Nantes limanına bakan sıradan insanların gördüğü tek şey demir alıp ufukta kaybolan ya da yanaşan gemilerdi. Oysa Jules Verne çocuk yaşında o gemilere bakarken, elektriğin daha yeni yeni kullanıldığı bir dönemde, o zaman var olmayan bir teknolojiyle denizler altında 20 bin fersah gitme hayali kurdu. Başkalarının saçmalık dediği şeyler onun planıydı.
Tıpkı ondan yaklaşık 1.5 asır sonra yeşil çimlere baktığında başka kimselerin göremediği alanlar ve o alanları yaratmak için planlar gören Pep Guardiola gibi...
Başkaları sadece bir boşluk ve mavi gökyüzü görürken, Da Vinci gökyüzüne baktığında o maviliğin içinde diklemesine yükselebilecek bir araç canlandı gözünde. Helikopterin icadından beş asır önce ilk helikopter prototipini çizdi. İnsanların o mavi boşluktan yeryüzüne sağ salim inmesini sağlamak için de bugünkü paraşüte ilham veren modele imza attı.
Başkaları için imkânsız olan onun vizyonuydu.
Tıpkı Guardiola'nın, insanların çok yetenekli bir kanat oyuncusu gördüğü Messi'nin "sahte dokuz" rolüyle tüm zamanların en iyisine evrileceğini öngörmesi gibi... Tıpkı sağ bek Philipp Lahm'a bakınca üst düzey bir orta saha oyuncusu görmesi gibi...
Aynı şeylere bakıp başka şeyler görüyordu. Başkalarının hayal bile edemedikleri onun gerçekliğiydi.
Tıpkı da Vinci gibi, tıpkı Jules Verne gibi onun fikirleri de zamanın önünde koşuyor neredeyse. Futbolun son 10 yılına, onun 'zamanın ötesindeki' formüllerine panzehir üretmeye çalışanlarla Guardiola arasında mücadele damga vurdu bir anlamda. Mourinho, Simeone gibiler alanları kapatarak bunu denedi. Klopp "gegenpress" dediği şok presle topa sahip olan takımları top ayaklarına gelir gelmez bozup dikine oyunla vurmaya çalıştı.
Zaman zaman başardılar da... Bayern Münich dört yıl önce Barcelona'yı perişan edip, Klopp'un Dortmundu ile finale kalınca "Pas oyununun sonu" sesleri yükseldi. Manchester City ile anlaştığı zaman "Kafasındaki futbolu İngiltere'de oynatamaz" diyenler oldu... Ama o "İşe yaramadığını gördüğüm an mesleği bırakırım" diyecek kadar inandığı felsefesine sadık kaldı.
Fakat yerinde saymadı. Yeni inovasyonlarla güncelledi, güçlendirdi. Misal Bayern Münich'te bekleri, top kendilerindeyken orta sahaya eklemleyip birer iç oyuncusu gibi kullandı. Manchester City'de beslenme uzmanından yardımcı antrenörlere kadar bilip çalıştığı isimlerle minyatür bir Barcelona yarattı. Ve sonuçta zirveye çıktı.
Geçen hafta sonu kırdığı İngiliz futbol tarihindeki en uzun kazanma rekorunu, dün akşam 16 maça çıkardı. İngiltere, Almanya ve İspanya'nın mazisinde en uzun kazanma serisini yakalayan takımlarda da hep Pep'in imzası var.
Futbol giderek Pep Guardiola ile onu alt etmeye çalışanlar arasındaki rekabete dönüşüyor. Hâkim paradigmayı Guardiola belirliyor. Ona meydan okuyanlar da 'Da Vinci'nin şifrelerini çözmeye çalışıyor.
Ve tam cevabı bulduklarını sandıkları anda, Guardiola soruları değiştiriyor.