Prof. Dr. Bingür Sönmez/Kalp ve Damar Cerrahı
50'sinden sonra dalmaya başladı
Tüplü dalış sporuna 50 yaşından sonra başladım. Türkiye'nin en eski balık adamlarından biri olan Şinasi Bingeli, her fırsatta dalış konusunda beni teşvik etti. Ben de yapmaya karar verdiğimde oğlumla birlikte dalış kursuna yazıldık. O zamandan beri her yıl bir hafta Kemer'de hocalarımızın eşliğinde dalış yapıyorum. Suyun altında geçirdiğim o süreler hayatımın en güzel dakikaları diyebilirim. Tüplü dalış; astım ve epilepsi hastaları dışında herkesin rahatlıkla yapabileceği bir spor. Ben de hastalarıma öneriyorum. Özel giysiler giyiyor, su altını bilen ve yönünüzü belirleyen hocalar eşliğinde vakit geçiriyorsunuz. En büyük hayallerimden biri bir gün hastalarım ile birlikte dalış gerçekleştirmek. Su altı bana müthiş bir özgüven sağlıyor. Yarışmacı olmayan bir spor olduğu için ellerimi de özel eldiven ile koruyarak parmaklarımın zarar görmesini önlüyorum. Kimseyle yarışmıyorsunuz, denizde inanılmaz heyecan verici şeyler buluyor, farklı bir dünya keşfediyorsunuz. Denizin üzerinde nasıl bir ufuk görüyorsanız, altında da bir sonsuzluk ile karşılaşıyorsunuz. Nasıl ameliyatlarda bana asistanlarım, uzmanlarım ve anestezistlerim yardımcı oluyorsa; bu sporda da büyük bir ekip çalışması olduğunu adım adım hissediyorum. Giyinmeye başladığımdan itibaren sanki ben hocayım, rehberler benim asistanlarımmış gibi büyük keyif veriyor.
Doç. Dr. Çağatay Öztürk/ Ortopedi-Travmatoloji ve Omurga Cerrahisi Uzmanı
Sahnede çok mutlu
7 yıldır yan flüt ve klarnet çalıyorum. Aileden gelen müzik kulağı ile enstrümanları eğitim almadan kendi uğraşlarımla öğrendim. İşten çok geç saatlerce çıkınca gece evimde dinlenmek için kendi kendime çalıyorum. Müzik tam bir tutku. Hatta bundan dolayı evimi değiştirdim ve müstakil bir eve çıktım. Her gün en az bir saat kendi kendime çalıyor, rahatlıyor ve huzur buluyorum. Hekimliğin ve ameliyatın verdiği stresten bu sayede kurtuluyorum. İş hayatımda başarılı olmamın bir nedeni de müziktir. Beni rahatlatıyor ve bir sonraki gün işime daha zinde gelebiliyorum. Hastalarımla daha çok ilgileniyor ve ilgi gösteriyorum. 3 erkek kardeşiz ve hepimiz bir enstrümanla yakından ilgiliyiz. Biri gitar diğeri de bağlama çalıyor. Her hafta sonu tüm aile toplanıyor ve eğlenmek için çalıyoruz. Kardeşlerimle ortak noktamın müzik olması da ayrı bir duygu. Bazen eğlence olsun diye doktor kimliğimi evde bırakıp restoran ve kafelerde çalıyorum. İnsanları eğlendirmek ve onların mutlu olduğunu görmek beni de mutlu ediyor. Askerde bir er'im vardı. Kendisi İstanbul'da hala bir kafede düzenli olarak çalıyor. Ara sıra arayıp 'komutanım müsaitseniz gelin eğlenelim' diyor. Oraya gidiyorum ve kendi aramızda çalıp söylüyoruz. Çok komik bir anım var; bir yılbaşı eğlencesi gittiğimiz kulüpte, gece 1'de canlı müzik programı aniden bitti. İnsanlar isyan etti, "Biz sabaha kadar eğlenmek istiyorduk müzik durmasın" dediler. Biz de kardeşlerimle sahneye çıktık ve "Eğer dinlerseniz biz çalabiliriz" dedik. O gün saat sabah 4'e kadar hep birlikte çaldık, söyledik ve eğlendik.
