Geçtiğimiz 22 Ocak, birçoğumuz için sıradan bir kış günüydü... Ancak çok uzaklarda ABD'de yaşayan bir anne için uykusuz geceler, kabus gibi günler bu tarihte başladı. New Yorklu anne Betzaida Jimenez, gezmek için İstanbul'a giden kızı Sarai Sierra'dan günlerdir haber alamıyordu. Sarai 22 Ocak 2013'teki dönüş uçağına binmemişti... Ailesi ondan en son 21 Ocak'ta Galata'ya giderken haber almıştı. Aile, bir daha ulaşamadıkları kızlarının bulunması için yetkililere başvurdu, sosyal medyada fotoğraflarını paylaştı... Türk polisi gizemli bir şekilde kaybolan Sarai'nin bulunması için geniş çaplı bir arama başlattı. FBI ve CIA devreye girdi. Günler geçtikçe Sarai'nin ailesinin umutları tükeniyordu. Ve korkulan oldu. İki çocuk annesi, 33 yaşındaki Sarai, çok sevdiği ve fotoğraf çekmek için geldiği İstanbul'da vahşice öldürülmüştü. Cankurtaran'daki surların dibinde ölü bulundu. Sarai'nin ölümü üzerine çok senaryo yazıldı, çizildi. Kimi ajan dedi, kimi uyuşturucu kuryesi... Hiç kimse onun sıradan bir cinayetin kurbanı olduğuna inanmak istemedi. Şüpheler surlarda yaşayan Laz Ziya lakaplı evsiz üzerinde yoğunlaşmıştı. Ziya Tasalı, Cankurtaran'daki surlarda fotoğraf çeken Sarai'ye saldırmış, aralarındaki itişme sırasında genç kadın kafasına aldığı darbeyle bayılmıştı. Katil zanlısı Ziya Tasalı şimdi Silivri Cezaevi'nde ve tutuklu yargılanıyor. Davanın ilk duruşması 3 Eylül'de görülecek. Sanık hakkında canavarca hisle adam öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet, cinsel saldırı ve nitelikli hırsızlık suçundan da beş yıldan 14 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Sarai'nin genç avukatı Ceren Şarman, ailenin Türk adaletine güvendiğini ve davayla ilgili gelişmeleri yakından izlediğini söylüyor. Genç kadının çok tartışılan ölümünün üzerinden yedi ay geçti, ancak ailesinin acısı yıllar geçse de dinmeyecek. Özellikle de anne Betzaida Jimenez, kızını kaybetmenin acısıyla dine sığınmış durumda, kiliseden çıkmıyor. Sierra'nın ailesi geçtiğimiz hafta avukatları aracılığıyla katil zanlısı Ziya Tasalı'ya bir mektup gönderip onu affettiklerini açıklamıştı. Gönderilen mektupta "Adalet yerini bulacak ve Sarai'ye karşı işlediğin suçun cezasını çekeceksin," ifadeleri yer alıyordu. Acılı anne Betzaida Jimenez olanları Pazar SABAH'a anlattı.
-
Öncelikle bir anne olarak acınızı paylaşıyor ve başsağlığı diliyorum. Biliyorum hiç kolay değil, ancak kızınızın başına gelen bu olay sizi nasıl etkiledi? İlk kaybolduğunda ve ölüm haberini aldığınızda neler hissetiniz?
- Kayboluğunu duyduğumda ilk olarak kaçırıldığını düşündüm. Ona telefonundan ve Skype'tan ulaşmaya çalıştım. Üzerime müthiş bir korku çöktü. Sürekli Allah'a dua ediyordum. Ne uyudum ne de yemek yedim. Öldüğüne asla ihtimal vermek istemiyordum. Ama ölmüştü! Bir süre söylediklerine inanamadım, inanmak istemedim. Diğer kızım Christina ile birlikte bunu sadece bir FBI çalışanından duyarsak inanabileceğimizi söyledik. Ve FBI çalışanı evime geldiğinde gerçeği anladım, gözyaşlarına boğuldum. Eşimin ve yakınlarımın desteğiyle ayakta durabildim. Bu acıyı sadece bir anne anlayabilir.
-
Sarai'nin katil zanlısının yakalanması sizi bir nebze olsun rahatlattı mı? Davayı takip ediyor musunuz?
- Henüz yedi ay oldu ama acı hâlâ aynı. Kızım için hâlâ ağlıyorum. Onu çok özlüyorum. O kişinin yakalandığına memnunum, çünkü artık başka birilerini incitemeyecek. Davayı takip ediyoruz, bizi temsilen duruşmalara avukatımız Ceren Şarman girecek.
KIZIMA NEDEN ZARAR VERDİN?
