Geçtiğimiz hafta sözde bilim adamı Masaru Emoto'nun su üstünde yaptığı sözde deneylerin bilimsel bir mahiyeti olmadığını ve bu adamın insanları kandırarak nasıl zengin olduğunu yazmıştık. Bu hafta içi Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde, Gülben Ergen'in Dr. Elif Güveloğlu ile söyleşisi yayımlandı. Bu söyleşide, Güveloğlu, Emoto'nun deneylerinden sanki bunlar bilimsel ve kabul görmüş deneylermiş gibi bahsetmiş ve buradan hareketle sağlığımızla ilgili çıkarımlar yapmıştı.
Bir doktorun, bilimsel geçerliliği olmayan, sahte deneyleri gerçek gibi algılayıp sunması, hatta buradan çıkarım yapması, New Age sahtekârlıklarının ne kadar ileri boyutlara geldiğini ve insanları nasıl kandırdığını gösteriyor.
Gene aynı söyleşide Güveloğlu, suyun ve insanların frekanslarından ve bunların değişiminden bahsediyor. Frekans, enerji, kuantum sıçraması gibi fizikten alınan, halkın gizemli bulduğu kavramların kullanımı, New Age düşüncesinde çok yaygındır. Bunlar, söz konusu kavramları tamamen temelsiz bir şekilde kullanırlar.
Örneğin, frekans kavramını ele alalım. Frekans, tekrarlanan bir olayın bir saniyede gerçekleşme adedi olarak tanımlanabilir. Mesela, bir bebeğin kalbi saniyede iki kere çarptığından dolayı, kalp çarpma frekansı 2 Hz'dir (Hertz frekans birimidir). Şebekeden dağıtılan elektrik, saniyede 50 kere salınan alternatif akımdır; dolayısıyla frekansı 50 Hz'dir.
Evet, suyun dalgalarının frekansından bahsedebiliriz ancak suyun kendisi, tekrarlanan bir olay değildir, dolayısıyla suyun frekansından bahsetmek saçmadır. Benzer şekilde insanın kalp atışının frekansından (yani nabızdan) bahsedebilirsiniz, ama insanın frekansından bahsetmek saçmadır. Frekans ve benzeri kavramları temelsiz bir şekilde, herhangi bir anlam ifade etmeden kullanmak New Age atmasyonlarının en belirgin özelliğidir.
Nitekim frekans ve enerji gibi kavramlar, ölçülebilir ve sayıyla ifade edilebilen kavramlardır,
New Age'cilerin çoğu bu kavramları kullanırken sayısal bir büyüklük vermezler. Ve ne yazık ki bu saçma şekilde kullanılan kavramlar üstüne dini düşünceler veya terapiler inşa edip insanlara daha olumlu ve sağlıklı bir yaşam vaat eder, bu arada genellikle insanların cüzdanlarından belli bir miktarı kendilerine transfer ederler.
HARA VE FREKANS ÖLÇERİ!
Frekans kavramına boş bir şekilde atıf yapan bir başka örnek daha verelim. Metin Hara, bu aralar New Age camiasında yıldızı yükselen bir isim. Hara'nın şirketi, insanların hayat kalitesini arttırmak amacıyla 'frekans uzmanlığı' hizmeti sunuyor. Bunu sözde, vücudun frekansını ölçen ve düzenleyen QXCI (Quantum Xrroid Consciousness Interface) cihazı ile yapıyor. Söz konusu cihaz Desire D. Dubounet ismi ile ünlü olan ve gerçek ismi William Nelson olan, şifacı bir şarlatanın icadı.
Vücudun frekansını ölçtüğü iddia edien QXCI (Quantum Xrroid Consciousness Interface) cihazı aslında 5 dolar bile etmeyen basit bir direnç ölçer.
Cihazın AIDS ve kanser gibi hastalıklara 'şifa olma, parazitleri öldürme, kolesterolü dengeleme' gibi iddiaları var. Nelson cihazı ilk geliştirdiğinde bunu 150-200 dolar gibi ücretlere satıyordu. Talebin çok olduğunu görünce cihazı 20 bin dolara satmaya başladı. Çok sayıda insan bu cihaza güvenip, gerçek tedaviler yerine bu uygulamayı tercih etmiş ve bu bazılarının hayatına mal olmuştu.
