İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin düzenlediği 4. Bilgi Genç Sosyal Girişimci yarışmasının 10 finalisti belli oldu. Bu yıl yarışmada ödül kazanan projeler Uluslararası Sosyal Girişimcilik yarışmasına da katılabiliyor. Tüm Türkiye'den 40 projenin katıldığı yarışmanın sorumlusu Serdar Apaydın, sosyal girişimci gençlere destek olmak amacıyla bu programı yürüttüklerini söylüyor. Yarışmada Enes Kaya 'SineMasal', Aysu Erdoğdu 'Eşya Kütüphanesi' ve Ece Çiftçi de 'SosyalBen' projeleriyle finalistler arasında yerini aldı. Bu gençlerden kimi sinemayı köylere taşıdı, kimi çocukların kişisel gelişimine öncelik verdi, kimi de şehir hayatında unutulan paylaşım kültürünü tekrar canlandırmak için ödünç alma sistemini hayata geçirdi. Birbirinden farklı ve toplumsal sorunlara çözüm üreten projeleri konuşmak için gençlerle bir araya geldik. Hepsi de "Hayatın anlamını sosyal girişimcilikte bulduk" diyor. İşte toplumsal sorunlara çözüm üretmeye gönül vermiş gençlerin proje hikayeleri...
SİNEMASAL'LA ARTIK SİNEMA KÖYLERDE
(Enes Kaya-26) Enes Kaya Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi. Çocukken Düzce depremini yaşamış. Eğitimi için Denizli'de bulunduğu sürede bir öğrenci yurdunda kalan Enes Kaya'nın sinemayla bağ kurması tam bu döneme rastlıyor. Kaya depremden kurtulmuş kurtulmasına ama yaşadığı travma onu takip etmiş, mesela yurtta kaldığı dönemde sürekli deprem oluyor hissi yaşamış ve bu his yurttan kaçmasına neden olmuş. Bu kaçışlar esnasında da sinemayla tanışmış: "Yurttan kaçtığım günlerden birinde bir afiş sayesinde ilk defa sinema filmi izledim. Bambaşka hayatlarla tanıştım. Bir süreliğine yaşadığım olumsuzlukları unutup mutlu oluyordum, hayatım değişmişti. Üniversitede de film setinde çalışma imkanım oldu. Mesleğimden dolayı Türkiye'nin birçok köyüne gitme fırsatı buldum. Köyde yaşayan insanların karşılaştıkları sorunları birebir gözlemledim. Şehirdeki birçok sosyal aktivitenin köylerde olmaması beni düşündürdü. Kendi hayatımdan yola çıktım, sosyal aktiviteleri olmayan köylerdeki çocukların ve gençlerin hayata daha olumlu bakabilmeleri için yedi yıllık fikri hazırlıktan sonra 2012'de SineMasal Açıkhava Sinema Festivali'ni hayata geçirdim." Kaya ön hazırlık çalışmaları kapsamında tam 69 köyü ziyaret edip, içlerinden altısında SineMasal etkinliklerini düzenlemeye başlamış. Enes Kaya ve SineMasal ekibi etkinlik yapacakları köye haber vermeden, aniden gidiyor. Köye kornaları çalarak giriş yapınca, şenlik başlamış oluyor. Hemen köyün meydanına sinema çadırını kurup, işe girişiyorlar. Akşam olduğunda ise ekip geldikleri gibi aniden toparlanıp köyü terk ediyor.
SİNEMAYLA İLK KEZ TANIŞTILAR
Geçen yıl Güneydoğu'da Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin'in bazı köylerinde düzenlenmiş bu etkinlik. Hem yurtiçinden hem de yurtdışından gelenlerle oluşan ekip yüzde 94'ü ilk kez sinemayla tanışan yaklaşık 7 bin çocuğun ve gencin hayatına sinemanın büyüsüyle dokunmuş. Kaya, yaşıtı olan bir gençle yaşadığı diyalogu şöyle anlatıyor: "İlk gittiğimiz köydü, bir gencin 'Hayatımda daha önce hiç sinemaya gitmemiştim, teşekkür ederim' demesi beni çok etkiledi. Çoğu kültürel aktivite hep şehir merkezlerinde gerçekleşiyor. Sosyal aktivitelerin ulaşmadığı köylerde insanların sinemayla tanışması hayatlarını da değiştiriyor. Bütün hayatımı buna adamaya karar verdim. Biz bir insan değişirse dünyanın değişeceğine inanıyoruz." SineMasal bu yıl etkinlikleri için Karadeniz bölgesini seçmiş. Gösterilerecek filmler arasında Osman Sınav'ın
Uzun Hikaye, Ahmet Uluçay'ın
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Yılmaz Erdoğan'ın
Kelebeğin Rüyası var
. Enes Kaya "Sanırım, oyuncular ve yönetmenler de köylere gelecek. Trabzon'un bir köyünde de bir filmin galasını yapmayı istiyoruz. Sinema artık köylerde!" diyor.
