Budapeşte'de düzenlenen Bilek Güreşi Dünya Şampiyonası'ndan göğsümüz kabararak çıktık. Milli takımda büyük bayanlar 50 kg kategorisinde yarışan Esra Kiraz sol ve sağ kolda Dünya şampiyonu oldu. İlk duyduğumda yarışları namağlup olarak bitiren Esra çok ilgimi çekti. Ne de olsa bilek güreşi çok da bilinen bir spor değildi. Arada arkadaşlar arasında eğlenceli vakit geçirmek için yapılan bir iddia aktivitesiydi. Bir kadın neden bilek güreşi yapardı ki!
Bu soruyu Esra'ya sormak istedim. Onu ilk gördüğümde ise hep gülen yüzü ve pozitif enerjisi beni başka sorulara da yöneltti. Işıl ışıldı Esra. 25 yaşında, ne istediğini bilen, hayata dört elle sarılmış, kendisine verilen yeteneği daha üstlere taşımaya çalışan azimli bir kız. Uğraştığı spor da hayatı da kendi deyimiyle 'erkekler dünyasına ait.' Ancak o bu dünyada kabul de görmüş saygı da. Arkadaşları ona 'çelik bilek' diyor. Bileğinin büküleceğine kimse inanmıyor.
En büyük destekçisi babası Ömer Kiraz olmuş. Kızını antrenmanlara kendi eliyle götürüp saatlerce beklemiş bir baba o. Tek derdi onun hayalini gerçekleştirmesi ve kötü alışkanlıklara bulaşmaması. Bu yüzden hep takipte ve destekçi. Öyle ki, Avrupa şampiyonalarına katılabilmesi için ekmek teknesi olan fayans makinesini hiç düşünmeden satmış. Onlarla konuştukça karşıma dünya şampiyonluğuna doğru yükselen sıcak, samimi ve güven dolu bir baba-kız hikayesi çıktı.
OKULU ASTI ŞAMPİYON OLDU
Esra liseyi Kadıköy İmam Hatip Lisesi'nde okuyor. Yerinde duramayan hiperaktif bir öğrenci. Beden eğitimi öğretmeni onu spora yönlendirince sınıftan daha çok bahçede geçiriyor zamanını. Basketbol en sevdiği spor o zamanlar. Zaten bilek güreşi de hayatına tam bu dönemlerde tesadüf eseri giriyor. "Okula geç kaldığım bir gündü, derse de girmek istemiyordum zaten" diyor Esra ve devam ediyor: "Okullararası bilek güreşi yarışması varmış. Okuldan birinin gitmesi şart. Öğretmenler kimi göndereceklerini bilemiyor ve bahçede beni görüyorlar. Yapsa yapsa Esra yapar diyerek bana geldiler. Ben de derse girmek istemiyordum zaten. Hemen gittik şampiyonalara. Bilek güreşi hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama önüme geleni yendim ve şampiyon oldum. Orada Türkiye şampiyonları da vardı. Hepsini yendim. Etraftakiler şaşkın şaşkın bakıyor, bense ne yaptığımın o an farkında değilim. Oradaki antrenör bana 'Sen geleceğin Avrupa ve Dünya şampiyonu olacaksın' dedi. Sadece 14 yaşındaydım."
EKMEK TEKNESİNİ SATTI
Esra'nın önüne çıkan ilk engel Dünya Şampiyonası için Kanada'ya gideceği zaman çıkıyor. Yol masrafları için 5 bin lira gerekiyor ancak federasyon bu parayı karşılamıyor, sponsoru da yok. Kızına sonuna kadar destek olan baba Ömer Kiraz, o günleri şöyle anlatıyor: "Kızımın önüne maddi engel çıkınca ne yapabileceğimi düşündüm. O kadar param yoktu o an. Fayans makinemi sattım. 500 lira yaptı. Üstünü de akrabalarımdan, eşten dostan borç alarak tamamladım ve Esra'yı Kanada'ya gönderdim. O da bu desteğimi boşa çıkarmadı." Esra'nın pazılarını gösterip devam ediyor: "Kızım benimle inşaatlarda fayans döşedi. Güçlü olduğu için 50 kiloluk çimento torbalarını taşırdı. Arkadaşlarım hayretle bakarlardı. Erkekler bile zor kaldırır o torbaları. Arada inşaattan arkadaşlar Esra'yla bilek güreşi yapmak isterlerdi, kızım bütün işçileri yenerdi." Anlatırken tebessüm ediyor Ömer Bey ama yüzümde beliren gururu da görmemek mümkün değil.
ELİNİN DEĞDİĞİ ŞAMPİYON OLUYOR
Esra çok iyi araba kullandığını söylüyor. Hayali ise kendine araba almak. Ancak sabit bir işi olmadığı için para biriktirmekte zorlanıyor. Yine de birikim yapmış. Dünya şampiyonu olduktan sonra Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen kendisine 10 bin lira ödül vermiş. Ağzı kulaklarında: "Mesleğimi yapıp kendi paramı kendim kazanmak istiyorum. Bilgimi paylaşmayı severim. Bilek güreşi çalıştırdığım iki ablamız var, Burcu Korkmaz ve Beyzanur Avcı. Dünya ve Avrupa Şampiyonu oldular. Onlara antrenörlük yaptım. Fırsat verilirse daha nice şampiyon yetiştirebilirim."