Soğuk ama güneşli bir kış günü, Grand Tarabya Oteli'nde buluşuyoruz Pelin Karahan'la. Denizin üzerinde pırıl pırıl parlayan güneş gibi parlıyor gözlerinin içi. Tıpkı ekrandan göründüğü gibi Pelin Karahan. Özenli, zarif ve ağırbaşlı. Maddi sıkıntılar içinde ama sevgi dolu bir ortamda geçmiş çocukluğu. Anneannesi ve teyzeleri prenses gibi büyütmüş onu. Üniversitede turizm okumuş, hep çalışmak zorunda kalmış. Hem kendine hem annesine bakmak için geldiği İstanbul'da bir ajansa kaydolunca şansı dönmüş. O bir istikrar abidesi. 10 yıldır yaptığı meslekte Yeter üçüncü dizisi. 30 yaş dönüm noktası olmuş onun için. Evlenip çocuk sahibi olan Karahan kendini hayal ettiği ne varsa ona kavuşmuş hissediyor. Anneliğin onu çok değiştirdiği söylüyor, "Artık daha merhametli, daha vicdanlı ve daha duygusalım" diyor. Oğlu Ali Demir tüm hayatını kaplasa da eşine vakit ayırmaya özen gösteriyor. Kendisiyle ilgili her şeyle bugün bile yakından ilgilenen annesini asla ihmal etmiyor. Sanki ünlü bir oyuncu gibi değil de evimizin kızı, vefalı bir dost, sevgi dolu bir anne, özenli bir eş... Sohbet derinleştikçe içindeki neşeli kadını da görüyoruz, kaybettiği anneannesinden bahsederken gözlerinin buğulandığını da... Şiddet mağduru kadınların sesi olmaya hazırlanan güzel oyuncu sizin de kalbinize dokunacak.
- Az sayıda dizide oynadınız. Nasıl değerlendiriyorsunuz gelen teklifleri?
- Senaryo çok önemli. İyi gelmeli, seni içine çekmeli, gerçekçi olmalı. Yazın sayısız senaryo gelmişti. Hiçbiri Yeter gibi hissettirmedi. Sayfalarını merakla çevirerek sıkılmadan okuduğum başka dizi olmadı. Bir süre çalışmam diyordum. Fakat iyi bir senaryoyla karşılaşınca dayanamadım. Haziran ayında Koliba Film'den Ata Türkoğlu'yla bir araya geldik. Senaryoyu ilk okuyanlardan biriydim, çok beğendim fakat oğlum çok küçük olduğu için erken diye düşündüm ve teşekkür ettim. Ama içimde bir yerde kalmıştı. Kısmet oldu, ekim gibi yeniden yollarımız kesişti. Demir de biraz ortaya çıkmış olduğu için "Her halde bu işte bir hayır var" diyerek teklifi kabul ettim. İş beni beklemiş, ben işi beklemişim. Şimdi top seyircide.
- Dizide psikolojik şiddete maruz kalan bir kadını oynuyorsunuz. En ağır rolünüz bu olacak galiba?
- Şiddet toplumsal hatta evrensel bir konu. Bir kadın, eş ve anne olarak çok daha iyi hissettim karakterimin yaşadıklarını. Evliliğini bitirememesinin yegane sebebi çocukları. Bugün birçok kadın bunu yaşıyor ama sesini çıkartamıyor. Fiziksel şiddet çok daha gözle görülür bir şey. Psikolojik şiddet belki çok daha yaygın ama ispat edilemediği için kaçmak da mümkün olmuyor. Benim çevremde de var böyle kadınlar. Kadınlar bazen psikolojik şiddete uğradığını bile fark etmiyor. Kimi zaman kadın olarak düzeni bozmamak için kılıflar buluyoruz. Ama daha yıpratıcı. Psikolojik şiddet bazen fiziksel şiddetten daha zarar verici. Ben bir buçuk sene sonra televizyonda olacağım. Heyecanlıyım. Biraz da korkuyorum. Hep kalabalık kadrolarda yer aldım. Bu sefer başrolü Yurdaer Okur ile paylaşıyoruz. Seyircinin beğeneceğini düşünüyorum.
- Siz ne yapardınız şiddete uğrasaydınız?
- Dizide soruyoruz: Esaret mi, cesaret mi? Benim yanıtım cesaret.
- 30 yaşında evlendiniz, anne oldunuz, daha önce hiç oynamadığınız kadar dramatik bir rol canlandırdınız. 30 öncesi Pelin ve 30 sonrası Pelin arasında nasıl farklar var?