Prof. Dr. İsmet Aslan/ Kulak Burun Boğaz, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı
Saatlerce bir balığın peşinde
Cerrahinin ve hekimliğin getirdiği yoğun stresten kendimi denizin kollarına bırakarak kurtulabiliyorum. Denizin tutku dolu muhteşem sakinleştiriciliği içinde balık tutmak benim için adeta bir meditasyon. Hafta sonu geldiğinde sabah çok erken saatlerde Ege veya Akdeniz sahillerine inerek takım arkadaşlarımla birlikte denize açılıyoruz. Bir balığın peşinde müthiş bir mücadele ile ne yemek ne de içmek aklımıza bile gelmeden saatler saatleri kovalıyor ve akşam oluveriyor. Zamanın nasıl geçtiğini bile anlayamıyorum. Zıpkınla değil, tekneyle büyük balıklar yakalıyorum. Yarışmalara katılıyorum. Hedeflediğiniz ve uzun saatler boyunca peşinden koştuğunuz balığı tuttuğunuzda ise gerektiğinde doğaya saygı duyarak onu tekrar denize salmak müthiş bir duygu. İnsan ve doğadaki tüm canlılar mutlak bir birliktelik içinde, doğanın tüm kaynaklarına saygı duyarak yaşamayı öğrenmeliyiz. Bir orfozdan veya bir orkinostan öğrenecek çok şeyimiz var ve bence bütün mesele de bu...
Yard. Doç. Dr. Hilmi Karadeniz/Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Gol kralı doktor
10 yaşından beri lisanlı futbol oynuyorum. Halen İstanbul amatör liglerinde oynuyorum. Basketbola ise lise yıllarında okul takımında başladım. Şu an Corporate Basketbol Lig'de İstanbul Tabip Odası adına oynuyorum. Bütün bunların yanı sıra ülkemizi Dünya Tıp ve Sağlık Olimpiyatları'nda futbol branşında temsil ediyorum. 3 kez dünya şampiyonu olduk. Ben ise bir kez dünya gol kralı oldum. Tıp fakültesini kazandığım dönemde profesyonel mukavele imzalamak üzereydim. Ailemin de etkisiyle tıp eğitimime devam etmeye, futbolu da amatör olarak sürdürmeye karar verdim. Babamın tıp fakültesini kazandığım dönemde beni telkin için "Sen de doktorların en iyi futbolcusu olursun" sözü 2008 yılında Almanya'da hem dünya şampiyonluğu hem de gol krallığı kazanmamla gerçeğe dönüştü. Ortopedist olmak özellikle spor sakatlıklarıyla yakından ilgilendirmeyi gerektiriyor. Sakatlanmış bir sporcu, benim de sporcu olduğumu öğrendiğinde kendisini daha iyi anlayacağımı düşündüğünden kendini daha güvende hissediyor. Sporun hayatımın her alanında pek çok avantajını gördüm. Hem mesleki olarak daha fazla deneyim kazanmamı ve uzmanlaşmamı sağladı, hem de ruhsal ve fiziksel olarak yoğun mesai saatlerine rağmen beni zinde tutuyor.
Yard. Doç. Dr. Övünç Akdemir/ Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı
Spor çabuk ve kesin kararlar almamı sağlıyor
9 yıldır snowboard, 2 yıldır da yelkenliyle ilgileniyorum. Snowboarda plastik cerrahi kongreleri sırasında ders alarak başladım. Birçok hocamız çok iyi kayak yapıyordu. Ben de uzun yıllar profesyonel kaykayla uğraştığım için snowboard yapmayı tercih ettim. Yelkenliye ise dostlarımın tavsiyeleri ile başladım. Spor yaparken hissettiğim duygu tek kelime ile özgürlük... Çünkü insanın bütün ruhunu sıfırlıyor. Sporun mesleğime en büyük faydası tekrar işime döndüğümde çok daha çabuk ve kesin kararlar vermemi sağlıyor. Özgürlük hayal gücünüzü genişletir. Bu da plastik cerrahinin ana noktasıdır. Snowboard ve yelkenlide zaman zaman çok hızlı ve koordineli karar vermeniz gerekir. Hızlı karar vermek bizim zaten işimizin bir parçası. Bu nedenle hobilerimin mesleki anlamda da bana birçok olumlu etkisi oluyor. Hayatıma yeni hobiler eklemeye çalışıyorum, herkese de bunu öneririm. Ufkunuz ne kadar genişse işinizde o kadar sakin ve doğru kararlar verirsiniz.
