HZ.
Muhammed'in (s.a.v) güzel ahlakı Müslümanlar için büyük bir örnek teşkil ediyor. Peki günümüzde Hz. Peygamber'in güzel ahlakını ve edebini ne kadar örnek alıyoruz? İlahiyatçı, akademisyen yazar Prof. Dr. Ekrem Demirli, Hz. Peygamber'in güzel ahlakını, özelliklerini ve insan ilişkilerinde önem verdiği noktaları anlattı. Hz. Peygamber'in güzel ahlakının temelinde merhamet yattığını söyleyen Demirli, her şeyde Allah hakkını gözetmenin önemini vurguladı. Müslümanların Hz. Peygamber'i nasıl örnek alması gerektiği ve kötülüğün günümüzde neden rutinleştiği gibi konulara açıklık getirdi.
- Allah, Hz. Muhammed'i (s.a.v) överken "Ya Muhammed şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin" diyor. Hz. Peygamber'in güzel ahlakı nasıldı, önplana çıkan özellikleri nelerdi?
- Hz. Peygamber'in en temel ahlakında da sıdk var; doğru sözlülük, doğru davranış, doğru düşünmek gibi... Kur'anı Kerim'de Hz. Peygamber için "Bütün âlemlere rahmet olarak gönderildi" deniyor. Bu yönüyle baktığımızda O'nun en temel ahlaki ilkeleri ve özelliklerinden biri merhamettir, cömertliktir. Başka bir vasfı ise güvenilirliktir, emin olmaktır. Hatta Hz. Peygamber'in lakaplarından biri 'Emin'dir. Bu lakap Hz. Peygamber'e Müslüman olmayanlar tarafından verildi. İnsan hayatın ilerleyen kademelerinde daha güvenilir bir kişi olabilir ama çocukluk ve gençliğinden itibaren bu vasfıyla bilinmesi çok önemli. Hz. Peygamber'in adil tavrı da çok önemli. Bunu peygamberliği döneminde ve öncesinde görüyoruz. Mesela kuralları uygulamak söz konusu olduğunda herhangi bir ayrım yapmadan kuralları tatbik etti. Affetmek söz konusu olduğunda yine adaletle davrandı. Fetanet ise bir başka özelliği. Ahlak insana bir zekâ, kavrayış kazandırır. Ahlakın en önemli özelliği budur.
AHLAK ZEKAYI ARTIRIR
- Ahlak nasıl bir zeka kazandırır insana?
- Hz. Peygamber'den beri
gelen hadisler ya da Müslümanların
bu konudaki bilgilerine baktığımızda
idraki kibrin engellediğini
düşündüklerini görürüz. Anlamamak
bir kibir halidir; bu kibirden ya da varlığa
saygı duymamaktan kaynaklanır.
Eğer insanın varlığa saygısı artarsa,
merhamet duygusu gelişirse, baktığımız
ağacı ya da insanı daha fazla öğrenir ve
tanırız. Hz. Peygamber'in ahlakı üzerine
dururken, ahlakla idrak arasındaki ilişkiyi
iyi anlamak gerekiyor.
- Peygamber Efendimizin hadisinde "Müminin ferasetinden sakınınız" denilirken anlatılmak istenen nedir?
- Mümin ahlaki olarak donanımlı,
yetkin bir insan olduğu zaman, bu ahlak
aynı zamanda bir zekaya, bir akla
dönüşür. Akıl ya da derin düşünme ahlakın bir ürünüdür.
Kim daha ahlaklıysa o daha akıllıdır. Bunun
tersi söylenemez. Hz. Peygamber'in bütün ahlakının
neticesi de O'nun feraseti ve fetanetidir. Yani yüksek
kavrayış ve yüksek idrakidir. Örneğin günlük hayat
içerisinde zihinsel kabiliyetleri çok gelişkin olmadığı
halde ahlaki meziyetlerinden dolayı çok doğru kavrayışı
olan, sezgileri olan, feraseti olan insanlara şahitlik
ederiz. Bunun sebebi ahlakın, zekanın ve idrakin
sebebi olmasıdır. Ahlak geliştiği kadar idrak artar. Hz.
Peygamber bize bunu öğretti. Bu İslam'ın temel bir
meselesidir.
- Hz. Peygamber bir hadisinde "Ben ahlakı tamamlamak üzere gönderildim" diyor. Bu yüksek kavrayış ve idraki yaşama uygulayışı nasıldı?
- İnsanlarda ahlak vardır ama bu noksandır. Mesela
insanda merhamet vardır ama bunu bulunduğu
gruba uygular. Cömerttir ama yakınlarına karşı cömerttir.
İdeolojilerine uygun kişileri öncelemek gibi...
