"Babamın cerrah olmasından gurur duyuyorum. Ben Hacettepe'de doğdum, tıp eğitimimi Hacettepe'de aldım ve babam benim hocamdı. Babam sadece benim değil tanıdığım birçok kişinin de hocasıydı ve bu durum bana kendimi hep ayrıcalıklı hissettirdi. Çocukluğumda babamdan uzak kalmamak için geceleri ve hafta sonları onunla ameliyatlara giderdim. Babam sezaryene girdiğinde soyunma odasında oturup, onun çıkmasını beklerdim. Sezaryen çıkışında bazen kucağında bebeği getirip bana gösterirdi. İlkokul ve ortaokul sıralarında yaz tatillerimi de hep babamın yanında geçirdiğimi hesaba katarsak, meslek seçiminde babamdan etkilendiğimi söylemek yanlış olmaz. Babamın cerrah olmasından dolayı benim çocukluğum ve gençliğim bu meslekle ilgili anılarla dolu. Aslında babam da ben de cerrahlıkla ilgili bir şeyler konuşmayı sevmeyiz. Kalp cerrahisi çok ağır bir branş fakat ben hiç pişmanlık yaşamadım. Tıp çok uzun bir eğitim süreci gerektiriyor. Tıp fakültesini bitirmek, ihtisasını almak ardından akademik unvanları elde etmek için çok çaba sarf edilmesi gerekiyor. Kendi çocuğumum bu kadar zorluğa katlanmasını ister miyim bilemiyorum. Bu arada çocuğumuzun göbek bağını Viyana Operası'nın bahçesine gömdüğümüzü de belirtmek isterim. Yani sanatçı olmasını istiyorum ama her şeye rağmen cerrah olmak isterse meslek seçiminde onun kararını desteklerim."
YILLARDIR AYNI MUAYENEHANEDELER
Op. Dr. Osman Oymak Estetik plastik cerrahi uzmanı
DOKTORLUKTAN BAŞKA BİR MESLEK HİÇ BİLMEDİM
Babası ile birlikte yıllardır aynı muayenehanede aynı mesleği yapan Op. Dr. Osman Oymak, babası Op. Dr. Atilla Oymak'tan nasıl etkilendiğini şu sözlerle anlatıyor; "Ben öyle bir ortamda büyüdüm ki doktorluktan başka bir meslek bilmiyordum. Başka bir meslek seçemezdim gibi geliyordu bana. Babamın göz önünde olması, operasyondan sonra 'ne kadar güzel yaptın' denilmesi, takdir edilmesi beni çok etkiledi. Babamın da cerrah olması beni aynı zamanda hep rahatlattı. Bir insanın doktor olduğuna pişman olabilmesi için başka bir meslek bilmesi gerekir. Biz buyuz, başka bir şey bilmiyoruz. Tıp fakültesini kazandığım zaman babam sevinçten çıldırdı. Sonradan anladım ki bu işi yapan biri olarak oğul da bu işi yapınca hoşuna gitti. 'Tamam biz olduk artık' dedi. İki çocuğum var, tıbba girsinler istemem ama hayır da demem. Zaten hiçbir şeye hayır demiyorum. Eskiden tıp okumak daha prestijliydi. 20 sene okuyacaklar. 20 senede millet işini bitirirken biz daha yeni başlıyoruz. Çocuklarımı doktorluğa hiç özenmeyecek şekilde yetiştirdim ama olurlarsa da olur. Bir şey yapamam."
