İstanbul'da, fırtınalı bir gün. Mehmet Akif Ersoy daha önceden yakın bir ahbabıyla Yeniköy'de buluşmak için sözleşir... Bin bir zorlukla, sırılsıklam vaziyette söz verdiği yerde, söz verdiği saatte olur şair. Fakat ahbabı gelmez. Ertesi gün özür dilemek için gelen arkadaşına, "Bir söz, ya ölüm ya da ona yakın bir felakette yerine getirilmezse mazur görülebilir'" diyerek kendisiyle tam altı ay konuşmaz... Sözünün eri olmak, büyük bir vatansever, dava adamı, vatan şairi olan Mehmet Akif'in kırmızı çizgisidir. "İman dolu bir göğsün" defter-i kebirinde ilk sıradadır.
Biz de, yine soğuk ve yağmurlu, bir İstanbul kışında, Akif'e kendimizce verdiğimiz sözü tutmak için İstanbul sokaklarındayız.
FATİH'TE DOĞDU
"Bizim mahalleye poyraz kışın da uğrayamaz / Erir erir akarız semtimize geldi mi yaz!/ Baharı görmeyiz ala lâtif olur, derler.../ Çiçeklenirmiş ağaçlar, yeşillenirmiş yer / Demek şu arsada ot bitse nevbahâr olacak / Ne var gidip Yakacık'larda demgüzâr olacak"
Bu dizelerle anlatmış Ersoy 20 Aralık 1873'de doğduğu, Fatih'deki Nasuh Mahallesi'ni. Ev ve okuduğu Sıbyan Mektebi büyük Fatih yangınında kül olmuş. Şairin evinin yerinde bugün beş-altı katlı iki tipik Fatih apartmanı var.
FATİH CAMİSİ'NDE İRAN EDEBİYATI ÖĞRENDİ
Akif dört yaşındayken Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebi'ne başlar. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İptidaisi'ne (ilkokul) geçer. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri verir. 1882'de ilköğretimini tamamlayarak Fatih Merkez Rüştiyesi'ne başlar. Ayrıca Fatih Camii'nde Esad Dede'nin İran Edebiyatı derslerine katılır.
HEM OKUDU HEM EĞİTİM VERDİ
Akif, 1885'te Mülkiye İdadisi'ne kaydolur. 1888'de okulun yüksek kısmına devam ederken babasını kaybeder. Okulunu değiştirmek zorunda kalır. İlk sivil veteriner yüksekokulu Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydolur. Okulun baytarlık bölümünü 1893'te bitirir. Okulun yerinde bugün Sabahattin Zaim Üniversitesi var. Eğitim gördüğü binada ise rektörlük yer alıyor. Akif ve arkadaşlarının yemek salonu olarak kullandığı mekan bugün Mehmet Akif Fuaye Salonu olarak kullanılıyor.
İstiklal Marşı'nın yazıldığı Taceddin Dergahı'nın bir benzeri Bağcılar'da yapıldı.
TACEDDİN DERGÂHI İSTANBUL'A TAŞINDI!
İstanbul Bağcılar Belediyesi'nin Mehmet Akif'i hatırlamak adına yaptığı katkılar büyük. Geçen yıllarda şairin başyazarı olduğu ve özellikle Milli Mücadele yıllarında yaptığı yayınlarla bilinen Sırat-ı Müstakim dergisini günümüz alfabesiyle yayınlamaya başlayan belediye bir de müze açtı. Müzede kültür merkezinin yanı sıra, Akif'in Ankara'da İstiklal Marşı'nı kaleme aldığı Taceddin Dergahı'nın bir benzeri bulunuyor. Orijinaline sadık kalınarak inşa edilen dergâh-müzede şaire ilişkin çeşitli dökümanlar sergileniyor.
SIRÂT-I MÜSTAKİM BEYLERBEYİ'NDEKİ KÖŞKTE ÇIKTI
1908 Akif için dönüm noktasıdır. Çünkü, İslamcı düşüncenin kilometre taşlarından olan Sırât-ı Müstakim adlı dergi bu yıl çıkar. Dergi 1912'de isim değiştirir, Sebilürreşad olur. Bu dergiyi çıkardığı sürece Beylerbeyi'nde, Boğaz'a nazır bir köşkte yaşar. Köşk bugün özel mülk. Ama üzerinde şairin burada yaşadığına dair bir levha var.
ÇATALCA'YA YÜRÜDÜ, BOĞAZ'DA YÜZDÜ
Spora çok meraklı olan Akif'in güreşmek için, çantasında kıspeti Halkalı'dan Çatalca'ya yürüyerek gittiği biliniyor. Ayrıca Boğaz'ın derin ve serin sularına kendini bırakıp uzun uzun yüzdüğü de güvenilir biyografilerinde aktarılan bilgiler arasında.
İSTİKLAL MÜCADELESİNE BU TEKKEDE BAŞLADI
İşgalin ardından Milli Mücadele yanlısı sivil ve asker birçok memur İstanbul'u terk etmeye, Anadolu'ya geçmeye başlar. İstanbul'dan Anadolu'ya geçişi gizli Karakol Cemiyeti organize eder. Cemiyetin oluşturduğu güzergahın ilk durağı Üsküdar'da bulunan Özbekler Tekkesi'dir. Üsküdar'a geçen vatanperverler öncelikle Özbekler Tekkesi'ne gelir ve burada misafir olarak kalır. Mehmet Akif'in Anadolu yolculuğu da Özbekler Tekkesi'nde başladı. Eski Nakşi tekkesi bugün İslam Araştırmaları Merkezi olarak kullanılıyor.
SON GÜNLERİNİ BU APARTMANDA GEÇİRDİ
Akif,1923'te Abbas Halim Paşa'nın davetiyle Mısır'a gitti. 1923 ve 1925'te kısa süreliğine yurda dönse de 1925'ten sonra gönüllü sürgün olarak yine Mısır'ın yolunu tuttu. Ölümünden kısa bir süre önce Türkiye'ye dönen Akif, İstanbul'daki son günlerini İstiklal Caddesi'nde bulunan Mısır Apartmanı'nda geçirdi. Apartmanın ikinci katındaki son günlerini geçirdiği daire bugün iş yeri. Şairi sevenler dairenin müze olması için yıllardır çabalıyor.
27 Aralık 1939'da vefat eden büyük şairin mezarı Edirnekapı Şehitliği'nde bulunuyor ve her gün birçok insan ziyaretine geliyor.
SON YOLCULUK BEYAZIT CAMİİ VE EDİRNEKAPI
Akif yine doğduğu ayda, 1936'nın 27 Aralık'ında dünya sahnesinden ebedi âleme uğurlandı. Cenaze namazı Beyazıt Camii'nde kılındı. Naaşı, özellikle öğrencilerin yoğunlukta olduğu namazdan sonra gittikçe artan bir kalabalıkla Edirnekapı Mezarlığı'na götürüldü... Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildikten sonra mezarı iki sene bir tümsek olarak kalan Akif'in kabrini yine tabutunu taşıyan üniversite öğrencileri yaptırdı. Büyük şair bugün Edirnekapı Şehitliği'nde, her gün binlerce insanın önünden geçip selamını verip duasını okuduğu yemyeşil bir meydanda, uğruna hayatını adadığı vatanını seyrediyor.