Bu ahlaki bir tür kayırmacılıktır. Ahlakı tamamlamak
demek, ahlakı herkes için uygulamak demektir. Mesela
Müslüman bir mal satarken mümine karşı dürüst,
mümin olmayana karşı yalancı olamaz. Bir Müslüman
zalimler hariç, müminlere
karşı merhametli mümin olmayana
karşı merhametsiz olamaz.
Çünkü Hz. Peygamber'in öğretisine
aykırıdır. Hz. Peygamber'in
ahlakı tamamlamasının birinci
kademesi ayrımcılık yapmadan
herkese karşı ahlaklı olabilmektir.
İkincisi ve esas önemli olan kısmı
ahlakın Allah'a bağlanmasıdır. Biz
neden herkese merhametli olmalıyız?
Çünkü Allah, Rahman'dır.
Neden bir insan cömert olmak zorundadır?
Çünkü Allah Kerim'dir. Neden adil olmak
zorundadır? Çünkü Allah zalim değildir. Bu gibi niteliklerle
ahlaklı olunduğunda Allah'a daha çok yaklaşılır.
Hz. Peygamber bir ahlak örneğiydi, kendisine
kadar gelen ahlakı tamamladı, kapsamını genişletti.
Ahlakı Allah'a bağlayarak bir istikamet gösterdi.
ALLAH'IN HAKINI GÖZETMELİYİZ
- Hz. Peygamber'in insan ilişkilerinde önem verdiği noktalar nelerdi peki?
- Hz. Peygamber'in hayatındaki en mühim mesele
Allah'tı. Dikkatimiz, gönlümüz, aklımız Allah'ta
olmalı. İnsan ilişkileri bundan sonra gelmeli ve
Allah'tan dolayı olmalı. Bunun dışında Hz. Peygamber'in
hayatından öğrendiğimiz en önemli ilke
samimiyet ilkesi. Hz. Peygamber "Din nasihattir" demiştir.
Nasihat kelimesi Türkçeye öğüt gibi tercüme
edilmiştir. Ama bu doğru değil. Nasihat samimiyet,
içtenlik demektir. Bu içtenlik de Hz. Peygamber'in
tüm davranışlarına yansıdı. Mesela Hz. Peygamber
bir adama dönerken tam döner, dinlerken tam dinler,
elini tutarken tam tutardı. Bütün ilişkilerinde tam
hareket ederdi. Hz. Peygamber insanlara sosyal statülerine
göre muamele yapmadı. Habeşli bir köle olan
Bilal-i Habeş ile İranlı olan Selman-ı Farisi ya da Hz.
Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali hepsi onun
için eşitti. "Kim takva sahibi ise üstün olan odur" dedi.
Bu bakımdan Hz. Peygamber'den terbiye görmüş
insanlarda sınıfsal bakış açısı olmamalı. İnsanlara
kürküne göre muamele yapılmamalı.
-
Kızdığı ya da yapılmasını kınadığı davranışlar hangileriydi?
- Enes bin Malik: "Peygamber Efendimiz kendisiyle
ilgili meselelerde asla kızmadı" diyor. Allah'ın
hukuku ihlal edildiğinde ise celallenirdi. Merhameti
çok tavsiye ederdi. Eşlerine, arkadaşlarına ve hayvanlara
karşı çok merhametliydi. Her şeye isim verirdi.
İsim vermek bir şeye kişilik izafe etmek ve saygı
göstermek demektir. Her şeyle bir ilişki kuruyordu.
Minber, kürsü, bindiği deve ile bir ilişkisi vardı.
Çoluk çocuğun hukukunu gözetir, yetimlere çok ilgi
gösterirdi. Bunlar ihmal edildiğinde celallenirdi. Kul
hakkı kavramı üzerine çok durulur. Bence bu kavram
yerine Allah hakkı kavramı önplana çıkartılmalı.
Kul hakkı dediğimizde şey de Allah'ın
hakkıdır. Müslüman dikkatini Allah'ın
hakkına çevirmeli. Allah'ın hakkı için
birbirimize saygı göstermeli, merhamet
etmeli, cömert olmalı, adaletli olmalıyız.
- Hayatın içinde normal standartta bir Müslüman olması gerektiği gibi davranmayabiliyor. İnsandaki kıskançlık, bencillik ve başka duygular da devreye girince yanlışlar ortaya çıkabiliyor.