Prof. Dr. Alihan Gürkan/Genel Cerrahi Uzmanı
Asıl adrenalin ameliyatta
Bence bu yoldan gidilmez denildiğinde gidenler, bu tümör çıkmaz denildiğinde çıkaranlarla aynı kişilerdir. Sporda riske edilen yaşam bizim, bunu adrenalin adına yapıyoruz. Cerrahideki adrenalin yaşamı kurtarmak adına. Yasal ve tıbbi sınırlar içerisinde, kabul edilebilir bir risk alıyoruz. Bu asla unutulmamalı. Ameliyata giriyorsunuz, karşınızda karaciğere giden damarın üzerine yapışmış bir tümör var. Elinizdeki delici kesici aletle kanatmadan onu sıyırmaya çalışıyorsunuz. Eliniz titrer, bir yanlış yaparsanız bedelini hastanın canıyla ödeyebilirsiniz. Bir karaciğer nakli yaptınız, gecenin ikisi asistanınız arıyor: "Hasta kanıyor veya damar tıkandı" diyor. İşte asıl adrenalin o zaman başlıyor. Motor sporlarını çok seviyorum ancak bunu spor olarak algılamak ne denli doğru olur bilemiyorum. Motosiklet spordan ziyade bir meydan okuma, korkmama, keşfetme ve sıra dışı olma isteği veriyor. Stresli geçen bir günün sonunda tek istediğiniz motora bineyim ve onunla olayım duygusu. Benim için motora binmek başlı başına stres atmak demek. Arabaya binerken insanlar en fazla ne yaparlar? Arabalarının sunroof'unu açabilirler. Ama bizim gökyüzümüz vardır. Motorla stres atmış olmak bir sonraki ameliyatlarda kesinlikle fayda sağlıyor. Bu birikim başka türlü nasıl çıkabilir? Günün sonunda çok tatlı bir yorgunluk oluyor. Ve motor sizi hep başka bir dünyaya götürüyor.
Uz. Dr. Murat Alp Alkaya/Anestezi ve Reanimasyon Uzmanı
Su altında kendimi sıfırlıyorum
Milli su altı hokeyi oyuncusuyum. 8 yaşından beri yüzüyorum ve şampiyonluklar elde ettim. 16 yaşımda su topuna başladım, ardından da su altı hokeyi yapmaya başladım. Su altı hokeyi Türkiye'de çok bilinen bir spor olmasa da şu anda 35- 36 takım bulunuyor ve her sene iki kez Türkiye çapında şampiyonalar düzenleniyor. Aynı zamanda milli sporcuyum. Su altı hokeyi; yer çekimsiz ortamda olmak, hiçbir şey duymamak, sadece o ana konsantre olmak açısından çok farklı ve etkileyici bir spor. Şu anda profesyonel düzeyde olmasa da işten vakit buldukça yapıyorum, yurt içi ve yurt dışı şampiyonalara katılıyorum. Yaptığım iş sürekli ameliyathanede olmayı gerektiriyor ve aslında izole olarak yaşıyoruz diyebilirim. Bu spor da öyle. Suyun altındayken hayattan kopuyorsunuz. Dışarıda olan hiçbir şey sizi ilgilendirmiyor. Bu nedenle aslında yaptığım spor ile mesleğim benzerlik gösteriyor. Spor benim yaşamımın bir parçası. Haftada 2-3 gün fitness de yapıyorum. Bu sayede hem stresimi atıyorum, hem enerjim yenileniyor, hem de yeni bir güne daha sağlıklı başlayabiliyorum. Anestezi gibi hastaların endişe duyduğu ve yoğun stresin bulunduğu bir branş doktoru olarak, bu spor ile kendimi sıfırlıyorum.