ŞEMSİYELER ÇOCUKLARIN HAYATINI DEĞİŞTİRİYOR
(Ece Çiftçi -20) Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisi Ece Çiftçi, lise yıllarından beri sivil toplum oluşumlarında ve sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor. SosyalBen adlı projesinin temelleri de lise yıllarına dayanıyor. Şu an beşinci yılına giren SosyalBen projesiyle gönüllü gençler, 7-13 yaş arası çocukların kişisel gelişimleri için çalışmalar yürütüyor. Ekonomik anlamda dezavantajlı öğrencilerle ilgilenen SosyalBen gönüllüleri şehir şehir dolaşıyor. Çiftçi "Amacımız çocukların yeteneklerini ve sosyal becerilerini keşfetmelerine yardımcı olmak. Bu kapsamda çeşitli atölye çalışmalarımız oluyor. Tiyatrodan müziğe, danstan takı tasarımına ve yöreden yöreye değişen atölye programlarımız var. Eğitimden sonra çocuklar 'Evet, sosyalim, ben bir SosyalBen'im' diyebilsin istiyoruz" diyor. SosyalBen'in 120 gönüllüsü var. SosyalBen şemsiyeleriyle de sosyal medyada seslerini duyuruyorlar. Çiftçi şemsiyelerin hikayesini ise şöyle anlatıyor: "Kararlaştırılan bir etkinliğe maddi sıkıntı yüzünden gidemiyorduk. 'Ne yapabiliriz?' diye düşündük. Şemsiye fikri ortaya çıktı. Üniversitenin mütevelli heyetinin başkanı şemsiyenin altında poz verdi, sosyal medyada paylaştık. Sonra Ömer Dinçer, Mehmet Sabancı derken işadamları da işin içine girdi. Emre Altuğ, Çağla Şıkel, Behzat Uygur, Sarp Apak ve Hüsnü Özer gibi ünlüler de film setlerinde şemşiye açıp poz verip 'Biz de SosyalBen'iz, biz de destek veriyoruz' dediler. Bunun sonucu satışlarımız arttı ve 750 şemsiye satarak çocukların yanına gidebildik."
YURTDIŞINA DA AÇILDIK
Şanlıurfa, Sinop, Çorum, Makedonya ve Giresun'da proje tamamlanmış. Şimdi de Gambiya, Hatay ve Kahramanmaraş'ta etkinlikler devam edecek. Çiftçi'yi Şanlıurfa'da bir çocukla yaşadığı diyalog da çok etkilemiş: "Atölye çalışmasından sonra yemek ve çikolata verilmişti. Bir çocuk hiçbir şey yemedi. Yanına gidince cebini gösterdi. Çikolatayı cebine saklamıştı. Bana cebini gösterip 'Bunun ne olduğunu bilmiyorum ama eve götüreceğim' dedi. İşte o gün 'Bu çalışmayı asla bırakmayacağım' dedim. Atölyelerde enstrümana ilk kez dokunan da var, boya kalemi görüp resim yapan da..."
İMECE KÜLTÜRÜ GERİ GELİYOR
(Aysu Erdoğdu-29) Aysu Erdoğdu ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden mezun. Genel yönetim yüksek lisansını Belçika'da bitirdikten sonra sivil toplum ve sosyal girişimcilik alanına yöneliyor. Ekibin diğer üyesi Ayşe Gökçe Buruk ise İsveç'te etkileşim tasarımı yüksek lisansı yapmış. İki arkadaş "Türkiye'de neden ödünç alıp vermek online bir şekilde olmasın? Bu bir ihtiyaç değil mi?" diye düşünüp yola koyuluyor. İlk başta "Acaba insanlar, online bir mecrada paylaşım yapar mı?" diye araştırma yapıyorlar. "Takas mı, hibe mi, yoksa ödünç alma mı olsun?" diye soruyorlar. Sonuçta ödünç almanın şehir yaşantısında bir ihtiyaç olduğunu tespit ediyorlar. Amaçları şu an hâlâ köylerde süren ama şehir yaşantısında azalan imece kültürünü hatırlatmak.
BÜYÜK ŞEHİRLERDE PAYLAŞIM AZALDI
Erdoğdu, ödünç alıp vermenin insanların ilgisini çektiğini söylüyor: "Büyük şehirlerde paylaşım azalmış durumda. Bizim neslimiz, bizden önceki nesillere göre, komşunun kapısını çalmakta zorlanıyor, bu bir ihtiyaç. Biz de esyakutuphanesi.com adlı internet sitesiyle bunu hayata geçirdik. İnsanların birbirine ödünç vermesine aracı oluyoruz" diyor. Esyakütüphanesi.com şu an kapalı bir sistem, davetiyeyle üye oluyorsunuz. Ama eşyalar arasında yok yok. Siteye üye olduysanız bilgisayardan gitara, müzik aletlerinden elektronik eşyalara, kamp malzemelerinden gelinliğe, matkaptan blendıra kadar birçok eşyayı ödünç alabiliyorsunuz. En çok paylaşılan ve ödünç alınan ise kitap ve film DVD'leri... Erdoğdu, insanların hobileriyle ilgili bir eşyayı ödünç verdiğinde heyecanını da paylaştığını söylüyor.