Safa Önal tüm haşmeti ve bir o kadar da zarafetiyle karşımda. Bir gece önce hayatını anlattığı Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti adlı nehir söyleşisini okumuşum. Çok kıymet verirdim kendisine gıyabında. Ama bu kitabı okuyunca hayranlığım ve verdiğim değer katbekat arttı. Yeşilçam'ı yaratan birkaç insandan biri o. Öyle ki Safa Önal olmasaydı Yeşilçam olur muydu? Olsa bile çok eksik olurdu. Dünyanın en çok senaryosu filme çekilen (420) senaristi. Bu özelliği ile Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. O komple sinemacılarımızdan.
Çok erken yaşta edebiyatçı şapkasını takıyor. Yazıya düşkünlüğü onu Babıali'nin genç yaşta fişek gibi kalemlerinden ve namlı dergilerin yöneticilerinden biri haline getiriyor. Sonra sinema... Bir giriyor sinemaya pir giriyor.
Ayhan Işık, Semih Balcıoğlu okuldan, Peyami Safa, Kemal Tahir, Tomris Uyar ise yazar dünyasından arkadaşları. Özdemir Asaf, Turgut Uyar, Edip Cansever şair dostları. Attila İlhan hem dostu hem bacanağı. Sadri Alışık ömürlük dostu... Zeki Müren, Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Atıf Yılmaz... Sinemadaki kader arkadaşları.
Nehir söyleşi kitabı Ne Kadar Gamlı Bu Akşam Vakti kitabı Profil Kitap'tan yeniden çıkınca kapısını çaldık.
87 yaşında... Sohbet ederken "Biliyor musun sosyal hanemde işsiz yazıyor" dedi: "64 yılda, 57 yapım firmasıyla çalışmışım, 46 film yönetmişim, 420 şimdilik bilinen filme çekilmiş senaryom var. Hiçbir firma benim için 1 lira prim yatırmadığı için ben sosyal hanede işsiz görülmekteyim ve emekli maaşım yok."
"Bu cümleyi size kurdurtmamalıydık" dedim. "Of ki of" dedi, başladı anlatmaya: "3 Mayıs 2017'de bir önceki Kültür Bakanı Nabi Avcı Beyefendi bir demeç verdi. 'Safa Önal gibi Guinness Rekorlar Kitabı'na girecek kadar senaryoya imza atmış bir sinema insanı, gösterilen bunca filmine rağmen telif alamıyor' dedi. Bu telif meselesi benim ve arkadaşlarımın içindeki büyük bir dert.
Allah belalarını versin hakkımızı yiyenlerin. 15 yıldır sürüyor telif davalarım. Her gün TV'de beş-altı filmim oynuyor 1 lira alamadım. Avrupa'da olsaydım her halde Monte Carlo benimdi. Onun için yeni telif yasasına güveniyorum. İnşallah emeğimizin karşılığını alırız."
"Nasıl geçiniyorsunuz?" diye sordum. Anlattı: "Geçen yıl yasa çıktı, 'Herkesi emekli yapacaklar' dediler. SGK'yı aradım, bir müdür yardımcısı kadın çıktı 'Safa Bey biz sizin filmlerinizle büyüdük hemen gelin ilgilenelim' dedi. Kalktım gittim kadıncağız ilgilendi, ama beni kayıtlarda bulamadı. Kimse 1 lira prim yatırmamış. Dehşete düştü. Emekli maaşım bile yok. Çalışarak, yazarak yaşıyorum. Starları para sahibi eyledim, bütün yapımcıları trilyoner eyledim. Ama yapacak bir şey. Hâlâ çalışmak zorundayım."
Yüzüm asılmış, farkında değilim. "Neyse senin de içini karartmayayım kendi dertlerimle" dedi. Oysa Safa Önal'ın yaşadıkları hepimizin derdi.
Masadaki suyu alıp içti. Yüzüne bir ferahlık geldi. Tebessüm ederek "Güzel yaşadım, fahiş hatalarım olmadı. Temiz bir ismim var" dedi. Saatlerce konuştuk.
Söyleşi sonrası cuma günü SABAH'ın organize ettiği Kültür Sanat Sezonu Daveti'nde Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile bir araya geldik. Safa Bey'in mağduriyetini ve telif yasasını sordum. Bakan Kurtulmuş yeni yasayı yakın zamanda meclise getireceklerini, mağduriyetleri gidereceklerini söyledi. Hemen telefonla Safa Bey'i aradım müjdeyi verdim.
