Doktor olmak istese de bütün aile hukukçu olduğu için o da mecburen hukuk fakültesine giriyor. Giriş o giriş... Aşkla andığı yakışıklı eşi Senih Üstel'le de burada tanışıyor. İsimleri geçince gözlerinin parladığı iki çocukları oluyor, Samsun'da hem çalışıp hem de oldukça sosyal, eğlenceli, mutlu bir hayat yaşıyorlar. Safiye Ayla'dan Yaşar Özel'e, Dario Mo'ya kadar Samsun'a gelen dönemin bütün ünlü sanatçıları mutlaka onların evine de uğruyor. O da Samsun, Ankara ve İstanbul hattında duruşmadan duruşmaya koşuyor. Eşinin 1976'da vakitsiz ölümünden sonra İstanbul'a yerleşmeye karar verince de işte Göztepe'deki bu eve taşınıyor. Geçen yılları siz toplayın. Karşımda oturan ve okul yıllarını, nasıl tuttuğunu koparan bir avukat olarak tanındığını, Emel Sayın'ı eşlerinden nasıl kurtardığını, Şener Şen'le Sermin Hürmeriç'i önce barıştırıp sonra nasıl boşadığını anlatan bu muhteşem kadına bakınca ben yılları, yaşları ve zamanı unuttum.
- En büyük aşkınız avukatlık mı?
- Hayır, ben hukuku düşünmüyordum çünkü benden 16 yaş büyük ablamdan itibaren hepsi hukukçu... En büyük ablam yargıtay üyesi olarak vefat etti. Aslında ben şarkı da söylemeyi severim ama hiç dile getirmedim.
- Babanız kızlarını okutma konusunda ne kadar kararlıymış.
- Bizim ailede okumamış hiç kimse yok. Ben de bütün aile hukukçu olduğu için hukuku istemiyordum. Fakat maalesef o yıllarda Samsun'da oturuyorduk, ablam Ankara'da savcıydı. Ankara'daki fakültelerden birini seçmek zorundaydım. Tıbbiye için ilk gidilmesi gereken sınıf Ankara'da yoktu. Böyle olunca mecburen hukuk fakültesini seçtim.
- Fakültede sevebildiniz mi bari hak hukukla ilgilenmeyi?
- Zaten çok disiplinli bir öğrenciydim. Çok iyi not tutardım. Hâlâ bir parmağımda o yıllardan kalan bir kemik var. Fakülteye 250 kişi başladık, üç kişi bitirdik. İki erkek ve ben.
- Eşiniz de fakülte aşkı o zaman...
- Eşimle bir arkadaşımız tanıştırdı. O bitirmişti, bir dersi kalmıştı. Bu arada bir başkası daha benimle evlenmek istemişti ama ben eşimle evlenmeye karar verdim. İkinci sınıfta da evlendik ama düğünümüz mezuniyetten sonra yapıldı. Çünkü ben fakülteden mezun olmayı şart koşmuştum.
NECATİGİL BENDEN HOŞLANIRDI
- Şiirlerinizin yer aldığı Sesler adlı kitabınızdaki fotoğraflarınıza bakıyorum da gençlik yıllarınızda çok gönül yakmış olmalısınız...
- Dokuzuncu sınıfı Zonguldak'ta okudum. Behçet Necatigil de hocamdı. Necatigil oradaki bir mahalli gazeteye beni beğendiğini ihsas ettiren yazılar yazdı. Bu yazılarda beni tarif ediyordu. Tabii bunu bizim sınıftaki öğrenciler görüyor. O yazıyı kesip tahtaya asmışlar, yanına bir kalp çizip ok geçirmişler. Ben derse kalktığım zaman herkes pür dikkat dinlerdi ama Necatigil, arkasını dönüp pencereden dışarıya bakardı. Yüzüme bakamazdı. Bu yazıların hepsi bendeydi fakat maalesef Samsun'daki evimize hırsız girdi ve onur belgelerimle birlikte bu notları da yaktı.
- Neler yazmıştı?
- 'Asil bir duruşu var, saçları şöyle' diye beni tarif ediyordu. Hocanın boynunda sıraca derler bir cilt hastalığı vardı. İstanbul'a geldiğimde maalesef onu hiç arayamadım.
- 1950'li yıllarda Samsun'da sizden başka kadın avukat var mıydı?
- İki üç kadın avukattık. O yıllarda sadece Samsun'da değil, Ankara ve İstanbul'da da davalar alıyordum. Samsun'la İstanbul arasında tek başıma otomobilimle çok gidip gelmişimdir. Samsun'da Karadeniz bölgesi PTT hukuk müşavir avukatı olarak 28 yıl çalıştım. Üç yıl Ankara var. İstanbul'da da 1979'dan itibaren 35 yıl çalıştım.
- Meslekteki başarınızın sırrı ne?
- Bugünün işini yarına bırakmam. Tebligat yapılacak yere, elden götürürüm, cevapları hemen alır, dosyaya koyarım. Bir buçuk yıl öncesine kadar otomobil de kullanıyordum. İstanbul'da oradan oraya gidip işlerimi hızla hallediyordum.