- Kibir devreye girdiği için merhamet
azalmıyor, merhamet olmadığı için insan
kibirli ve kıskanç oluyor. Merhamet
olmadığı için bizim kötülük dediğimiz
şeyler var. Ahlaki zaaflar kendi başlarına
bir şey değildir. Bunlar ahlaki erdemlerin
olmayışından kaynaklanıyor. İnsanda
merhamet olsa kibir zaten olmaz. Merhametin
zıttı kibirdir. Merhamet, idrak ve
akıl arasındaki ilişkiyi iyi görmeli. İslam
düşünürlerinin işlediği bir konudur. İnsan varlığa
merhametle, hürmetle bakabilirse varlığı doğru idrak
eder, anlar ve olayları doğru değerlendirir. Merhamet
ahlaki ilkeleri etkiler, ahlakta da kurucu bir ilkedir.
- Hz. Peygamber'in güzel ahlakını günümüzde ne kadar örnek alıyoruz, O'nun ahlakından, edebinden ne gibi dersler çıkarmalıyız?
- Hz. Peygamber insanlara merhameti, cömertliği,
saygıyı öğretti. Bunların hepsini Allah'tan dolayı yapmayı
öğretti. İnsanların yaşama ve düşünce haklarına
saygı göstermeyi öğretti. Örneğin insanlar trafikte Hz.
Peygamber'in ahlaki ilke ve kurallarına dikkat etse
bambaşka bir trafik olurdu. Hz. Peygamber çarşıya
gittiği birgün elini buğday çuvalının içerisine sokuyor.
Altının ıslak olduğunu fark ediyor. "Bizi aldatan
bizden değildir'"diyor. Fırında ekmek satan bir adam
eğer Hz. Peygamber'in öğretisine uyarsa insanları
kandıramaz. Sattığı ekmek, yaptığı iş temizdir. Hz.
Peygamber'e ekmek yapıyormuş gibi işini dikkatle
yapmalı. 'Her gördüğünü Hızır bil' derler. Herkes Hz.
Hızır'a iş yapıyormuş gibi davransa hastane, çarşı,
okul, pazar, iş yeri ve ev ortamı bambaşka bir ahlak
üzere olur.
İNSAN ÖZÜNDE ZALİM DEĞİLDİR
- İş hayatında, aile ilişkilerinde, arkadaşlar arasında insanlar birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor. Neden hayatta kötülük bu kadar rutinleşti?
- Bunun sebebi varoluşumuza duyduğumuz aşktır. Aslında insanların esas yaşama dürtüsü, var olma arzusu. Bu arzu engellenmeye başlandığında ya da öyle varsayıldığında bu bir kaygıya dönüşür. Ve kaygı kişiyi saldırganlaştırır. Böylece kötülük ortaya çıkar. İnsan özünde zalim değildir. Temel koruma güdüsü bir yere kadarda makuldür. Fakat insanda kendini koruma güdüsü, kaygıya dönüşüp bir başkasını engellemeye kalktığında kıskançlık, kibir, aşağılama, tuzak kurma ortaya çıkar. İnsan "Ben senden öncelikliyim" derse kibir ortaya çıkar. İnsanın hayali ve gerçek olmayan nedenlerle çelme takmaya yönelmesi bir yanılsama durumu. Burada muhakkak Hz. Peygamber'in öğrettiği çareler ve reçeteler var. Bir defa insanda Allah'a tevekkül, bağlılık ve iman olması lazım. Eğer Allah'a tevekkülünüz olursa kaygı o ölçüde azalır. Tuzak kurması, çelme takması ona göre azalır. Bence buradaki temel mesele imandır. Yani güçlü bir iman ve imana bağlı olan bir ahlaki hayattır. Eğer bu olursa sorun bir ölçüde çözülebilir. Müslümanlık bizim için bir idealdir. Yıldızlara bakmak gibi. Oraya bakarak kendimizi düzeltmeye çalışıyoruz. İnsanın gerçek bir Müslüman olması çok çetin bir merhale ve süreçtir.
- Bunu hata değil de hak olarak görmek neden kaynaklanıyor, kibirden mi?
- Avrupa toplumlarını düşünelim. "Bir gün İslam dünyası toparlanır, bize rakip olur" diye düşünerek 40 yıl sonrası için hesap yaparak İslam dünyasında terör yaratıyorlar. Müslümanları kitlesel olarak terörize ediyorlar. Bu bir bakıma Firavun'un İsrailoğullarının çocukları büyüyüp 'Beni yıkar' diye düşünüp katletmesine benziyor. Patolojik bir durum bu. Bu gerçek bir şey değil. 40 sene sonra neler olacağını düşünerek insanlar engellenemez, insanlar terörize edilemez. Kibri ortaya çıkartan şey bu hayali izlenimler. İnsan ilişkilerinde de kişi 'Beni ilerde engeller' diyerek varsayım üzerinden hareket edip başkasından daha öncelikli sayarsa kendini, bu da kibir olur. Normal şartlarda herkesin var olma, kendini ifade etme ve geliştirme hakkı vardır. İslam da zaten bunu hukuken size tanıyor.