Düşünce tarihinin en ilgi çekici isimlerinden Sigmund Freud, insana büyük mutluluk verecek hallerden birinin kalabalık bir topluluk önünde alkışlanmak olduğunu söyler. Hatta bunun, pek çok insanın en büyük fantezisi olduğunu da iddia eder. Bu fanteziye, kalabalık topluluk tarafından alkışlanmadan önce -anne veya eş gibi- 'kazanan kişi'de emeği olan birine minnetlerin sunulduğu bir konuşma yapmayı da ekleyebilirsiniz.
Gerçi Nobelli romancı Orhan Pamuk, Nobel Ödülü'nü almadan önce yaptığı teşekkür konuşmasında annesine veya eski eşine değil -bavul imgesi üzerinden- babasına şükranlarını sunmuştu. Yazarlığında pek emeği olmadığını düşündüğü annesine teşekkür etmedi. Bilakis inceden sitem etti.
Behind the Candelabra adlı filmdeki rolüyle TV filmi dalında En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'ne layık görülen ünlü aktör Michael Douglas da, geçtiğimiz günlerde işte böyle bir teşekkür konuşması yaptı. Teşekkür ettiği kişi, geçtiğimiz ağustos ayında ayrıldığı karısı Catherine Zeta-Jones idi. Çift, buzları eriten bu teşekkür konuşmasından kısa bir süre sonra tekrar birleşme kararı aldı.
Üç Boyutlu Portre'nin bu haftaki konuğu; Michael Douglas'ın karısı ve iki çocuğunun annesi Oscarlı aktris Catherine Zeta-Jones. Çikolata-şeker fabrikası sahibi David James Jones'un kızı, film yapımcısı Stephen Jones'un kardeşi, aktör Michael Douglas'ın karısı olduğu için -haliyle- ömrünün son demlerini yaşayan Kirk Douglas'ın da gelini olan Catherine Zeta-Jones, 1969 Galler doğumlu. Onun da doğum günü, kocasınınki gibi 25 Eylül. Ama tabii aralarında 25 yaş var. Zeta-Jones, tipik bir Terazi Burcu kadını. Tipik derken öncelikle güzelliği kast ediyorum. Malum, Terazi kadını güzelliğiyle meşhurdur. Yerli ve yabancı birer misal yeterli: Ayşegül Aldinç ve Monica Bellucci.
Catherine Zeta-Jones'un baba mesleğini göz önüne alınca insan, "Charlie'nin Çikolata Fabrikası filminin yönetmeni Tim Burton, Jones'u filminde neden oynatmadı?" diye sormadan edemiyor. Naif bir soru işte. Sırf babası çikolata imalatçısı diye oynatmak zorunda değil elbette. Hem zaten Burton, Dövüş Kulübü'ndeki Marla Singer rolüyle hafızalara kazınan Helena Bonham Carter'dan kolay kolay vazgeçmez.
CADALOZ SALON TANRIÇASI
Catherine Zeta-Jones, kariyerine çocuk yaşlardayken başladı. Daha 10 yaşında iken, sahnede şarkı söyleyerek ve dans ederek bir 'lokal yıldız' olmuştu. Londra'da The Arts Educational Schools'da müzikal tiyatro konusunda eğitim aldı. Birleşik Krallık çapında şöhrete 1991 yılında The Darling Buds of May adlı televizyon filmiyle ulaştı. Onu dünya çapında üne kavuşturansa 1998 yılında Anthony Hopkins ve Antonio Banderas gibi ustalarla birlikte oynadığı Maskeli Kahraman Zorro adlı film oldu. Bu filmde Elena rolü için dans etmeyi, ata binmeyi ve kılıçla dövüşmeyi öğrendi.
