Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş ile Topkapı Sarayı'nın içindeki Mecidiye Köşkü'nde bir araya geldik. Hem tarihimizin hem de kültürümüzün iç içe yaşadığı bu mekanda biz de günümüzde kültür ve sanat alanında yapılan 'Muhteşem projeleri' konuştuk.
İçlerinde öyle projeler var ki, sayın bakanımızın ağzından dinlerken heyecanlanmaya başladık bile. Bunlardan biri Rami Kışlası Projesi. Bu proje ile tarihi kışla, içinde yedi milyon kitabın olduğu muhteşem bir kitap vadisine dönüştürülecek. Toplam 220 bin metrekare alana yayılan bu vadi, Türkiye'nin en büyük kütüphanelerinden biri olacak. Ancak bir kütüphaneden de fazlasıyla karşılaşacağız, içinde bir mücellithanesi bile olacak. Ziyaretçiler kağıt ve mürekkep yapımı da dahil herşeyi görerek öğrenebilecek. Bunun yanın da geniş avlu ve iç mekanlarında müzeler, sergi salonları ve gezi mekanları bulunacak. Misafirler, kitapçı ve hediyelik eşya dükkanlarını gezip, kafeteryalarda soluk alıp geleneksel el sanatlarının yapımına tanıklık edebilecekler. Modern teknolojiyle yapılmış bir şehir müzesi haline gelecek. Rami Kışla Projesi'nin yanı sıra AKM, Kuleli Askeri Lisesi, Topkapı Sarayı'nın genişletilmesi gibi daha pek çok proje var. Gelin Türkiye'nin turizm, kültür, sanat geleceğini Kültür ve Turizm Bakanımız Numan Kurtulmuş'un ağzından dinleyelim...
- Sayın Cumhurbaşkanımız 3. Turizm Şûrası'nda "İstanbul gibi mücevher değerinde bu şehrin potansiyelini tam olarak kullanmış değiliz. İnşallah turizm politikamızı bu yönde geliştireceğiz" dedi. Bu çerçevede geleceğe dair nasıl bir politika geliştireceksiniz?
- Dünya tek bir devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu, bundan hiç şüphem yok. Her ilçesinde, her sokağında her gün yeni bir yüzüyle karşı karşıya kalıyoruz. İstanbul İstanbullular için bile her gün yeni bir şey söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği son derece doğru. Büyük bir hazinenin üzerinde oturuyoruz. Çok büyük bir kültür mirasına sahibiz. Önümüzdeki günlerde İstanbul'un bu kültürel dokusunu gelecek nesillere nasıl aktarabileceğimizi masaya yatıracağımız önemli bir çalıştay yapacağız. İstanbul'a dair fikri ve çalışması olan herkesi bu çalıştayda bir araya getirerek neler yapabileceğimizi gözden geçireceğiz.
- İstanbul'daki Rami Kışlası'nın kitap vadisi olmasına yönelik bir proje var. Bu proje tamamlandığında halkımız ne ile karşılaşacak?
- Rami Kışlası, çocukluğumuzda şehrin dışında kalırdı ama şimdi şehrin tam merkezinde. Orayı yaşayan, mükemmel bir kitap vadisi haline getireceğiz. Proje bittiğinde 7 milyon kitaba ev sahipliği yapabilecek bir mekân olacak. Bir diğer proje ise AKM. Bir an önce sonuç alacak şekilde harekete geçtik ve çok güzel bir lansmanla, kimsenin tereddüt etmeyeceği bir şekilde kamuoyuyla paylaştık. 2019'da da bu muhteşem eseri Türkiye'ye kazandırmış olacağız. Taksim'in, İstanbul'un kimliğine uyumlu, gelecek nesillere kalacak bir övünç projesi olacak.
Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş Topkapı Sarayı'ndaki restorasyon çalışmalarını inceliyor.
- Topkapı Sarayı içinde süregelen çalışmalar var. Bittiğinde bizi neler bekliyor olacak?
- Topkapı Sarayı'nda şu an da devam eden çok büyük bir restorasyon çalışması var. Kazılar sırasında Fatih Sultan Mehmet'in hamamı ortaya çıktı. Bunu koruyacağız. Üzerini camlarla kaplayarak ziyaretçilere açacağız. Ayrıca hazine dairesi ve Seferli Köşk'ü dediğimiz köşk ciddi bir tahribata uğramıştı. Bunları onaracağız. Topkapı Sarayı başlı başına muazzam bir hazinedir. AK Parti iktidarları sırasında Topkapı Sarayı 20-25 bin metrekarelik bir alandan 340 bin metrekarelik bir alana doğru genişlemiştir. Önümüzdeki süreçte de bütün bu Tarihi Yarımada'da gördüğümüz Sur-u Sultaniye'yi de Topkapı Sarayı'nın içine katarak bu alanı genişletmek, Ahırkapı'dan Mecidiye Köşkü'ne kadar olan tüm alanı Topkapı Sarayı'nın genişleme alanı olarak ziyarete açmak gibi bir amacımız var. Tabii bu uzun zaman alacak. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk müzesi olan, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin restorasyonu da devam ediyor.
