Biyoenerji, reiki, enerji tıbbı, şifacılık, şifa enerjisi gittikçe daha çok duyduğumuz ifadeler haline geldi. Bunları uygulayan reiki mastırlar, biyoenerji uzmanları, şifa pratisyenleri gibi çeşitli unvanlarla bel ağrılarından kansere kadar birçok rahatsızlığa çözüm sunduklarını iddia eden kişilere de daha sık rastlamaya başladık. Hatta açık açık, bunların tüm hastalıklara iyi geldiğini söyleyenler bile var. İstanbul'un her köşesinde çeşitli NLP merkezleri ya da yoga akademileri bu alanlarda uzmanlık eğitimi veriyorlar. Peki, biyoenerji ve benzerleri ne kadar işe yarıyor?
Biyoenerji, reiki, enerji şifacılığı, enerji tıbbı gibi isimler ile anılan çok sayıda uygulama aslında aynı temel iddiaya dayanıyor (New Age pratikleri bir disiplin etrafında toplanmadığı için, isimler ya da anlatılar gruptan gruba değişebilir). Bu öğretilere göre 'aura' insan vücudunu ve tüm canlıları tamamen çevreler. 'Aura', hem fiziksel hem ruhsal hem de zihinsel olarak bizi etkiler ve sağlıklı bir bireyde küre ya da elips şeklindedir. Bazılarına göre bu enerjiyi doğrudan evrenden alırız, bazılarına göre ise bu enerji bütün canlılarda vardır. Aura, salgılarımız, hormonlar ve organlarımızın çalışmasına etki eder. Bundan dolayıdır ki bu enerjide oluşan dengesizlikler kişiyi korumasız bırakır ve kişi hastalanır. Biyoenerjiciler, kişinin aurasına bakıp sorunları tespit ederler ve enerji aktarımı ile iyileştirdiklerini iddia ederler.
Peki, bu iddia ne oranda doğrudur? Modern bilim ve tıpta, 'aura' isimli bir enerji yoktur. Kişileri gizemli bir enerjideki dengesizlikten ziyade, bakteriler, genetik faktörler, yaşam koşulları, kişinin beslenmesi gibi biyokimyasal faktörler hasta eder. Böyle bir enerjinin varlığına inanmamız için gerekçeler olmadığı gibi inanmamak için gerekçelerimiz var. Biyoenerji ve türevleri üstüne yıllarca araştırma yapan alternatif tıp üstüne uzmanlaşmış akademisyen hekim Edzard Ernst, topladığı klinik veriler sonucunda, bu tip yaklaşımların sağlık üstünde hiçbir olumlu etkisi olmadığını tespit etti ve çoğunu 'ticari dolandırıcılık' olarak adlandırdı.
AURA İLE İLGİLİ DENEYLER
Aura ve biyoenerji uzmanları onlarca kere bilimsel teste tabi tutulmuşlardır. İlk defa, 'aura' kavramını bilimsel teste tabi tutmayı akıl eden kişi 11 yaşındaki Amerikalı bir çocuk olan Emily Rosa idi. Rosa, bu iddianın gerçekliğini araştırmak amacıyla basit ama akıllıca bir yöntem hazırladı. Buna göre Rosa, üstünde insan eli geçecek şekilde açılmış iki deliğin bulunduğu bir paravanın arkasına geçiyordu. Şifacı paravanın diğer tarafında oluyor ve ellerini bu iki delikten paravanın diğer tarafına uzatıyordu.
Bu esnada Rosa elini şifacının sağ veya sol elinin altına koymaktadır. Rosa hangi yönü seçeceğine para atışıyla ve o anda karar vermektedir. Şifacılardan istenen 'enerji alanı'ndan faydalanarak Emily'nin elinin şifacının hangi elinin altında olduğunu tahmin etmesidir. Eğer şifacılar gerçekten kişinin 'aura'sını hissedebiliyorlarsa, doğru tahmin oranının yüzde ellinin üstünde olması gerekmektedir. 21 şifacının katılmayı kabul ettiği deney sonucunda şifacılar yüzde 44'lük bir doğru tahmin oranı tutturmuştur, ki bu şans eseri tahminden bile kötü bir sonuçtur.
Rosa, sonuçları yayınlayarak, bilimsel yayın yapan en genç kişi olmuştur. Rosa'dan sonra, çok sayıda test yapılmıştır. Şifacılara, karanlık odada kaç kişi olduğu, paravan arkasında insan olup olmadığı, kişinin hangi paravanın arkasında olduğu gibi, çok sayıda test uygulanmış, şifacılar hiçbirinde sözde hissettikleri 'aura'yı boşluktan ayırmayı başaramamışlardır. Sözde 'aura'yı tespit edemeyenlerin, kalkıp ondan hastalık teşhisi yapıp iyileştirmesini beklemek ise saçmadır.
