ilk olarak ayna var mı diye bakıyoruz. Süslenip maça çıkan bir takımız biz.
- Demet Bozkurt: Ojesiz çıkmam. Mutlaka ojelerimi sürerim. Ancak terlediğimiz için makyaj yapmıyorum.
- Fatma Kara: Akmayan rujlar, göz kalemleri var. Mutlaka sürüyorum. Saçıma dikkat ediyorum. En az on kez toplarım. Bolca parfüm sıkıyoruz.
- Didem Karagenç: Kadın futbol takımının odası asla ter kokmaz, parfüm kokar. İnsanları rahatsız edebilecek şekilde parfüm kokuyor hatta (kahkahalar).
- Erkek arkadaşınızla futbol konusunda tartıştığınız oluyor mu?
- Fatma Kara: Nişanlımla beraber maç izliyoruz. Kendisi de futbol oynuyor. Beraber antrenman yaparken tartışma yaşayabiliyoruz. Onun doğru bildikleri bana doğru gelmiyor.
- Genelde erkekler müdahaleci mi oluyor futbol konusunda? Profesyonel futbolcu da olsanız, "Doğruyu biz mi biliriz" diyorlar?
- İrem Eren: Abimle sürekli top oynuyoruz. Karşısında bir erkek varmış gibi oynuyor. Genelde ben yeniyorum ama üstünlük onda.
SEVGİLİDEN AYRILMAK GİBİ
- Maç kaybettiğinizde ne hissediyorsunuz?
- İrem Eren: Bütün hafta o maça odaklanıyoruz. Kaybedince bütün takımın morali düşüyor. Ağlayanlarımız oluyor.
- Didem Karagenç: Maçı kaybettiğimizde sol tarafımıza bir şey oturuyor. Hani sevgilinizden ayrılırsınız, birini kaybedersiniz ya işte öyle bir acı. Üstelik hemen de kaybolmuyor. İkinci üçüncü antrenmanda birbirimize sarılarak atlatmaya çalışıyoruz.
- Soyunma odası muhabbetlerinde neler konuşuyorsunuz?
- Başak Gündoğdu: Dışardaki hayatlarımızla ilgili konuşuyoruz. Kıyafet muhabbeti yapıyoruz. Biri yeni krampon aldıysa hemen onu inceliyoruz. Birbirimize kıyafet alıp veriyoruz. Ya da biri krampon almaya gidiyorsa beş kişi daha sipariş veriyor. O kişiyi hayattan bezdiriyoruz (Kahkahalar).
- Sahaya çıkarken "Tarzım konuşsun" deyip özel olarak hazırlanıyor musunuz?
- Didem Karagenç: Giyebileceklerimiz sınırlı. Bu yüzden renkli kramponlar giyiyoruz. Ya da en fazla renkli saç bandı takabiliriz. Kolye, bileklik yasak. Tırnaklarımıza bile bakıyorlar.
- İçinizde öğretmen olanlar da var. Öğrencileriniz profesyonel futbolcu olduğunuzu duyunca ne tepki veriyorlar?
- Didem Karagenç: Ben Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı beden eğitimi öğretmenliği yapıyorum. Futbol oynadığımı duyunca birlikte oynamak istiyorlar. Kız öğrencilerin futbola ilgisi çok fazla. Okulda kadın futbol takımı kurduk. Onlar da erkekler de futbol oynamanın normal bir şey olduğunu gördüler.
- Peki, kız öğrencilerden yetenekli olanları görünce ne yapıyorsunuz, velilerin tepkisi nasıl oluyor?
- Didem Karagenç: Umut vaat edenleri hemen kulüplere yönlendiriyorum. Veliler olumlu karşılıyor, hatta hoşlarına bile gidiyor çoğunun. Kızım futbol oynamasın, doktor olsun diyen yok. Veliler eskiye göre daha açık görüşlüler. Hem futbol oynayıp hem de derslerinde başarılı olabilirler diye düşünüyorlar. Biz de ikisini birlikte yürütülebileceğini anlatmaya çalışıyoruz.