- Oyunculuk kariyerim ve yaşım birbiriyle örtüşerek yol aldı. Anne olduktan sonra anne rollerini hissetmem çok daha kolay. 20'li yaşlarımda bu rol gelse zaten kabul etmezdim. Öyle bir cesaretim olmazdı.
- Bir oyuncu için çok erken sayılabilecek yaşta evlenip erken yaşta anne oldunuz? Korkmadınız mı hiç evlilikten?
- Günümüzde kadınlar daha geç anne oluyor tabii. Hiçbir zaman korkmadım, hep istedim aile kurmayı. Bir çocuğumun olduğunu hayal ettim. 30 yaşında anne olmak istiyordum. Kısmet de öyleymiş. Kadın için 30 yaş önemli. Gençlikten tamamen çıkıp artık daha olgun olduğunuz bir dönem. Bir şeylerin farkına vardığınız bir zaman. Anne olmak için de bence güzel bir yaş. Ne çok geçe bırakmış oluyorsunuz ne çok erken...
- Anne olmanız size gelen rollerde bir farklılık yarattı mı?
- Dışarıdan algı nasıl bilmiyorum. Ama tabii ki anne rolleri de gelmeye başlıyor ister istemez. Daha genç roller de geliyor hâlâ. Biraz fiziksel özelliklerle de alakalı. Minyonum. Çocuksu bir yüzüm var. Hâlâ genç birini oynayabilirim. Tabii bir 10 sene sonra göreceğiz bu özelliklerim işe yarıyor mu yaramıyor mu? Annelik anne oynarken çok işe yaradı ama.
- Bir senedir annesiniz. Annelikle aranız nasıl?
- Oğlum bugün bir yaşını dolduruyor. Artık daha merhametli, daha vicdanlı ve daha duygusalım. Annelik çok güzel ve zor ama tek bir cümleyle özetlenebilir: Dünya bir yana, Ali Demir bir yana. Bütün gün aklımda bir o var, bir de geriye kalan her şey ve herkes. Tek önceliğim o.
- Şimdi diziyle birlikte uzun saatler çalışıyorsunuz. Özlüyorsunuzdur oğlunuzu...
- Sağolsunlar setteki arkadaşlar bu konuda çok yardımcı oluyor. İdare ediyorlar beni. Çok yormadan, yıpratmadan çalıştırıyorlar. Çocuğumu görmeye, onunla olmaya vaktim kalıyor. Bu işime de olumlu yansıyor. Hem eşim, hem anne, hem bir kariyerim var, hem de kendime ait bir hayatım... Çok bölünüyorum. Bazen hangisine öncelik tanıyacağımı şaşırıyorum. Bunlar bir sisteme oturuyor zamanla.
BEŞ KEZ TRAŞ ETTİRDİK BİR YAŞINA BASMAMIŞ ÇOCUĞU
- Kim ilgileniyor Ali Demir'le siz çalışırken?
- Babaanne aslında yakın oturuyor ama bir bakıcımız var. Onunla birlikte idare ediyoruz. O bana çok destek oluyor şu anda. Babası da bu konuda iyi bir destekçi. Benim olmadığım zamanlarda birlikte vakit geçiriyorlar. Yaşı da büyüdüğü için baba-oğul paylaşımları da artıyor.
- Başladı mı oğlunuz konuşmaya?
- Başladı. "Anne" diyor. "Hadi" diyor. "Dede" diyor. Hayatım "Anne, hadi!" cümlesiyle geçiyor.
-Size daha çok benziyor galiba...
- Aslında ikimizin karışımı. Saçlı bir çocuk olarak doğdu. Öyle de devam ediyor. Beş kez traş ettirdik daha bir yaşına basmamış çocuğu.
- Huyu peki?
- Huyu galiba çoğu yerde baba. Yapacak bir şey yok. (Gülüyor) Sürekli telaşlı, biraz sabırsız bir hali var. Biraz inatçılık da var kanda. Sağolsun.
ANNEM MEDYA TAKİP SİSTEMİNDEN FARKSIZ
- Anneniz sizinle hâlâ çok yakından ilgileniyor bildiğim kadarıyla...
- Sormayın çok meraklıdır. Benim nerede, ne haberim çıkmış hep takip eder. Çıkan haberlerimi toplar, biriktirir. Sosyal medyayı takip eder. Medya takip sisteminden farksızdır.