KIRLIAN FOTOĞRAFÇILIĞI
Bazı şifacılar, 'aura'nın fotoğrafını Kirlian yöntemi ile çektiklerini iddia ederler. Kirlian fotoğrafçılığı, yüksek voltajlı, yüksek frekanslı, düşük amperli elektrik alanına dayalı aygıtlarla iletkenlerin resmini çekmeye dayanan bir elektrografik fotoğrafçılık tekniğidir. Bu teknik 1939 yılında Semyon Kirlian tarafından şans eseri bulunmuştur. Eğer fotoğraf plakalarına yüksek voltaj verip üstüne bir cisim koyarsanız, korona boşalması olarak bilinen fenomen sonucunda fotoğraf plakasında cisimden ışık çıktığını gösteren bir resim oluşur. Korona boşalması olarak bilinen fenomen, iyonize olmuş hava molekülleri ile iletkendeki serbest elektronlar arasında oluşan potansiyel fark sonucu oluşan elektrik boşalmasıdır.
Şifacılar ellerini bu plakalara koyarak resimlerini çekmekte ve size ellerinden çıkan "enerji"yi göstermektedirler. Ancak herhangi bir iletkeni alıp bu plakalar üstüne koyarsak gene aynı görüntü açığa çıkmaktadır. Yoksa tüm metaller mi şifa yeteneğine sahiptirler? Tabii ki hayır, aslında fotoğrafı çekilen şey, korona boşalmasıdır ve korona boşalması basit elektromanyetik teori ile açıklanabilen, herhangi bir gizem taşımayan bir fenomendir. Özetle biyoenerji ve türevleri, ne yazık ki insanları ümitlendirip paralarını almaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır.
BİLİMSEL BİLMECELER
Botla nehir akıntısı ile aynı yönde yolculuk yapmaktasınız. Botunuzun hızı saatte 14 km'dir. Akıntı saatte 6 km ile hareket etmektedir. Sizden 28 km uzakta bir çocuk göle oyuncak bot bırakmaktadır. Siz ne kadar zaman sonra bu botu yakalayacaksınız?
Bir müdürün masasında her yüzünde sayı yazan iki adet küp vardır. Müdür, her gün küpleri, ön tarafları o günkü takvimdeki güne tekabül edecek şekilde dizmektedir. Mesela 27 Haziran ise küpler 27'yi gösterir. Küplerin yüzlerindeki sayıları bilebilir misiniz? Not: Tek rakamlı günler de önlerinde 0 olacak şekilde yazılmalıdır. Mesela 7 Haziran günü küpler 07'yi göstermelidir.
Not: Çözümü haftaya Pazar SABAH'ta
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMÜ
Petri kabı 1 dakika sonra, 10:58'de dolacaktır.
Madalyonları 9'arlı üç gruba ayırın (A, B, C). Önce A'yı sırayla B ve C ile tartın. Farklı ağırlıktaki grubu ayırın (bu tartı işleminden hangi grubun daha hafif ya da ağır olduğunu da tespit etmişsinizdir). Bu grubu, bu sefer 3'erli 3 yeni gruba ayırın (Ç, D, E). Ç ile D'yi tartın. Eğer eşitlerse E farklı ağırlıktaki gruptur. Eğer eşit değillerse, ilk iki ölçüme bağlı olarak daha hafif ya da ağır grubu kenara ayırın. Artık elinizde 3 adet madalyon var (F, G, H). F ve G'yi tartın. Eğer eşitlerse farklı ağırlıktaki madalyon H'dir. Eğer eşit değillerse, ilk iki ölçümde yaptığınız tespite göre ağır ya da hafif madalyonu ayırın. Toplam 4 tartma işlemiyle madalyonu tespit etmiş oldunuz.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER
Denizlerin ortalama derinliği 3.688 metredir. Bu, İstanbul'da bulunan Sapphire isimli gökdelenin 14 katı uzunluğuna eşittir.
Olgun insan vücudunda 206 adet kemik vardır. İnsanlar 270 kemikle doğar, zamanla bazı kemikler yapışır ve sayı 206'ya düşer.
Bir deve 13 dakikada 113 litre su içebilir.
Orta Amerika kertenkelesi Bolitoglossa dofleini, dilini sadece yedi milisaniyede vücudunun yarısı kadar uzunlukta uzatabilir. Bu sizin gözünüzü açıp kapamanızdan 50 kat daha hızlıdır.
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
Telefonu ilk geliştirenin Graham Bell olduğu kanısı doğru değildir. Alman mucit Philipp Reis, 'Reis Telephone' ismini verdiği telefonu Bell'den 15 yıl önce 1861 yılında geliştirmişti.
Balıkla birlikte yoğurt yenmemesi gerektiği söylenir. Bu iddia genel olarak doğru değildir, balık taze ise yanında yoğurt yenebilir. Taze olmayan balıkta ve yoğurtta histamin proteini olduğu için, bu proteine alerjisi olan bireylerde kızarıklık ve kaşıntıya yol açabilir.
SÖZLER
Eğer kuantum teorisi sizi derinden sarsmadıysa, bu teoriyi henüz anlamamışsınız demektir. (Niels Bohr)