- 2018 yılı Troya yılı ilan edildi. Bununla ilgili çalışmalarımız ne olacak?
- Troya'nın önemi 2018 boyunca dünyanın her yerinde dile gelmiş, Troya üzerinden Türkiye tanıtılmış olacak. Bundan sonra her yıl kültürel zenginliklerimizden birini öne çıkararak Türkiye'nin tanıtılmasına ve yeni markalar oluşturulmasına dikkat edeceğiz.
- Canımızı yakan olaylardan sonra turizm biraz geriledi. 38 milyona kadar dayanmıştı. Cumhurbaşkanımızın 2023 hedefi 50 milyon turist, 50 milyar dolar turizm geliri... Bu hedefe ulaşacak mıyız?
- 2002'den beri ilk kez bir turizm şurası yaptık ve herkes eteğindeki taşları döktü. Tüm bildiklerini tüm öngörüleri söylediler. Geniş tartışmalar oldu ve bir sonuç bildirgesi ortaya çıktı. Bu bildirgeden bir stratejik plan hazırlıyoruz. Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmaması için hiçbir sebep yok. 2016'da turizmde dip noktaya geldik ama 2017 rakamları hepimizin yüzünü güldürüyor. Yıl sonu itibariyle rakamlar açıklandığında, 31 milyonu aşkın turist Türkiye'ye gelmiş olacak ve 26 milyar dolarlık bir turizm gelirine ulaşmış olacağız.
Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Talep Rifai, terör ve bölgesel krizler nedeniyle son iki yılda yaşanılan olumsuz tabloya rağmen Türkiye'nin 2017'de yüzde 30'luk büyüme oranıyla turizmdeki sıçramasını 'inanılmaz' olarak nitelendirdi. 2019 yılında 38 milyon turist bekliyoruz. İnanıyorum ki, 2023 yılında 50 milyon turist ve 50 milyar dolar turizm gelirine ulaşmış olacağız.
Bakanlar Kurulu kararıyla uçak başına verilen desteklerin artırılmasını temin ettik. 9 bin dolara kadar uçak başına destek vereceğiz ve Türkiye'nin tüm bölgelerini kapsayacak şekilde 12 aya yayacağız. En son Konya ve Erzurum'u destek kapsamı içine aldık.
Kurtulmuş, Yavuz Sultan Selim Sergisi'ni geziyor.
- Gelen turistin bıraktığı para da önemli...
- Bunun içinde ortalama bin dolar seviyesine odaklanıyoruz. Bunu yapabilmek için de hem pazar çeşitlenmesine gitmek, yani Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Malezya, Endonezya gibi yerlerden turist çekmek hem de yeni ürünler üretmemiz gerekiyor. Sağlık, kongre, inanç turizmi, kış sporları ve gastronomi gibi alanlarda yeni ürünler üretmek mecburiyetindeyiz.
- Bakanlığın kültür sanata verdiği desteği yeterli buluyor musunuz?
- Tabii ki yeterli değil. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın genel bütçeden aldığı pay binde 5'tir. Özellikle kültür alanına yeni girmiş gençlerimizi GENÇDES ile destekliyoruz. İlk kitabını yazan, ilk tiyatro oyununu ortaya koyan, sinema, belgesel yapan projesi uygun görülen herhangi bir arkadaşımıza GENÇDES üzerinden destekler veriyoruz. İkinci destek alanımız sinema. Destekler sayesinde sinema alanında hem sayısal hem de kalite bakımından önemli sinema filmleri çıkıyor. 2002'de 9 film üreten bir ülkeydik, 2017'de 147 yerli film vizyona girdi. Bu yıl Oscar'da yabancı film adayları arasında yarışan Ayla ve Asya'nın en önemli film festivali olan Tokyo Film Festivali'nde en büyük ödülü alan Buğday filmi gibi uluslararası alanda büyük başarı gösteren birçok yapıma da destek verdik.
ÇOCUKLARIMLA KAHVALTI YAPMAYI ÖZLEDİM
- Tarihi yarımadada, 8 bin yıllık bir kentin üzerinde, Fatih'te oturuyorsunuz. Bu şehir, yaşantınıza nasıl ilham veriyor? Bir Kültür ve Turizm Bakanı olarak şimdi buralarda dolaşmak size neler hissettiriyor?