- 10 yıldır bu işi yaptığınızı düşünecek olursak evde bu koleksiyon için özel bir oda vardır herhalde.
- Bilgisayarla da arası çok iyi. Kendine bir arşiv sistemi kurmuş. Saklıyor benimle ilgili çıkan ne varsa... Bayılıyor o işlere. Bana çok sıradan gelen bir şey anne olarak ona özel geliyor.
- Nasıl bir çocukluk yaşadınız?
- Çok mutlu bir çocuktum, mutlu bir ailede büyüdüm. Ankaralıyım. Oradaki dostluklar, çocukluktan gelen arkadaşlıklar çok daha başka. Prenses gibi baktılar bana. Anneannem olsun, teyzelerim olsun... Tek çocuktum ama tek çocukluğun yalnızlığını hiç hissetmedim.
SEYİRCİ KOMİK YÖNÜMÜ HENÜZ BİLMİYOR
- Hiç sinema filminiz yok. İster misiniz bir filmde rol almak?
- Çok istiyorum. Gelmedi mi? Geldi teklif. Hem de çok. İçime sinen bir proje olmadığı için oynamadım. Belki de doğru yaptım. Bu zamana kadar olmamasında bir hayır vardır diye düşünüyorum. Güzel bir şey olsun isterim. Türü, yönetmeni falan da önemli değil. İzlediğimde gururlanacağım, oğlumun da büyüdüğünde zevkle seyredebileceği bir filmde oynamak isterim.
- Komedi ister misiniz?
- Olabilir çünkü komedi yönümü kimse bilmiyor. Seyirci beni hep ağlarken gördü. Kavak Yelleri'nde sevimli sahneler vardı ama komedi bir işte hiç yer almadım. Seyirciye farklı yönlerini gösterebilmek güzel tabii.
ÖZEN YOKSA MUTLU EVLİLİK BİR HAYAL
- Günleriniz nasıl geçiyor?
- Gündüz Ali Demir'le vakit geçiriyorum. Parka gidiyoruz hava uygunsa. Alışverişe çıkıyorum, markete gidiyorum. Bazen akşam eşimle baş başa bir yemek yiyoruz. Karı-koca birlikte zaman geçirmek de lazım. Aslında boş günlerim çok telaşlı ve yorucu geçiyor. Bazen çalışırken daha az yoruluyorum.
- Eşiniz onunla ilgilenmeyince sitem ediyor mu?
- Buna çok fırsat vermiyorum. Birçok kadın belki aynı hatayı yapıyor. Çocuktan sonra eşlere daha az zaman ayrılıyor. Öncelikler değişiyor ister istemez. Ama unutmamak lazım. O da sizin eşiniz. Onunla bir hayat kurdunuz. Özenmek lazım yoksa mutlu evlilik bir hayal.
BİR KEZ DAHA ANNE OLMAK İSTİYORUM
- Oğlunuzun bir kardeşi olsun istiyor musunuz?
- Evet, çok istiyorum. Şu an çalışmasaydım muhtemelen ikinci çocuğu yapardım. Güzel bir iş yaptıktan, ilk çocukla arasına da biraz zaman girdikten sonra yapacağım kısmetse.
- Bir kızınız olsun ister misiniz peki?
- Özellikle kızım olsun gibi bir arzum yok. Kalabalık aile seviyorum ama Allah bilir artık o kısmını.
- Hamilelikte aldığınız kiloları hemen verdiniz? Özel bir diyet yaptınız mı?
- Hiç çaba sarfetmedim. Çok da yedim ama bünye meselesi. Bir de emzirmek çok önemli. Altı ay emzirdim. Çok şanslıydım, aldığım kiloları hemen verebildim. Zaten bir şey yapmaya çalışsam da yapamazdım büyük ihtimal çünkü insan yiyince mutlu oluyor. O yüzden yemek taraftarıyım.
- Pişirmeyi de sever misiniz?
- Severim. Çok iddialı olduğum bir yemek yok ama tatlılarım iyidir. Son dönemde hep tatlı yapıyorum. Güzel makarnalarım vardır. Yemeyi sevince yapıyor da insan.
ÇALIŞIP, PARA KAZANMAM GEREKİYORDU, BU KADAR NET
- Üniversitede turizm okumuşsunuz.
- Eskişehir'de okudum. Şu an en yakın arkadaşlarımın tamamı üniversiteden.