-
Katil zanlısının ne şekilde cezalandırılmasını arzu ediyorsunuz? Karşı karşıya gelseniz ona neler söylemek istersiniz?
- Cezayı Türk mahkemelerinin adaletine bırakıyoruz. Sanığa şunları söylemek isterdim: 'Kızıma neden zarar verdin? Kızım sana karşı koyduğunda neden vazgeçip gitmedin? Şu an kızım ailesiyle yaşıyor olabilirdi, sen de özgür bir adam olabilirdin. Sen bizden bir eşi, bir anneyi ve bir evladı aldın. Ama Tanrı'nın merhameti ve bağışlayıcılığı vardır. Ve senin yapman gereken ona sığınıp ruhunu günahlardan arındırmaktır.' Biliyorum güzel kızım Sarai'yı bir gün tekrar göreceğim.
-
Sarai'nin ölümüyle ilgili farklı şüpheleriniz var mı? Kızınızın CIA ajanı ve uyuşturucu kuryesi olduğu söylentileri çıktı. Bu iddialarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Bunlar yersiz iddialar, bu tür sorulara yanıt vermek istemiyorum.
-
Biraz da geçmişe dönecek olursak, Sarai'yla ilişkiniz nasıldı? Yakın mı oturuyordunuz? Aile ilişkileriniz sıkı mıydı? Hangi aralıklarla bir araya gelirdiniz?
- Sarai hep çocuklarıyla gidecek park, müze gibi bir yerler bulurdu. Kız kardeşi ile beni de çağırırdı. Erkek kardeşi David ile şehirde buluşup birlikte vakit geçirirdik. Eşinin çalışmadığı günlerde ise onunla ve çocuklarıyla vakit geçirirdi. O, çok duygusal, sevgi dolu ve eğlenceliydi. Telefonda saatlerce konuşur, çocuklarıyla gezilere giderdik. Akıllıydı, sürekli bana şaka yapardı. Çocuklarıyla iş yerime gelir, günümün nasıl geçtiğine bakardı ya da beni arardı ve öğlen yemeğine çıkardık hep beraber. İtalyan yemekleri yapıp, bizi akşam yemeğine davet etmeyi çok severdi. Evinde misafir ağırlamak hoşuna giderdi. O böyle bir insandı.
-
Çocuklarına karşı nasıldı?
- Çocuklarını çok severdi. Onları gittiği her yere götürürdü, onlarla zaman geçirdi. Çocuklarına sarılır, öperdi hep. Doğum günlerinde ve yılbaşında onlara kendilerini hep özel hissettirirdi. Çocukları onun her şeyiydi. Bu yüzden torunlarım için çok üzülüyorum.
-
Ölümünü çocuklarına nasıl anlattınız? Çocukların tepkisi nasıl oldu?
- İlk sorunuzu cevaplamak ne kadar zorsa, bu da öyle. Silas ve Sion (Sarai'nin çocukları), eşim, kuzenim Lizette ve kiliseden yakın arkadaşlarım ile birlikteydi. Ben de diğer kızım Christina ile havaalanına gittim. Sarai'nin eşi Steven ve oğlum David'in yanlarında kızım olmadan havaalanında karşımıza çıkmaları beni o kadar üzdü ki, şu an bunları zor konuşabiliyorum. Eve geldiğimizde kapıyı çocuklar açtı ve annelerini sordular, çünkü babaları Steven'in annelerini alıp eve geleceğini düşünmüşlerdi. O anda babaları çocuklara annelerinin bir kişi tarafından incitildiğini ve hastanede olduğunu söyledi. Bir süre geçtikten sonra öldüğünü söyledi. Çocuklar hıçkırıklara boğuldu, saatlerce ağladılar. Bu noktada babalarının çocukları kucaklayıp, hüzünlerini paylaşmaktan başka yapacağı bir şey yoktu... İç burkan ve üzücü bir andı bizim için.
-
Şimdi çocuklar kiminle kalıyor?
- Steven çok güçlü ve çocuklarını seven, iyi bir baba. Çocuklara çok iyi bakıyoruz ve bakacağız. Biz birbirine bağlı bir aileyiz. Çocuklar iyi olmaya çalışıyor.
STEVEN ONUN İLK AŞKIYDI
-
Tek başına Türkiye'ye gideceğinden sizin haberiniz var mıydı? Varsa ne düşündünüz?
- Evet, böyle bir seyahati ekim ayından beri planladığını biliyorduk. Ancak babası ve ben, daha önce kendi kendine böyle bir seyahate gitmediği için endişeliydik. O bize gülümseyip, endişelenmememiz gerektiğini, eşi Steven ve çocuklarını her gün arayacağını söyledi. Ancak biz yine de endişeliydik. Bana internetten nereye gideceğini ve nerede kalacağını göstermişti. Gerekli araştırmayı yapıp bütçesini ona göre ayarlamıştı. İnternetten, gidilecek yerler bulma konusunda başarılıydı.
