Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili pek çok kitap çıktı. Kimi biyografi kitabıydı kimi siyasi kariyerini anlatıyordu.
Turkuvaz Kitap'tan çıkan Yalçın Akdoğan'ın yazdığı Lider kitabı ise bu tür kitapların dışında ele alıyor Erdoğan'ı. Liderlik perspektifi içinde Recep Tayyip Erdoğan'ı inceliyor.
Yalçın Akdoğan uzun yıllar Erdoğan ile çok yakın çalışmış bir siyasetçi. Önceleri danışman olarak Erdoğan'ın yakın çevresinde bulunuyordu. Milletvekili olduktan sonra AK Parti'de önemli görevler üstlendi. 62, 63 ve 64'üncü hükümetlerde başbakan yardımcılığı yaptı. Dolayısıyla Erdoğan'ın liderliğini yakinen gözlemleyen bir isim.
Kitabında da Doğu ve Batı dünyasındaki siyasetnameler ışığında liderlik olgusunu inceleyip Erdoğan'ın nasıl bir lider olduğunu anlatıyor. Şimdiden İngilizceye çevrilen kitabın, Arapça, Rusça, Almanca ve Çinceye çevrilmesi de planlanıyor. Akdoğan ile TBMM'de buluştuk, kitabı, Erdoğan'ın liderliğini konuştuk.
- Sizce Erdoğan siyasetçi olmanın ötesinde ne zaman lider olarak ortaya çıkmaya başladı?
- Gençliğinden beri siyasetin içerisinde. Gençlik teşkilatında çalışmış, il başkanlığı yapmış bir siyasetçi. Sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oluyor. Bir siyasi aktör olarak partisinin üzerinde popülariteye sahip bir isim olarak ön plana çıkmaya başlıyor. Artık ismiyle hareketi sürüklüyor. Açıkçası Refah Partisi'nin iktidara gelmesinde genelde belediyelerin, özelde Tayyip Erdoğan'ın sergilediği liderliğin, siyaset tarzının çok önemli katkısı olduğunu düşünüyorum.
- Kitapta, önemli liderlerin çalkantılı dönemlerde ortaya çıktığını söylüyorsunuz. Erdoğan'ı ortaya çıkaran dönemin özelliği nedir?
- Hatırlayın 90'lı yılları. Ortada bir kaotik durum vardı. İstikrarsızlık var, koalisyon hükümetleri dönemi, 28 Şubat süreci yaşanıyor, iki kere büyük ekonomik kriz çıkmış, iki deprem olmuş... Her açıdan çalkantılı bir dönem. Ama Erdoğan'ın, bu dönemde siyasi yasaklı olmasına, makamı, sıfatı olmamasına rağmen Türkiye'nin gündemini belirleyebilecek siyasi ağırlığa sahip olduğunu görüyoruz. Yani Erdoğan o kaotik ortamda bir umut olarak görülüyor.
- Karizmatik liderlerin umut olarak görüldüğünü anlatıyorsunuz. Ama umut olan her lider büyük lider olamıyor. Erdoğan'ın buradaki başarısının sırrı nedir?
- Erdoğan'ın Refah Partisi döneminde ve siyasi yasaklı olduğu zamanlarda bir umut olarak belirdiğini, 2002'den sonra yaptıklarıyla da karizmatik bir lidere dönüştüğünü söyleyebiliriz.
- Erdoğan'ı diğer liderlerden farklı kılan nedir?
- Bizim bugün siyasi tarihimizde lider dediğimiz insanlar var. Erbakan, Türkeş, Demirel, Özal gibi... Bir de o hareketi devam ettiren genel başkanlar kategorisi var. Onların üzerinde ise karizmatik liderler var. Atatürk gibi... Erdoğan'ın da karizmatik lider kategorisinde olduğuna şüphe yok. Erdoğan'ın 15 Temmuz gecesi halkı sokağa dökerek darbeyi püskürtebilmesi tarihte eşi benzeri olmayan bir siyasi liderlik örneğidir.
- Ne gibi, biraz açabilir miyiz?