- Hayatta vazgeçemeyeceğiniz ne var?
- Benim bütün sevgililerim ve dayanaklarım vefalı, saygılı evlatlarım. Biri Leyla Çağatay Üstel kızım, diğeri de Hüseyin Tunç Alp Üstel oğlum. Hayatımdan kıymetli çocuklarımdır. Kızım elektronik mühendisi, halkla ilişkiler yapıyor. Oğlum ise mimar. İkisinin de başarılarıyla mutlu oluyorum. İki de dünya tatlısı torunum var.
EMEL SAYIN'I İKİ EŞİNDEN DE BEN BOŞADIM
- Birçok ünlü sanatçının boşanma avukatısınız. Ne sırlar vardır kim bilir sizde?
- Şener Şen'in Sermin Hürmeriç'le boşanma davasında karşısındaki avukattım. Şener Şen, benimle konuşmak için evime geldi. Boşanma davası için istediğim parayı duyunca, tavana kadar fırladı. Vermek istemedi. Onları önce barıştırdım, beş yıl evliliklerine devam ettiler. Fakat beş yıl sonra ufak bir nedenden boşandılar. Sermin Hürmeriç başlarda çok üzüldü ama sonra bir İngilizle evlendi.
- Boşanmak isteyen çiftlerle önce psikolog gibi konuşup barıştırmaya mı çalışıyorsunuz?
- Evet, müvekkilimden izin alıp karşı tarafla da konuşuyorum. Boşanmadan önce anlaşma yoluna gidilmesi için uğraşırım. Evlilikte her iki tarafın da daha anlayışlı olmalarını, saygıyı yitirmemeleri gerektiğini anlatıyorum. Saygı sevgiden daha ön planda gelmeli. Çoğu zaman beni dinliyorlar. Songül Öden'in davasını da verdiler ama sonra başka bir avukatla devam ettiler. Ayşe Sarıkaya ile Nigar Uluerer'in de da avukatıydım.
- Emel Sayın'ın kadrolu avukatı gibiymişsiniz... Size çok güveniyor olmalı... Nasıl bir müvekkildir?
- Emel Sayın'la daha İsmet Kasapoğlu'yla evliyken tanıştım. O tarihten sonra da boşanma, tahliye, kira gibi her işine baktım. Selçuk Aslan'dan da ben boşadım. Emel bu evlilikten çok rahatsız oldu, çünkü çok kavga ediyorlardı. Selçuk Aslan tabii genç delikanlı, anlaşamıyorlardı. O sırada da Konya'da askerliğini yapıyordu, orada bir celsede boşadım. Emel Sayın çok iyi bir insandır. Fevkalade, yumuşacık, terbiyeli... Ailesine karşı çok bonkördür.
- Adliye koridorlarında sizi nasıl tanırlar?
- Tuttuğunu koparan avukat olarak tanırlar. Kazandığım bir davadan sonra hakim çevresindekilere 'Nilüfer Hanım, bir buçuk iki yılda bitecek bir davayı bir ayda tamamladı. Onu iyi takip edin' demişti.
- Bu kadar başarıdan sonra çok para kazanmış olmalısınız...
- Sadece bu evim var. Ücretimi hep peşin alırdım. Ama kazandığım her şeyi ailemle çocuklarımla değerlendirdim.
BU KADAR YILDIR HİÇ YORULMADIM, EVDE OTURMAYI DA HİÇ DÜŞÜNMEDİM
- Hep böyle bakımlı mısınızdır?
- Her zaman. Sabah 05.00'te kalkarım, kuaförüme bir gün önceden haber veririm, saat 06.00'da buluşuruz. Dostlarım, müvekkillerim beni hiçbir zaman makyajsız, saçım yapılı olmadan görmemiştir.
- Meslekte en uzun çalışan avukat siz misiniz?
- Olabilir çünkü bildiğim başka bir dostum yok.
- Bu yaşa kadar hiç emekli olup dinlenmeyi düşünmediniz mi?
- Hayır düşünmedim. Yorulmadım, çalışmayı yeğledim. Evde oturamazdım. Kabul günleri gezmeyi sevmezdim. Moda Deniz Kulübü'nde arkadaşlarımla haftada birkaç gün buluşuruz.
- Genç avukatlara henüz yolun başındalarken neler önerirsiniz?
- Dürüst olsunlar. Aldıkları işi kendileri takip etsinler. Ciddi olsunlar. Bizim mesleğimiz dakiktir. Bir dakika geç kalmak size davayı kaybettirir. Müvekkillerine devamlı bilgi versinler.
- Bitmeyen bir davanız var mı?
- 1954'ten beri süren bir şahsi davam var. Babacığımın veraset davası hâlâ sonuçlanmadı. Bize Samsun'da 25 dönümlük bir yer bıraktı ama dava gitti, geldi ama dosya tamamlandı, yeniden yargıtaya gitti ama hâlâ tetkikte. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi'nde bekliyor. Bugüne kadar yüzlerce davaya baktım ama bir tek bu dava sonuçlanmadı.