Bunun üstüne Amerikan sağlık kuruluşu FDA cihazı yasaklamıştı. Hakkında dokuz dolandırıcılık davası olan Nelson, ABD'yi terk edip Macaristan'a kaçmıştı. Nelson hâlâ Yunanistan ve Macaristan üstünden sattığı makinelerle ve verdiği sözde 'kuantum tıp eğitimleri' aracılığıyla parasına para katıyor.
Peki bu cihaz ne yapıyor? Sizin direncinizi ölçüyor. Evet, cihaz liselerde bile bulunan 5 dolar bile etmeyen basit bir direnç ölçerin şaşalı gösterilmiş hali. İsmine 'kuantum' ve 'bilinç' kelimelerini koyup, 'frekans düzelttiği' yalanını da ekleyince, cihazı olduğundan 400 katı fiyata satmak mümkün hale geliyor.
İşte Metin Hara da, ABD'de yasak olan bu cihazlarla parasına para katıp, direncinizi ölçerek 'yaşam kalitesini arttırmakta yardımcı oluyor.'
Tarih boyunca, umut tacirleri farklı kılıklarla karşımıza çıkmışlardır. Bunlar bazen dini, bazen tıbbi, bazen de felsefeyi kendi amaçları doğrultusunda manipüle etmişlerdir. Gizem kartını oynamayı seven bu kişiler, bilimin yaygın ve kabul gören paradigma olduğu günümüzde, gizemli bilimsel kavramlar arkasına sığınmışlardır fakat kavramları kullanım şekilleri bilimle ilgisizdir.
Dolayısıyla bu söz konusu New Age akımlarına mensup insanların büyük çoğunluğu, antik çağlardan beri var olan uyduruk düzenlerle para kazanma sanatını, yeni çağa taşımaktan başka bir şey yapmamaktadırlar. Bundan dolayı, ilerleyen haftalarda sayfamızda New Age kavramlarını ve şarlatanlıklarını daha çok ifşa edip, daha detaylı şekilde eleştirmeye devam edeceğiz.
Umut tacirlerinin halkımızın parasına ve ümitlerine zarar vermesini engellemeyi vazife edindik.
BİLİM TARİHİNDEN
Henry Moseley ve Türk askerinin kurşunu
Henry Moseley (1887-1915) kendi döneminin en önemli İngiliz fizikçilerinden biriydi. Modern periyodik cetvelin temelini oluşturan atom numarası kavramını ortaya atmış, Mendel'in sandığı gibi elementlerin özelliğinin ağırlıkları ile ilişkili olmadığını, atom numarası ile ilişkili olduğunu göstermiştir.
Moseley bazı elementlerin yaydığı X ışınlarının spektrumlarını da incelemiş ve bu ışınların frekansı ile elementin atom numarası arasında bir ilişki olduğunu keşfetmiştir. Bu ilişki, Moseley Yasası olarak bilinir ve Bohr Atom Modeli lehinde önemli bir delil niteliği taşımıştır.
Moseley, 1. Dünya Savaşı başladığında Oxford Üniversitesi'ndeydi. Vatanına borcu olduğunu düşünen Moseley, Oxford Üniversitesi'ndeki görevini bırakıp gönüllü olarak İngiliz ordusuna katıldı. Moseley sekiz aylık bir eğitimin ardından, Nisan 1915'te Osmanlı'ya karşı savaşması için Çanakkale cephesine iletişim mühendisi olarak getirildi. 10 Ağustos 1915'te, bir Türk keskin nişancı tarafından öldürüldü. İngiltere böylece Çanakkale'de savaşı kaybetmekle kalmadı, aynı zamanda bir Nobel Ödülü kaybetti.
Moseley ölmeseydi, 1916 yılında, çok yüksek olasılıkla Fizik Nobel Ödülü'nü alacaktı. O yıl olmasa da, Moseley'in hayatta olması halinde Nobel Ödülü'nü kazanacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Nitekim Moseley'in çalışmalarını devam ettiren İsviçreli fizikçi Manne Siegbahn 1924 yılında Nobel Ödülü'ne layık görüldü.
Moseley'in ölümü, İngiltere'nin askerlikle ilgili yasalarının değişmesine neden oldu. Moseley'den sonra başka önemli bilim insanlarını gelecekteki savaşlarda kaybetmek istemeyen İngiltere, başarılı ve parlak bir kariyer vaat eden bilim insanlarının askere alınmasını yasaklayan bir yasa hazırladı. Buna göre önemli bir bilim insanı istese de savaşta askerlik yapamaz.