BABA-OĞUL GÖĞÜS CERRAHI
Op. Dr. Erdal Taşçı / Akciğer nakli cerrahı
KAZA GEÇİREN ÇOCUĞU KURTARINCA BABAMA HAYRAN OLDUM
"Göğüs cerrahisi uzmanı olan babam Doç. Dr. Orhan Taşçı'nın doktor olduğunu ilk fark ettiğimde ilkokuldaydım. Veli toplantısına babam değil, benden büyük kuzenimle gitmiştim. Herkesin babası yanındaydı ve babam bana söz verdiği halde yanımda değildi. Acil olarak bir hasta için hastaneye gitmek zorunda kalmıştı. Aslında uzun seneler boyunca bu durum, hep böyle devam etti. Hasta olduğumda bile babam hastaneye gitmek zorunda kalmıştı. Çok kızardım kendimce babama, çok kıskanırdım onun hastalarını hatta oğlu yerine hastası olmayı istediğimi hatırlarım. O kadar kızardım ki babama; Babalar Günü'nü kutlamazdım, 'Unuttum' derdim. Çocukluk işte... Ben 10 yaşındayken acil bir hasta nedeniyle babamı çağırdılar ve babam beni de götürdü hastaneye. İşte o zaman gördüm ve anladım hayat kurtarmanın ne demek olduğunu, o zaman anladım cerrah olmanın ne kadar fedakarlık gerektiğini. Benim yaşlarımda bir çocuktu, trafik kazası geçirmişti ve babam hayatını kurtarmıştı. Kaza geçiren çocuğun babasını, çaresizliğini, üzüntüsünü ve sonrasındaki buruk sevincini gördüm. İşte o gün babama hayran oldum, o günden sonra babamı daha da çok sevdim ve hiçbir Babalar Günü'nü unutmadım. Şimdi ben de, babam gibi bir cerrahım ve benim de bir oğlum var, kokusunu duymadan uyumak istemediğim. O kadar çok gece var ki, oğlumun kokusunu duymadığım, öpemediğim, hastayken yanında olamadığım, 40 derece ateşi varken yüzlerce kilometre uzaklara hayat kurtarmak için, organ almaya gittiğim. Oğlum şu anda üç buçuk yaşında ve bana yanında olmadığım için küsüyor, tıpkı benim babama küstüğüm gibi. O daha bilmiyor yanında neden olamadığımı. Ama içim rahat, nasıl olsa bir gün anlayacak, hatta belki de anlamaktan öte, kendisi de aynı şeyleri yaşayacak, hatta belki de bir gün o da babası ve dedesi gibi cerrah olacak".
ÜÇ KUŞAK CERRAHLAR
Prof. Dr. ERHUN EYÜBOĞLU Genel cerrahi uzmanı
CAMEKANDAN AMELİYAT YAPAN BABAMI İZLERDİM
Eyüboğlu ailesi üç kuşaktır cerrah yetiştiriyor. Dede, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ali Kamuran Eyüboğlu 2008 yılında hastalanana kadar aktif olarak çalışmış. İdealist bir doktormuş Ali Kamuran Bey, parası olmayan hastaları muayene eder, ilacı alacak parası olmayan hastalara ilaçlarını kendisi temin edermiş. 2011 yılında 80 yaşında hayatını kaybeden babasını küçüklüğünden beri örnek alarak bugün çok başarılı bir genel cerrahi uzmanı olan Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, duygularını şu sözlerle anlatıyor: "Çok küçük yaşlarımdan beri, babamın hastalarına karşı sıcak ve anlayış dolu yaklaşımı karşısında hastalarının da ona karşı saygı ve sevgi dolu davranışları beni her zaman etkilemiştir. Daha ilkokul çağlarında ameliyat salonlarının seyir camekânlarından onu izlerken, gelecekte doktor olmayı daha o zamanlar aklıma kazımıştım. Babamdan devraldığım bu bayrağı gelecekte taşıması için doktor olan oğluma bırakacak olmam beni son derece mutlu ediyor."
Op. Dr. ATİLLA ADNAN EYÜBOĞLU Estetik plastik cerrahi uzmanı
YASTIKLARA DİKİŞ ATILAN BİR EVDE BÜYÜDÜM
Eyüboğlu ailesinin 28 yaşındaki en küçük doktoru ise Plastik, Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Atilla Adnan Eyüboğlu. O da dedesi ve babasını örnek alarak cerrah olmaya nasıl karar verdiğini şu sözlerle anlatıyor: "Küçük yaşlarda sınırsız olan hayal gücümüzle türlü hayaller kurarız. Birçoğumuz pilot veya astronot olmak istemiştir hayallerinde. Oyunlarla beynimizi geliştirir ve gördüklerimizle yolumuzu çizeriz. Yastıklara kameradan ters görüntü alınıp dikiş atılan bir evde büyüdüm ben. Hastane koridorlarında koştum, sokaklardan artan zamanlarda. Çok emek harcadı değerli ailem; elimden tutup yürüttü doktor olan dedelerim. Doktorluk zor zanaat denilen günümüzde zoru da gördük ailemizden, çalışıldığında elde edilen mutluluğu da. Tersi düşünülemezdi meslek olarak, baba mesleğinin devamı da cabası... Rahmetli dedemin ve babamın ve tüm babaların babalar gününü kutluyorum".