-
Sarai'nin eşiyle ilişkisi nasıldı? Mutlu bir yaşantısı vardı diyebiliyor musunuz?
- Sarai evlendiğinde 18 yaşındaydı. Steven onun ilk aşkıydı. Çok uyumlu bir çiftti. İyi anlaşır ve çok eğlenirlerdi. Sarai eşini çok severdi. Eşi onun seyahat planını biliyor ve destekliyordu. Eşi de bizim gibi onun ilk seyahati olacağı için endişeliydi. Sarai gittiği yerden her gün telefon edeceğine söz vermişti.
SARAI ÇOK MUTLU BİR ÇOCUKTU
-
Kızınızın Türkiye'ye gelme nedeni ne olabilir sizce?
- Üniversiteye başladığından beri fotoğrafçılığa merakı vardı ve bu konuda başarılıydı. Değişik yerlerin fotoğrafını çekmek istiyordu. Türkiye'ye gitmek istediğini söyledi. Köprülerin, farklı ve tarihi yerlerin fotoğraflarını çekmek istiyordu. Zaman zaman evimize gelip, heyecanla çektiği fotoğrafları gösterirdi.
-
Sarai nerede dünyaya geldi? Nasıl bir çocukluk geçirdi? Kaç kardeşi vardı?
- 9 Kasım 1979 tarihinde doğdu. Çok hareketli ve sürekli koşan bir çocuktu. Benimle ve kız kardeşiyle oynamayı çok severdi. Ne zaman fotoğrafını çeksek, hemen poz verirdi. Kıyafetlerle oynamayı çok severdi. dokuz yaşındayken kilisede herkesin huzurunda şarkı söylemişti. Çok mutlu bir çocuktu.
-
Üniversite okudu mu? Hiç çalıştı mı? Mesleği neydi?
- Yarı zamanlı olarak Staten Island Üniversitesi'ne gidiyordu ve orada psikoloji okuyordu. Kalan zamanında da bir doktorun muayenehanesinde sekreterlik yapıyordu.
-
Maddi sıkıntılar yaşadığı yazıldı. Gerçekten öyle miydi?
- Herkesin hayatında belli dönemlerde maddi sıkıntıları olmuştur.
TEKLİF ONDAN GİTTİ
Henüz iki yıllık avukat olan, 25 yaşındaki Ceren Şarman'ın bu davayı almasının hikayesi de oldukça ilginç. Şarman, Sarai Sierra'nın ölüm haberini duyunca çok üzülmüş ve onlar için ne yapabileceğini düşünmeye başlamış. ABD Konsolosluğu'nu arayarak aileye ulaşan Ceren Şarman, ailenin avukatı olmadığını öğrenince onlara avukat olarak yardımcı olmaya karar vermiş. Genç avukat uzun süren uğraşlardan sonra Sarai'nin eşi Steven Sierra'nın telefonunu bulmuş. Aile ilk önce tereddüt etmiş. Sonra New York'tan bir senatör aramış ve Şarman'ın bilgilerini almış. Fakat sonrasında aile bir anda görüşmeyi kesmiş. Birkaç ay sonra Şarman aileden bir e-mail almış. Aile bu olayın kapatılmaya çalışıldığını ve bir avukata ihtiyaç duyduklarını söylüyormuş. Bunun üzerine Şarman ailenin avukatlığını üstlenmiş.
SARAİ'NİN ÖLÜMÜNDE ŞÜPHE UYANDIRAN NOKTALAR:
- Sierra'nın, fotoğraf çekmek üzere İstanbul'a geldiği söyleniyor ama fotoğraf makinesi yerine tablet bilgisayar kullanıyordu.
- İlk defa yurtdışına çıktığı söylenen Sarai'nin Türkiye seyahati öncesinde Almanya ve Hollanda'ya gidip sonra yine İstanbul'a dönme nedeni anlaşılamadı.
- Maddi durumunun kötü olduğu söylendi ancak alışverişlerde hiç kredi kartı kullanmadı. Elektronik imza bırakmamak için olabilir mi?
- İstanbul'da bir otelde kalmak yerine neden Tarlabaşı'nda kiraladığı evde kaldı?
- Sarai Sierra kaybolunca sadece Türkiye polisi değil FBI ve CIA de seferber oldu.
- Sanık Ziya Tasalı'nın çelişkili ifadeleri, birileri tarafından yönlendirildiği yönünde şüpheler uyandırdı.