- Çok büyük sorumluluk hissediyorum. Hayatı İstanbul'da geçmiş biri olarak, her sokağında rastladığım bir sarnıç, bir çeşme, bir eser bana yeni bir şey söylüyor. Fatih ve Tarihi Yarımada belki özel bir gayretle korunması, ihtimamla saklanıp geliştirilmesi gereken bir yer. Bu ihtişamın karşısında insanın ezilmemesi mümkün değil. Muazzam eserler, her birinde ayrı bir incelik var. Suyu kaynağından çıktığı şekliyle zarif bir şekilde mahalleye kadar getirilip sonra mahalleden sanki bir ipek bezin üzerine işlenmiş gibi taşın üstüne işlenmiş şekilde insanlara dağıtan bir medeniyet. Camiler, mahalle mescitleri, sahabe kabirleri... Ayrıca çok sayıda şehidin yattığı bir yarımada... Her sokakta ya bir Allah dostu ya bir cihan padişahının ayak izlerini sürdüğünüz bir ilçe. Fatih'te yaşamak, tarihin içinde olmak bir sorumluluk...
- Sizin kişisel kültürünüzün gelişmesine yardım eden isimler hangileri oldu?
- Bunu birkaç kişi ya da eser olarak değil de kültürel bir süreklilik olarak görmek lazım. Türkiye'nin iki yüzyıllık mücadelesinde kültürel anlamda temel mesele iki farklı çizginin mücadelesi şeklinde geçiyor. Bir tarafta "Kendi köklerimiz, değerlerimiz yükselirken yeniden büyük bir medeniyet olabiliriz" diyenler, diğer tarafta "Medeniyetimiz, kültürümüz, tarihimizden koparsak o kadar adam oluruz" diyen taklitçi bir zihniyet. Milli kültürel bağımsızlık mücadelesinin çok önemli temsilcileri var. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi, Sait Halim Paşa, Yahya Kemal, Mehmet Akif Ersoy, Eşref Edip Fergan, Ali Fuad Başgil, Necip Fazıl, Kemal Tahir, İdris Küçükömer, Cemil Meriç, Sezai Karakoç gibi. Hepsinin bizim kültürel kodlarımızın oluşmasında büyük rolü oldu.
- Yoğun trafiğinizin arasında sizi dinlendiren, nefes almanıza sağlayan, özlediğiniz şeyler nelerdir?
- Bu koşturmanın içinde aile olarak pek bir araya gelemiyoruz. İki çocuğum İstanbul'da, eşim, bir çocuğum ve ben Ankara'da. Bazen aylarca aynı sofranın etrafında toplanamıyoruz. Özlem duyduğum, beni en çok dinlendiren çocuklarım ve eşimle birlikte uzun bir sabah kahvaltısı yapmak. Müzayedeyi durdurduk eserlerimizi geri getiriyoruz
- Yıllar önce Anadolu topraklarından kaçırılan eserler var. Bunlar dünyanın saygın olarak nitelendirilen müzelerinde sergileniyor. Biz kendi topraklarımıza ait mirasları gidip başka ülkelerde görüyoruz. Bunların geri alınmasıyla ilgili çalışmalar var mı?
- Tabiri caizse hafiye gibi bu eserleri takip ediyoruz. Şu an 56 eser Türkiye'ye getirilmek için bekliyor. Bir eserin getirilebilmesi için önce Türkiye'ye ait olduğunun ispatlanması, bilirkişi raporları ve mahkeme sonuçları gerekiyor. Sizin vasıtanızla şu bilgiyi de paylaşmak isterim. İskoçya Edinburg'ta 2013 yılında bulunmuş, M.Ö. 4. yüzyılda Karyalılara ait olduğu düşünülen Altın Taç'ın buraya ait olduğu tespit edildi. Geri getirilmeye en yakın olan eser budur. Geçenlerde Londra'da 16. yüzyıl eseri olan Hattat Şeyh Hamdullah'ın oğlu Mustafa Dede'ye ait sülüs hattı ile yazılmış Kuran-ı Kerim tam müzayedeye çıkarılacakken, müzayedeyi durdurduk. Şimdi o Kuran- ı Kerim'in Türkiye'ye getirilmesi için gerekenleri yapıyoruz. Maalesef, dünyanın anlı şanlı müzelerine gittiğinizde orada sergilenen eserlerin çoğunun dünyanın başka yerlerinden çalınmış olduğunu göreceksiniz. Hele hele Türkiye gibi büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış bize ait çok sayıda eser de bugün yurtdışındaki müzelerde sergileniyor.