- 1960'dan beri Türkiye darbeler yaşıyor. Birçok lider hapse girdi, Menderes asıldı. Darbeye karşı duran ve püskürtebilen bir liderimiz yoktu. Böyle bakınca Erdoğan'ı başka bir kategoride değerlendirmek gerek. O kategori de karizmatik liderliktir. Dünyada da pek çok karizmatik liderler oldu. Gandhi, Churchill gibi. Atatürk de Samsun'a çıktığında bir kurtarıcı olarak görülüyordu. Kurtuluş Savaşı kazanılıp Cumhuriyet ilan edilince kahramana dönüştü.
- Kimdir karizmatik lider?
- Kendi siyasi hareketini, kimliğini oluşturup, milyonlarca insanı peşinden sürükleyebilen ve yaşarken efsaneye adeta mitolojik bir figüre dönüşen liderlerdir.
HERKESİ TAHAMMÜLLE DİNLER
- Siz kitapta Erdoğan'ın ortak aklı önemsediğini vurguluyorsunuz. Eleştirilere açık olduğunu söylüyorsunuz.
- Tayyip Erdoğan kadar çok çalışkan ve herkesi tahammülle dinleyen birini görmedim. Kimsenin sözünü kesmeden saatlerce insanları dinlediğini biliyorum. Kafasına yatmayan bir şey söylenmişse, şefkatle itirazda bulunup müzakereye girer. Ama bu karşısındakini susturmak için değildir, anlamak içindir. Son tahlilde insanların söylediklerine kulak asar. Hatta bütün o tartışmanın, istişarenin sonucunda kendi fikrinin dışında bir şey olgunlaşırsa, ona göre de hareket eden bir kişidir Tayyip Erdoğan. Bu çok önemli bir şeydir.
BU KADAR ÇOK OYUNU BAŞKA BİR LİDER BOZAMAZDI
- Kitapta 'Sınanmadan büyük lider olunmaz' diyorsunuz. Erdoğan da çok sınandı. En çetrefilli sınavı sizce hangisiydi?
- Tayyip Erdoğan'ın başına gelmedik kalmadı. AK Parti iktidara geldiğinde 'Biz bunları üç-beş ayda götürürüz' gözüyle bakılıyordu. O mekanizma, derin devlet birçok psikolojik harekât ortaya koydu. İrtica dendi, gizli gündem dendi, takiyye yapıyorlar dendi... Bu süreçte AK Parti bir yandan ülkeyi kalkındıracak hizmetler yaparken diğer yandan da kendisinin böyle olmadığını ispat etmeye çalıştı. Daha sonra mahalle baskısı, otoriterleşme denilerek yeni psikolojik harekat yapıldı. 'Biz bunları üç beş ayda götürürüz' çabası içinde olanlar bu psikolojik harekatın dışında da birtakım yapılanmaların içinde oldular. 27 Nisan bildirisi ve ona karşı verilen cevap, terör örgütleriyle, çetelerle mücadele, say say bitmez. Ayrıca kaç defa kalkışma girişimi yaşandı.
Ama 17/25 Aralık önemli bir sınamadır. Bu kolay kolay püskürtülecek bir şey değil. Bir devlet aygıtı var, devletin yargısı, polisi kullanılarak operasyon çekiliyor. Erdoğan burada da oyunu bozdu. Açıkçası böylesi bir operasyonu başka bir lider bozup püskürtemezdi. Bu operasyonların her biri tek başına başka ülkelerde yönetimleri deviren operasyonlardı. Bunların hepsini Türkiye'de uyguladılar. Ama başarılı olamadılar. En sonunda da zaten fiili olarak darbe girişiminde bulundular. Yani Erdoğan bütün sınanmalardan alnının akıyla çıktı.
- Erdoğan'ın bu kadar çok hedefe konmasının sebebi nedir?