"Şimdi bana bu haberle bir kanat taktın" dedi... Kanatın lafı mı olur usta, sen bize senaryolarınla, filmlerinle sımsıcak dünyaların kapılarını açtın.
Safa Önal "Zeki Müren ile aramız çok iyi olmasına rağmen kendisine her zaman Zeki Bey dedim" diyor.
NE TÜRKAN NE DE ZEKİ DİYEBİLDİM
"Sevdiğiniz oyuncular için senaryo yazarken iltimas geçer miydiniz?" diye sordum. "Hayır öyle bir şey olmazdı" diye cevapladı. "Ama" dedi "Başka türlü bir şey vardı. Mesela Türkan Şoray bende aşıdır. Ona nasıl kötü bir şey yazabilirsiniz. Dokuz film yapmışız birlikte Türkan Hanım'a hep iyi şeyler yazmışımdır. Bir de bende şöyle bir şey var. Fatma Girik Fatma'dır, Hülya Koçyiğit Hülya'dır ama Türkan Şoray'a hayatımda bir kere bile Türkan diyemedim. Neden diye sorarsan bir sebebi yok. Öyle. Bir de Zeki Müren'dir ben de istisna olan. Zeki Müren de benim için Zeki Bey'dir. Aramız çok iyiydi. Müthiş bir saygısı vardı. Kitaba koydum 'Safa Önal'a benim rejisörüm diyebildiğim için ne kadar mutluyum' diye yazmış 'Saygılarımla' diye de eklemiştir. Ona da bir türlü Zeki diyemedim Zeki Bey dedim."
KEMAL TAHİR: TÜRKÇE TEK SENDE KALMIŞ SAFA
Konu Türkçeden açılıyor. Geriliyor, "Türkçemiz elden gidiyor. Reisicumhurun dışında kaç kişi hayıflanıyor bu konuda" diye soruyor. Sonra da başlıyor anlatmaya: "Kemal Tahir, Adana Film Festivali'nde jüri başkanı. Benim de Menekşe Gözler filmim var. Ödül verecekler. Çağırdılar gittim. Kemal Abi ile kalabalık bir yemekte bir araya geldik. 'Çoktandır Türk filmi izlemiyordum. İyi oldu jürilik yapmam. Ama Türkçe bir tek sende kalmış Safa' dedi. Sonra Kemal Abi'yi evimde ağırladım. Devlet Ana'nın ilk 102 sayfasını okudum ona. Duygulandı... Peyami Safa kitabını imzalarken Safa Önal'a sevgi ve hayranlıkla diye imzalamıştır. Yaşım 29. İşte bunlarla onur duyuyorum."
Yıl 1999... Safa Önal, Memduh Ün'le Fatma Girik'in Büyükçekmece'deki evlerinde yönetmen Ertem Göreç ve görüntü yönetmeni Çetin Tunca ile birlikte...
10 KİŞİ KALMADIK
"Halimiz dayanılır gibi değil. Umut Dünyası'nı çektim. Tarık (Akan), Halit (Akçatepe) ve Bülent (Kayabaş) oynadı. Film Altın Portakal aldı. Üçü de birden gitti. Yaşadıklarımı nasıl anlatabilirim ki. Toplasan 10 kişi kalmadık yahu. Benim kadar yalnız olan yok. Yapımcı İrfan Ünal var. Benim için 'Başımızın tacı' diyen adam. Çok para kazandırdım ona. Tarık'ı, Halit'i, Memduh'u kaybedince içten içe paniğe kapıldım. Telefon açtım İrfan'a. Çünkü yalnızlık duygusu içerisindeyim. Dostum, yemişiz içmişiz. Ben 'Nasılsın?' diye konuşurken sözümü kesti 'Safa beni ne için arıyorsun' dedi kibirli bir şekilde, sonra 'Para isteyeceksen vermeyeceğim' dedi. Şaştım kaldım. Hal hatır sormak için arıyorum. 'Ne diyorsun?' dedim kapattım telefonu. Ben para değil, dostluk istiyorum. Konuşabileceğim, yürüyüp sohbet edeceğimiz kimse yok. Yalnız kaldık. Ama tut ki para isteyeceğim, ihtiyacım var böyle mi davranır insan arkadaşına..."