- Gönlünüzde oyuncu olmak var mıydı hep?
- Yoktu. Turizm okurken de yazları otellerde çalıştım. Bir kadın için çok zor bir sektör. Çok erkek egemen. Yükselmek, bir yere gelmek çok zor. Çok fazla zaman istiyor. Benim de belki o kadar sabrım ve enerjim yoktu. Hemen hayata atılmak istiyordum. Bir an önce çalışıp para kazanmam gerekiyordu. O yüzden orada fazla vakit harcamamam gerektiğini düşündüm. İstanbul'a ilk geldiğimde dijital reklam yapan bir şirkette çalışmaya başladım. Sonra tesadüfen ajansa kaydoldum. Ek gelir için başladığım işte 10. yılım doldu.
- Aileye destek olmak için mi çalışıyordunuz?
- Hem kendime hem de aileme bakmam gerekiyordu. Çalışmam ve para kazanmam lazımdı. Bu kadar açık ve net. Ailesinin durumu çok iyi olan, babasının parasıyla rahat yaşayan biri olmadım hiç. Annem babam ayrıydı. Hem başımın çaresine bakmam hem de anneme destek olmam gerekiyordu. Çok şanslıydım, işler yolunda gitti.
- Kardeşiniz var mı?
- Annemin ikinci evliliğinden bir kardeşim var. 10 yaşında bir kız.
KÖTÜ KALPLİLERE ÇOK TAKILMAMAK LAZIM
- Sosyal medyada aktifsiniz. Olumsuz yorumlar geldiğinde canınız sıkılmıyor mu?
- Instagram'ı seviyorum. Twitter ve Facebook hesaplarımın kontrolü daha çok annemde. Hepsine birden yetişemiyorsunuz ister istemez. Sosyal medyada gelen yorumlara çok kulak asmamak lazım. Çünkü gerçekten yıpratıcı olabiliyor. Bazıları artık kıskançlık noktasında. Bunlarla baş edemeyiz zaten, sonu yok. Her önüne gelen bir şey yazar, yorum yapar olmuş. Sizi hiç tanımadan... O kötü kalplilere çok takılmamak lazım.
- Çocuklarının fotoğrafını koyan ünlüler genelde eleştiriliyor...
- Ali Demir'in fotoğrafını Anneler Günü'nde koydum. Yeni doğmuşken hemen koymak istemedim. Özel olan bir günde paylaştım. Hem nazar değmesin dedim hem de biraz daha büyüsün kendine gelsin istedim. Saklanacak bir şey yok. O da her çocuk gibi bir çocuk. Ha benim çocuğum ha başkasının çocuğu. Bu işi yapıyorsam, ünlüysem o da ünlü bir annenin çocuğu... İster istemez bir yerde çekilecek, görülecek. Sır gibi saklayınca işler daha da büyüyor. Çocuğun yüzünü göstermezseniz işler olduğundan daha büyük hale geliyor.
PİŞMAN OLMAKTAN KORKARIM
- Ağırbaşlı bir insan gibisiniz uzaktan bakınca...
- Değilim aslında. Öyle gözüküyorum demek ki. Tabii ki ben de çıkıyorum, geziyorum, gülüyorum, eğleniyorum. Hep kontollüyümdür. Burcum Terazi. Dengesizlik ondan galiba.
- En sevmediğiniz yönünüz ne?
- Çok kararsızım. Önemli konularda kararlıyımdır. Çay mı içeyim yoksa kahve mi? Hayattaki basit şeyler konusunda çok kararsızım. Bu da beni çok yoruyor. Verdiğim karardan pişman olmaktan korkuyorum. O süreç beni daha çok yoruyor.
- Gözleriniz çok güzel. Kime çekmiş?
- Teşekkürler. Açık renk gözlü insanların yıldızı biraz daha düşük oluyor. Nazarı topluyorlar galiba. Gözlerim aynı annem. Oğlum da bana çekmiş. O konuda şanslı gidiyoruz. Anne tarafım Arnavut göçmeni. Selanik'ten gelmişler.
- Güzel bir kadın olduğunuz için zorlandınız mı hayatta?
- Zorlandım tabii. Otellerde çalıştığım zaman kolay olmuyordu. Kendinizi korumak zorundasınız. Göze çarpıyorsunuz. O da istediğiniz bir durum olmuyor. Ama kimi zaman da kolaylaştırdı hayatımı. Özellikle oyunculuk yaparken ekranda iyi durmak çok avantajlı.