- Türkiye uydu ülke yapılmak isteniyor. 1960'larda başlayan darbe geleneğiyle Türkiye'de bir vesayet düzeni kuruldu. Bu vesayetin aktörleri, 'Bu ülkeyi biz yönetiriz' diyorlardı. Aslında onlar da dışardakilerin kahyalığını yapıyorlardı. 15 Temmuz'da bu ilk defa net bir şekilde kırıldı. 1960'da başlayan vesayet oyununu halk bozdu. Bu açıdan tarihi bir kırılma noktasıdır. Millet 'Türkiye'yi benim seçtiklerim yönetir, ayrıca bu ülke şu, bu gücün uydusu değildir' dedi. Açıkçası Türkiye'nin bölgesel güç olması, ahlaki bir duruş ortaya koyması, küresel hegemonları rahatsız ediyor. Tabii bu süreçte Tayyip Erdoğan ile Türkiye'nin kaderinde bir tür özdeşleşme yaşanıyor. Yani Türkiye'yi bir şekilde dize getirmeye çalışanlar Tayyip Erdoğan'ı devirerek bunu yapmak istiyorlar. O da olmuyor.
KRİZLER KARŞISINDA SOĞUKKANLIDIR
- Peki siz çok yakın çalıştınız Recep Tayyip Erdoğan ile, birçok büyük krizde yanındaydınız. Krizleri nasıl yönetebiliyor?
- Çok serinkanlıdır. Bu kadar krizle baş edebilmek kolay değil. İnsan psikolojik ya da duygusal olarak yıpranabilir. Hatırlayın 17/25 Aralık sürecinde ailesiyle, kendisiyle ilgili uydurma ses kayıtları çıkardılar. O süreçte "Burada bir oyun oynanıyor, ben bu kumpasa pabuç bırakmam" deyip masayı devirip karşı hamle yapabilmek büyük bir dirayet ister. Erdoğan'da var bu dirayet. 15 yıldır birlikteyim, açıkçası kendinden geçme durumu yaşadığını hiç görmedim. Aşırı sevinip ya da aşırı derecede endişelenip, kızıp kendini kaybetme durumu olmadı. Mesela bir büyük meseleyi haber verdiğiniz zaman o an çocuklarla konuşuyorsa konuşmaya devam eder. Sonra soğukkanlılıkla meseleyi anlar ve krizi yönetir.
2004'TE AB, İLK DEFA BİR LİDER GÖRDÜ
- Uluslararası alanda tarih sahnesine ne zaman çıktı sizce?
- 17 Aralık 2004, AB Zirvesi çok önemlidir. O zirvede AB ile her şey kopabilirdi. Ama o zirveden Erdoğan'ın büyük liderliği ile süreç lehimize döndü. Erdoğan rest çekti, kapıyı vurup çıktı. O noktada, tavizkar bir şekilde Türkiye'yi dize getirmeye çalışanlar bir anda Türkiye'nin isteklerini kabul eder noktaya geldiler ve müzakere süreci başladı. Bu süreçte uluslararası alanda önemli bir lider olarak bu noktada öne çıktı denilebilir.
KİTAP KARA KAMPANYAYA BİR CEVAP
- Önsözde kitabın sübjektif görülebileceğini ama modern hurafeler de üretmemeye çalıştığınızı yazıyorsunuz.
- Ben kitapta inanmadığım hiçbir şeyi yazmadım. Bir sürü özelliğini anlatıyorum. Israrcıdır, cesurdur, çalışkandır, vefalıdır diye. Ve bunlara ilişkin örnekler veriyorum. Hepsi gerçektir. Bunları aktarırken objektif oldum.
Kitapta, bizim siyasetname kültürümüzü günümüze taşısak nasıl bir tablo çıkar onu göstermek istedim. Modern bir siyasetname yazmaya çalıştım. Doğu ve Batı kaynaklarında siyasetnameler lideri nasıl tanımlamış, siyasetin amacını, temel değerlerini nasıl ortaya koymuşlar, kitapta bunları inceleyip Erdoğan bu noktada nereye oturuyor onu anlatmaya çalışıyorum.
Bir de uluslararası alanda Trump, Putin ile Erdoğan örnek gösterilip bir karalama kampanyası yapılıyor. Şu anda da yoğunlaşmış durumda. Ama Erdoğan birilerinin yürüttüğü kara kampanyada profile uygun bir lider değil. Bu kitabı biraz da bunun için yazdım. Bu kara kampanyaya karşı Erdoğan'ı doğru bir şekilde anlatmak istedim.