Tanıştığı her insanın gönlünde bir çizik bırakmıştı, geçtiğimiz hafta 84 yaşında hayata veda eden Osep Minasoğlu... Yeşilçam'ın en önemli stüdyo ve set fotoğrafçısıydı. Sanatçı Tayfun Serttaş da onunla tanıştığında henüz 17 yaşındaydı, Osep Minasoğlu ise 70. Serttaş, onun arşivi üzerinde 10 yıl çalıştıktan sonra 2009'da bir sergi açtı.
Stüdyo Osep adlı bir kitap hazırladı. Bu sergideki parçaların tümü daha sonra Vehbi Koç Vakfı Koleksiyonu tarafından satın alındı. Bana ise kısmet olmadı Osep Minasoğlu ile tanışmak. Bu yazıyı yazmadan bir gün önce Serttaş'la buluşacak, Bomonti-Petites Soeurs Bakımevi'nde Osep'i ziyaret edecektik. Ancak olmadı. Oraya gidemeden birkaç saat önce Minasoğlu'nun vefat haberini alan Tayfun Serttaş, telefonda bana "Osep'i kaybettik," derken bir yandan da ağlıyordu. Böylece bana onu,
Stüdyo Osep'ten okuduğum kadarıyla yazmak düştü.
EN SEVDİĞİM ŞEY FOTOĞRAFÇILIK
Minasoğlu, kendi kaleme aldığı hayat hikayesinde fotoğraf tutkusunu şöyle özetliyor: "Hayatım boyunca en büyük zevk aldığım iş, fotoğraf çekmektir ve bunu mümkün olduğu kadar en iyi şekilde yapmaya çalışırım. Ben, mümkün olursa da elime bir para geçecek olursa, daima en iyi, Canon'un ve Nikon'un makinelerini alır, onlarla en iyi resimleri çekmeye çalışırım. Dolayısıyla en sevdiğim şey fotoğrafçılıktır ve eğer elime para geçecek olursa, en iyi yapabileceğim şey çok güzel bir stüdyo kurmaktır. Beyoğlu'nda beni herkes tanır ve iyi resim çektiğimi bilir. Dolayısıyla bana geleceklerini tahmin ederim. Çok sağ olun, çok teşekkürler..."