STARLAR DİYALOG SAYARDI
"Starlara film yazıyorum. Onlar da oturup diyalog sayardı. Senaryoyu bitirince onlar okurdu satır satır. Çok defa telefon açarlardı. Safa Bey 'Kusura bakmayın ama başroldeki diğer arkadaşa 220 diyalog yazmışsınız bana 198' derlerdi. Bu durum tuhaf gelebilir insanlara. Ama bana gelmez. Çok iyi anlıyorum. Çünkü her oyuncu bunun kavgasını vermek zorunda. Düşünün birden ünleniyorsunuz, zirveye çıkıyorsunuz ve orada kalmanız gerekiyor."
Yıl 1969, Tarabya Filiz Restoran. Doğum günü kutlaması. Safa Önal kadim dostu Sadri Alışık'la birlikte...
ATTİLA GELDİ EVİME ŞİİRLERİMİ OKU DEDİ
"Bir rüya takımı sizin arkadaşlarınız. İnsan yaşarken kıymetini biliyor mu?" diye sordum. Güldü. "Mesela Attila İlhan ile bacanak olacağım hiç aklımın ucuna bile gelmezdi. O Biket ile evliydi ben de Nüket ile" dedi. Sonra bir anısını anlattı: "Attila bir iş yaptırdı bir akşam bana, çok zordu. Karısı Biket ile geldiler bize. Oturduk karşılıklı 'Bana, biraz benim şiirlerimden oku' dedi. Bundan daha zor bir iş yoktur hayatta. Ben birçok şairin dostuydum. Bunların çoğu kötü şiir okurdu. Attila ise iyi şiir okuyanlardan. Gelmiş evime 'Şiirlerimi oku' diyor. Ne yapayım mecburen okudum. Attila başka bir hamurdu. Biliyor musun çok özlüyorum."
ABİDİK GUBUDİK'İ SEKİZ SAATTE YAZDIM
"Abidik Gubudik adıyla bir film çekilecek. Öztürk Serengil oynayacak ve o zamanlar zirvede. Son güne kadar başka senaryolarla boğuştum, yazamadım. Son gün bir şekilde tehdit ettiler. O gün de Kemal İnci ve ailemle Uludağ gidiyoruz. Yola çıktık. Bursa'da bir otele yerleştik. Havuza indik, şifalı suyla yıkandık. Sonra bir meyhaneye gidip yemek yedik." Araya girdim "Siz bu kadar kısa sürede senaryo yazacağınıza inanıyor muydunuz?" diye sordum. "Evet, vız gelir bana" dedi ve devam etti "Bir oturdum daktilonun başına sekiz saatte bitirdim senaryoyu. Adibik Gubudik çekildi. Çok iş yaptı. "Bu kadar kısa sürede senaryo yazmak!" dedim. Bir kere daha başıma geldi. Hop Dedik'i de bir günde yazdım" dedi gülerek Safa Bey. "Ama" dedi "Her filmimi böyle yazdığım da düşünülmesin. Kimi filmlerle de aylarca boğuştum. Mesela Dönüş için bütün bir yaz uğraştım."
Türkan Şoray ve Murat Soydan'ın rol aldığı Safa Önal'ın yönettiği Buğulu Gözler filminin Mecidiyeköy'deki çekimlerinden bir hatıra. Yıl 1976.
SADRİ İLE DOSLUĞUMUZ BİR AKŞAMÜSTÜ BAŞLADI
"Ayhan Işık ile okul arkadaşısınız ya Sadri Alışık ile yolunuz nasıl kesişti?" diye sordum: "Helal Olsun Ali Abi'yi çekiyorlardı Ayhan ile beraber. Orada tanıştık Sadri ile bir daha kopamadık. Bir akşamı hatırlıyorum. Böyle dost olmak istiyoruz herhalde. Eşimle Şişli Meydanı'nda gidiyoruz. Yolda Sadri ve Çolpan ile karşılaştık. Biz Sadi ile konuşmaya başladık.Birbirimize doyamıyoruz. Ayaküstü konuştukça konuşuyoruz. Sonra bir baktık hava kararmış. Bu sohbetle başlayan dostluğumuz hiç bitmedi. Çok güzel filmler yazdım ona. Gönlü Bol Arif'i, Efkarlıyım Abiler'i, Muhabbet Kuşu'nu yazdım. Sonra yönetmeni de oldum. "