Yard. Doç. Dr. Kenan Kıbıcı/Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
Bacaklarım beni taşıdığı sürece koşacağım
Yıllar önce beyin cerrahi asistanı iken bel fıtığı hastası oldum. Bu süreçte tomografi çektirdim ve hocama gösterdim. Hocam, bel fıtığı olduğumu ve ameliyat olabileceğimi söyledi. Bu arada çivi çiviyi söker inancıyla yürüyüşe başladım. Bir gün spor alanında yürürken arkamdan gelen ve yaklaşık 60 yaşlarında bir beyefendi "Yürüme, koş!" dedi. O gün koşmaya başladım. Koştukça ağrılarım azalmaya başladı. Ağrılarım azaldıkça mesafeleri arttırdım. Yaklaşık 1 ay sonra hiçbir ağrım kalmadı. Önce spor sahasının çevresinde 2-3 km, sonra 5-10 km derken yarı maraton ve en son maraton koşmaya başladım. Bacaklarım beni taşıdığı sürece de koşmaya devam edeceğim. Koşmak, bir disiplin işi. Koşabilmeniz için düzenli bir yaşantınız olmalı. Zararlı besinlerden, sigaradan, alkolden uzak durmanız gerekir. Bu durum yaptığım meslekle de benzerlik gösteriyor. Beyin cerrahlığı da disiplin ve özveri gerektiren bir çalışma gerektiriyor. Hafta sonları da dahil her sabah en geç 6'da uyanıyorum. Çok erken saatte bir ameliyatım yoksa öncelikle koşuya çıkıyorum. Koşu sonrasında kendimi çok daha enerjik ve güçlü hissediyorum. Gün içerisinde daha pozitif oluyorum. Koşmak hem kaslarımı, hem de beynimi çalıştırıyor.
Prof. Dr. Hakan Özyuvacı/Diş Hekimi
Oğlum sayesinde saksafon çalmaya başladım
Oğlum sayesinde başladım saksafona. O baterist. Nefesli sazlar ustası bir asistanım vardı. Ondan rica ettim. 'Çocukluğumdan beri saksafon sesine hayranım' dedim. Bir saksafon getirdi ve ben çalmaya başladım. Mümin Şallıel'den ders alıyorum. Dört yıldır çalışıyorum. Daha da profesyonelleşmeye çalışıyorum. Konserlerimiz oldu. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde şiir dinletisi grubumuz var. Onlarla birlikte İzmir'de, Kocaeli'nde, İstanbul'da birçok kez şiir dinletilerinde konserler verdim. Hobi olarak yapıyorum. Diş hekimlerinden oluşan bir müzik grubumuz var, zaman zaman bir araya geliyoruz. Amacımız dinlenmek. Diş hekimliği stresli bir meslek. Hastalar diş hekimlerinden, diş tedavilerinden korkuyor. Biz de, onların canını yakacağız diye korkuyoruz, geriliyoruz. Bu şekilde rahatlıyorum. Resim çalışması yapıyorum. Suluboya ağırlıklı olarak çalıştığım resimlerim var. Bu da beni rahatlatıyor, başka bir dünyaya götürüyor. 1/200 boyutunda küçültülmüş trenler ve raylarım var, onların koleksiyonlarını yapıyorum. Almanya ve İtalya'da üretilen trenler bunlar. Onları seri olarak biriktirerek oynuyorum. İki hasta arasında 15-20 dakika oynayarak stres atıyorum.
Uzm. Dr. Faruk Tükenmez/ Kalp-Damar Cerrahı
Dalgaların dünyasına yatay geçiş
Yalnızca yüzme değil su üzerinde yapılabilecek her spor benim ilgi alanıma giriyor. Yelken de bunlardan biri. Yelken sporuna ilk optimist ile başladım. Türkiye Açık Deniz Yarış Kulübü'nün lisanslı sporcusuyum. Günün 12-14 saatini geçirdiğim hastaneden çıkıp yelkene vakit ayırdığımda, iş yoğunluğunun getirdiği stresten uzaklaşıyor, rüzgarın ve dalgaların dünyasına adeta yatay geçiş yapıyorum. Denizin üzerinde hele hele teknede olmak yaşamıma pozitif bir enerji katıyor. Denizin yararlı etkileri ile sağlık da depoluyorum. Yılın 12 ayının 10 ayı yarışla ve antremanla geçiyor. Mart ayında başlayan yarışlar, Aralık ayı sonuna kadar sürüyor. Kimi zaman kızgın güneşin altında bazen, kar, tipi ve dolu altında, bazen sakin, bazen de şiddetli rüzgar altında mücadelelerimiz centilmenlikle devam ediyor. Tekne bir adrenalin. Dostlarınızla mücadele içindesiniz ve kullandığımız tekneler hız makinası olduğu için hata affetmiyor. O adrenalin deşarjı yarış sırasında oluyor ve sonrasında tamamen ortadan kalkıyor. Geriye ise bedensel yorgunluk kalıyor. Hastanede beyin yorgunluğu yaşıyoruz. Hafta sonu da beden yoruluyor ama beyin dinlenmiş oluyor. İkisi birbirini dengeliyor.