- Ortadoğu'da süren bu kanlı savaşların arka yüzünde aslında Doğu medeniyetlerinin kültürel varlıklarına dikilmiş gözler de var. Bu topraklardaki tarihi eserler talan ediliyor. Oradaki eserlerin 10 yıl sonra Batı'da bir müzede çıkmayacağını bilemeyiz. Bu kültür talanını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu savaşların başka sebepleri de var ama önemli sonuçlarından biri de budur. Dünyanın en muhteşem şehirlerinden biriydi Halep. Bu canım şehir yerle bir oldu. Şam'ın güzellikleri, tarihi, müzeleri, heykelleri, el yazmaları, antik ve İslam dönemine ait eserleri hiç şüphemiz yok ki, 10 seneye bile kalmadan Batı'nın ünlü müzelerinde sergilenmeye başlayacak. Göreceğiz ki savaşın bir de bu tarafı var. Bu bir insanlık suçudur, kültür tahribidir. Kültürü tahrip eden eşkıyalarla iş birliğidir. Öncelikle tüm dünyanın bu kültürel mirasın çalınması, yer değiştirmesi konusunda samimi olması lazım. Nasıl terör örgütlerine silah verilmemesi konusunda Batılı ülkeleri uyarıyorsak, bu vesile ile buradan da uyarmamız lazım. Aman dikkatli olun! Irak'tan Suriye'den çalınan eserler insanlığın ortak malıdır. Batıda sergilenmesine teşvik etmekse hırsızlığa göz yummaktır. Son derece açık bir tarih, kültür ve sanat tahribatıdır. Siz, "Sanatı kültürü tahrip ederek biz sanata destek oluyoruz" derseniz bunun adı da iki yüzlülüktür.
KUTSAL EMANETLER: MEKKE'DİR, MEDİNE'DİR, KUDÜS'TÜR
Kutsal Emanetler'in ne olduğunu anlamayanlar Osmanlı'nın Mısır'dan getirdiği Hazreti Resul'e ait kaftanı, kılıcı, sancağı sadece bunlardan ibaret zanneder. Kutsal Emanetler, sadece Hazreti Resul'e ait olan ya da onun dönemine ait olan bir takım eşyalardan ibaret değildir. Bizim için Kutsal Emanet, Mekke'dir, Medine'dir, Kudüs'tür, İstanbul'dur. Kudüs'ün Kutsal Emanetlerimiz'in en değerlisi olduğunu anlamayanların Kutsal Emanetler hakkında laf söylemeye hakkı yoktur. Kutsal Emanetler üzerinden bize yalan yanlış okuduğu tarihle ders ve had bildirmeye çalışmalar ise asla kabul edilemez.
BE ADAM GÖZÜNÜ AÇ!
Maalesef Birleşik Arap Emirlikleri'nden bir bakan bir tweet attı: "1916 yılında Türk Fahri Paşa'nın Medinetü'l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan İstanbul'a 'seferberlik' ilan ederek, Medine'deki el yazması eserleri çaldığını biliyor muydunuz? İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu."
Bu sözler kabul edilemez. İslam dünyasında neredeyse 1990'ların başından itibaren mezhep savaşları, etnik çatışmalar sürerken biz hep şunu söylemiyor muyuz: Bunun kazananı İsrail'dir. Be adam gözünü aç. Kazananın İsrail olduğunu herkesin gördüğü bir gerçektir. Sana ne oluyor da Türkiye'ye laf yetiştiriyorsun, kimin adına konuşuyorsun, kimin çıkarlarını korumak için Türkiye'ye, Sayın Cumhurbaşkanımız'a ve Türkiye'nin şanlı geçmişine dil uzatıyorsun? Birinci Dünya Savaşı'nı Osmanlı Devleti'nin başına bela edenler 20 sene içerisinde koskoca cihan devletini bugünkü 780 bin kilometrekareye hapsettiler. Ecdadımız birçok cephede sadece toprak korumak için değil, sadece bir cihan devletini korumak için değil, Arap, Kürt, Arnavut, Boşnak, Acem kardeşlerimizi, bütün farklı etnik yapılarıyla Müslümanları, Gayrimüslim halkları korumak, bu toprakların harim-i ismetini korumak için savaştılar.
SİYONİSTLERİN İPİYLE KUYUYA İNEN TRUMP O KUYUDAN ÇIKAMAYACAK
BM Genel Kurulu'nun Kudüs kararı da; dik duranların, haksızlığa boyun eğmeyenlerin, tüm mazlum halkların ABD ve İsrail'e 'artık dur' dediği bir karardır. Bu kararla ABD yönetimi daha da yalnızlaştı. Bütün dünya ABD'nin bu haksız tavrının karşısındadır. Bu tarihi kararın ardından birçok ülke, Doğu Kudüs'ü Filistin'in başkenti olarak kabul edecektir. Küresel anlamda barış, adalet ve özgürlük cephesinde yer alan tüm ülkeleri tebrik ediyor, ABD ve İsrail'i, dünyayı yeni bir felakete sürükleyecek adımlardan kaçınmaya davet ediyoruz. Siyonistlerin ipiyle kuyuya inenlerin o kuyudan çıkması mümkün değildir.