Jones'un kariyerinde Steven Soderbergh imzalı 2000 yapımı Trafik ile Rob Marshall imzalı müzikal Chicago'nun özel bir yeri var. En iyi performansa, bu filmlerdeki rollerinde ulaştı. Kardeşinin yöneticisi olduğu Initial Entertainment, Trafik filminin de yapımcısıydı. Trafik'te kocasıyla birlikte oynayan Zeta-Jones, bu film çekildiğinde hamile olduğundan kendisi için hamile bir karakter yaratıldı. Jones, Chicago'daki Velma Kelly rolündeki performansı ile de En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar'ını aldı. Filmdeki başarılı performansını anlatmak için ona, 'cadaloz bir salon tanrıçası' diyenler bile oldu.
Catherine Zeta-Jones, bir süredir filmlerdeki performanslarından çok özel hayatıyla gündeme geliyor. Geçtiğimiz nisan ayında Manik Depresif-Bipolar II bozukluğu nedeniyle akıl ve ruh sağlığı merkezine yattı. Bir ay tedavi gördü.
Akıl ve ruh sağlığı merkezinden taburcu olduktan bir süre sonra da Michael Douglas'la ayrılık kararı aldılar. Ayrılmalarında Michael Douglas'ın "Oral seks yüzünden gırtlak kanseri oldum," şeklindeki açıklamasının etkisi olduğu söylendi. Bu cümleyi duyunca insanın aklına ister istemez meşhur Deep Throat (Derin Gırtlak) filmi geliyor.
İşin ironisi bir tarafa, tekrar birleşme kararı aldıkları için asıl ayrılık sebebinin de artık pek önemi kalmadı. Hem ayrılık, hem de tekrar birleşme kararını Michael Douglas'ın verdiği rivayet ediliyor. Demek ki Douglas, karısıyla birlikte olmayınca David Fincher imzalı Oyun filminde bir şirket tarafından doğum günü hediyesi olarak kendisine sunulan büyük bir 'tanrı oyunu' yüzünden aklını yitirme noktasına gelen Nicholas karakteri gibi biçare kalabiliyor.
Bu filmin neredeyse intihal derecesinde esinlendiği John Fowles başyapıtı Büyücü'nün başkahramanı Nicholas'ın çaresizliğinden daha hallice bir çaresizlik bu. Çünkü romanın kahramanı Oxford mezunu Nicholas Urfe (Harf hatası değil, adamın soyadı Urfe. 'Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık,' vecizesini hesaba katarak söyleyelim) -onuru dâhil- her şeyini geri dönüşsüz biçimde kaybediyordu.
Douglas ise filmde, 'tanrı oyunu'nda bütün kaybettiklerini tekrar kazanıyordu. Tıpkı gerçek hayatta, en kıymetli varlığını, karısı Catherine Zeta-Jones'u tekrar kazandığı gibi…
BAL VE BİRAYLA SAÇ MASKESİ
- Jones, Zeta adını anneannesinden almış. Annesinin adı ise Patricia Fair.
- İki erkek kardeşi var. Biri (Stephen) film yapımcısı, diğeri ise (Craig) dublör.
- Bugüne kadar 31 filmde oynadı.
- Kocası ile 1998'de bir film festivalinde tanıştı. Aralık 1999'da nişanlandılar, Kasım 2000'de de evlendiler. Jones, düğünde Kelt motifleriyle süslü bir Galler yüzüğü taktı.
- Ünlü çift, evlenmeden önce bir sözleşme imzaladı. Buna göre boşandıkları takdirde Zeta-Jones evliliklerinin her yılı için Michael Douglas'tan bir buçuk milyon sterlin alacak. Çiftin, Ağustos 2000 doğumlu Dylan adlı bir erkek ve Nisan 2003 doğumlu Cary adlı bir kız çocuğu var.
- Bir araştırmaya göre Zeta-Jones, pek çok kadının sahip olmak istediği türden saçlara sahip. Saçlarını, bal ve bira karışımı bir maske ile besliyor.
- Modacılar tarafından en şık giyinen ünlülerden biri olarak kabul ediliyor. Genellikle göz alıcı renkte elbiseler giymeyi seven Jones, siyah ve lacivert gibi koyu renkleri de zaman zaman tercih ediyor.
- İngilizce ve ana dili Galce'nin yanı sıra Fransızca ve İspanyolca konuşuyor.