- Erkek futbolcuların transfer ücretlerini duyunca neler hissediyorsunuz?
- Didem Karagenç: "Biz ne zaman acaba o seviyeye geleceğiz?" diye düşünüyoruz. İsviçre futbol federasyonu erkek takımları ne kadar ücret alacaksa kadınların da aynı ücreti alacağını açıkladı. Bu bize umut oldu. Amerika ve Avrupa'nın çoğu ülkesi de erkek ve kadınların eşit olduğunu, ikisinin yaptığı işin aynı olduğunu ama neden ücretlerinde bu kadar uçurum olduğunu konuşuyorlar. Biz de bu uçurumun azalmasını umut ediyoruz. Daha çok başarı elde ederek Beşiktaş kulübünün önderliğinde bunun gerçekleşeceğini umut ediyoruz.
ÖLÜMÜNE KANKAYIZ
- Peki, en iyi arkadaşınız takım içinde mi? Var mı yediği içtiği ayrı gitmeyen aranızda?
Bütün takımın gözleri İrem Eren ile Gamze Nur Yaman'ın üzerine çevriliyor. Onlar da gülerek cevaplıyorlar.
- İrem Eren: Takıma yeni geldim. Kendisi çok iyi davrandı bana. Şimdi çok yakınız. Birbirimizin her şeyini biliyoruz.
- Gamze Nur Yaman: Akşam ne giyeceğimizi bile konuştuk. Bu yüzden çok uyumlu görünüyoruz değil mi? Ben çok konuşmam ama İrem çok konuşur.
- İrem Eren: Bu yüzden onu ben temsil ediyorum. Kötü espri yapsam bile güler mesela...
- Gamze Nur Yaman: Arada bozarım da ama... Kıyafetlerime de çok karışır. Bunu giyme, şunu değiştir der sürekli.
- İrem Eren: Birbirimizin kıyafetlerini de giyiyoruz. Akşam yazarız şunu getir yarın bana diye.
KADINLARIN FUTBOLDAN MADDİ BEKLENTİSİ YOK
Teknik direktör Mutlucan Zavotçu, kadın futbolcularla çalışmanın erkeklerle çalışmaya göre daha avantajlı olduğunu söylüyor: "Kızların içsel motivasyonları çok yüksek. Maddi bir beklentileri yok futboldan. Sevdikleri için oynuyorlar. Bu da antrenmanlardaki keyfi artırıyor. Zorluklara karşı motivasyonları yüksek. Takım ruhu ve birliktelikle daha rahat sağlanabiliyor. Aralarında kıskançlık pek olmuyor. İçlerinde bunu yaşıyorlar mı bilemiyorum. Ama biz birbirlerinin ayakkabısını bağlayan bir takımız. Bu da sahada çok belli oluyor" diyor.
Zavotçu'ya dezavantajları yok mu? diye soruyorum. "Kadınlar hem fiziksel hem psikolojik açıdan erkeklere göre daha dayanıklılar ama daha naifler. Teknik ekip olarak tavırlarımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Erkek sporcunun etkilenmeyeceği durumdan etkilenebiliyorlar. Kötü sonuçlardan sonra yaşadıkları duygusal çöküntü daha fazla oluyor."
Zavotçu, Türkiye'de futbolu yalnız erkeklerin oynayabileceği yönünde bir algı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "FIFA ve UEFA son yıllarda bu konuda oldukça fazla yaptırımlar getiriyor. Juvevtus ve Real Madrid gibi önemli takımlara kadın futbol takımı kurulması için direktif verip kurdurdular. Organizasyonlarda din, dil, ırk ve cinsiyet eşitliğini vurguluyorlar ve kadın futboluna yatırım yapıyorlar. Beşiktaş'ın ve sizlerin kadın futbolunu önplana çıkartarak bakış açısını değiştirebileceğinizi düşünüyorum."