ŞAŞIRTAN GERÇEKLER:
Güneş kendi etrafında farklı bölgelerde farklı hızla döner. Mesela kutuplar 34 günde kendi etrafında dönerken, Ekvator'da bu süre 25 gündür.
Güneş'in kalbi 15 milyon derece Celsius sıcaklıktadır.
Samanyolu Galaksisi'ndeki yıldızları saymak 6 bin yıllık bir zaman alır.
Evrende bilinen en parlak yıldız, Güneş'ten 6 milyon kere daha güçlü ışık yayar.
DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR:
Galileo, Dünya'nın yuvarlak olduğunu ispatlamadı, Galileo'nun yaşadığı çağda Dünya'nın yuvarlak olduğu düşüncesi bilim dünyasının genel kanaati idi.
Egzamalı hastaların, ciltlerini kurutacağı düşüncesi ile duş almamaları gerektiği inancı yanlıştır. Duş, egzamalara iyi bile gelebilir.
BİLİMSEL BİLMECELER
Elimizde sekiz simit vardır. Simitlerden biri, diğer eşit ağırlıktaki yedi simitten daha hafiftir. Çift kollu kantar kullanarak, en az kaç ölçme sonucunda hafif simidi tespit edebilirsiniz?
Üç arkadaş, bakkaldan yiyecek bir şeyler alır. Bakkal alışverişin 30 TL tuttuğunu söyler. Üç arkadaş 10'ar TL verip yiyeceği alır. Kısa bir süre sonra bakkal fazla para aldığını fark eder ve çırağı ile üç arkadaşa 5 TL gönderir. Çırak 5 TL'nin üçe bölünemeyeceğini fark edip, arkadaşlardan hepsine 1'er TL verip, 2 TL'yi kendisine bahşiş olarak saklar. Bu noktada üç arkadaş 9'ar TL vermiştir, ki bu toplam 27 TL yapar. Çırak 2 TL'ye sahiptir, bu da 29 TL'ye tamamlar. Peki eksik 1 TL'ye ne oldu?
Not: Çözümü haftaya Pazar SABAH'ta
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ:
Gezgin, yerlilere şunu söyledi: "Beni yağda kızartacaksınız."
Yedi litre şöyle bir yol izlenerek elde edilebilir. Önce beş litrelik şişe doldurulur, bu beş litrelik şişeden üç litrelik şişe tamamen dolana kadar su transferi yapılır. Böylece elimizde içinde iki litre su olan beş litrelik şişe ve tamamen dolu üç litrelik şişe vardır. Üç litrelik şişeyi tamamen boşaltın ve beş litrelik şişedeki iki litreyi bu şişeye boşaltın. Son olarak beş litrelik şişeyi ağzına kadar doldurun. Elimizde böylece iki litre su dolu üç litrelik şişe ile tamamen dolu beş litrelik şişe vardır. İki şişe toplam yedi litre su içermektedir.
SÖZLER:
Bir insanın zekası verdiği cevaplardan değil; soracağı sorulardan anlaşılır. (Albert Einstein)
GÜNCEL HABERLER
Müzik aleti çalmak beyne iyi geliyor
Geçtiğimiz ay Nöropsikoloji dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre müzik aleti çalmak, özellikle ileri yetişkinlerde bilişsel işlevleri koruyor ve birtakım nörolojik faydalar sağlıyor. Araştırmaya göre müzik aleti çalmak, müzik dinleme aktivitesinde olduğundan farklı bir etki yaratarak, kişinin duyma ve dinleme becerilerini kısa sürede arttıracak şekilde beyin dalgalarına etki ediyor. Bu aktivite esnasında beyindeki işitme, algılama ve motor sistem gibi pek çok bölgenin bir arada işlev gösterdiği tespit edildi. Ayrıca beyin aktivitesindeki bu değişiklik, yeni sinaptik bağların kurulmasına, böylece yaşın ya da çeşitli rahatsızlıkların etkisiyle aktivitesi azalmış olan alanlardaki eksikliğin telafi edilebilmesine katkı da sağlıyor. (Kaynak: Science Daily, 1-Haziran 2017)