Star Wars'un üçüncü filmi olan Jedi'ın Dönüşü / Return of the Jedi Mayıs 1983'te vizyona girdiğinde, George Lucas'ın uzay fantezisi, film serisi olmaktan çıkıp, bir global tüketim fenomenine dönüşmüştü bile. Aynı adlı ilk filmi 1977'de, İmparator / The Empire Strikes Back isimli ikinci filmiyse 1980'de vizyona giren Star Wars'un bu kadar kısa zamanda yakaladığı muazzam başarı, Lucas'ı da şaşırtmıştı. Jedi'ın Dönüşü'nün gösterime girdiğinde, Lucasfilm çoktan bir imparatorluğa dönüşmüştü bile. Şirket, filmlerden oyuncaklara, çizgi romanlardan bilgisayar oyunlarına kadar, eğlence sektörünün her alanına el atmıştı. Amerikan çocukları kahvaltıda X-Wing savaş mekiği şeklindeki mısır gevrekleri yiyor, okula üstünde Darth Vader'ın resmi olan tişörtlerle gidiyor, rüyalarında kendilerini Luke Skywalker olarak görüyorlardı. İşin daha da ilginç bir yanı vardı. İlk filmin dağıtımı hariç Star Wars serisinin tüm hakları Lucas'ta saklıydı. Bütün kontrol onundu. İyiliğin tarafında mücadele eden bir avuç asinin, galaksiye hükmeden şeytani imparatorlukla olan mücadelesini anlatan film serisinden kazandıklarının, Lucas'ı bir imparatora dönüştürmesi de kaderin bir cilvesiydi. Çünkü ilk başta Lucas, Star Wars'un çok da başarılı olmasını beklemiyordu. Derdi, daha küçük ve kişisel filmler yapmaktı. Bunları gerçekleştirebilmek için de Star Wars'tan kazanacağı başarıyı, stüdyolara karşı kullanmak istiyordu. Kul kurarmış, kader gülermiş. İşler planladığı gibi olmadı. Coleridge'in Yaşlı Denizci şiirindeki albatros misali, Star Wars serisi de Lucas'ın boynuna, yönetmenin hayatı boyunca kurtulamayacağı bir yük gibi asıldı.
BABASI TASVİP ETMEDİ
Lucas, Star Wars'u 1973'te yazmaya başladı. Bir önceki filmi American Graffitti, düşük bir bütçeyle çekilmesine rağmen, gişede çok başarılı olmuştu. Filmin yapım ve dağıtımını üstlenen Universal Stüdyoları da, hiç vakit kaybetmeden Lucas'a yeni bir film için teklif götürdü. Bilim kurguyu her zaman çok sevmişti Lucas. Çocukken babasıyla beraber her cumartesi sabahı Flash Gordon veya Captain Marvel gibi haftalık film serilerini izlerdi. Lucas'lar, Modesto adlı ortalama bir California şehrinde yaşayan, orta halli bir aileydi (zaten 'modesto' da İspanyolca'da mütevazı anlamına gelir). George'un babasının ismi de George'du ve küçük bir kırtasiye dükkanı vardı. Baba George, neredeyse her 'baby boomer' gibi hızlı arabalarla kafayı bozmuş olan oğlunun bir gün aile işini devralmasını bekliyordu. George'un gözüyse uzaklardaydı. Şans eseri kurtulduğu bir kazadan sonra arabalara olan hevesini sinemaya yöneltmiş ve üniversitede sinema okumak için evi terk etmeye karar vermişti. Babası, onun başarısız olacağından emindi. Ne de olsa 2. Dünya Savaşı neslinden geliyordu o; film çekmek gibi uğraşlar onun için çok afaki uğraşlardı. George'un kararını hiç tasvip etmedi. Star Wars, bir anlamda Lucas'ın babasıyla birlikte çocukken izlediği filmlere, çocukluğuna ve belki babasına saygı duruşu olacaktı. Lucas, hikayenin üzerinde çok çalıştı. Başlarda gereksiz şekilde karmakarışık olan öyküyü basitleştirdi. Bunu yaparken farkına vardı ki, anlatmak istediği destan, bir filme sığmayacak kadar yoğun bir mitolojiyi içeriyordu. O dönemde ilk filmin devamının nasıl gelmesi gerektiğini kafasında planlamıştı. Universal Pictures, Lucas'ın sunduğu bu detaylı senaryo planını reddedince, gereken finansmanı 20th Century Fox stüdyosu sağladı; çekimler, 1976'da başladı. Tüm bunlara rağmen Lucas ile babasının arası halen kötüydü.
LUKE SKYWALKER'A BENZİYOR
Star Wars'un başkahramanı olan Luke Skywalker'ın (Mark Hamill) adının, fonetik olarak Lucas'a benzerliği dikkat çekici bir detaydı. Luke, başkaldıran bir karakterdi. Yetimdi, evrenin unutulmuş bir köşesinde, amcasının yanında çiftçilik yapıyordu. Ama gözü her zaman ufuklardaydı. Amcası Owen (Phil Brown), Luke'a babasıyla ilgili ser verip sır vermiyordu. Ona, babasının aslında Klon Savaşları'nda nam salmış büyük bir kahraman olduğunu, daha sonra Luke'u Jedi şövalyesi olarak eğitecek Obi Wan Kenobi (Alec Guinness) söyleyecekti. Star Wars'ta Obi Wan, Luke için bir anlamda baba görevini üstleniyordu. Bu da Lucas'ın hayatıyla benzeşen bir detaydı. Lucas'a film okulunda öğretmeni olan Irvin Kershner kol kanat gerdi; onun en büyük destekçisi oldu. Lucas, Kershner'a olan babalık borcunu yıllar sonra onu ikinci Star Wars filminin başına getirerek ödeyecekti. Okuldan sonra Lucas, Francis Ford Coppola'yla tanıştı ve Coppola, Lucas'ı şirketinde işe aldı. Coppola, belki de Lucas'ın babasıyla olan sevgi-nefret ilişkisinin farkına varmıştı. Çünkü onunla Baba filminde birlikte çalıştı. Michael Corleone'nin babasına artık her zaman onun yanında olduğunu söylediği ünlü olduğu kadar gerilim yüklü hastane sahnelerini Lucas çekecekti.
SERİYİ ONA ADADI
Star Wars'un ikinci filmi İmparator gösterime girdiği zaman, iyi baba-kötü baba imgelemesi artık Star Wars serisinin 'leitmotif'ine dönüşmüştü. Luke'un, başdüşmanı olan Darth Vader'ın (David Prowse) aslında babası olduğunu öğrendiği film, her anlamda karanlık bir yapımdı. Artık Lucas başarılı bir film yapımcısıydı. Luke'un, Darth Vader'ın onu kötülüğe davetini reddi, bir anlamda Lucas'ın kendi babasına vurduğu bir fiskeydi. "Seni reddettim ve başarılı oldum," diye haykırıyordu ona. Fakat bunu yaparken de hüzün doluydu. Jedi'ın Dönüşü hem ilk üçlemenin son bölümüydü hem de Lucas'ın babası ve kendisiyle hesaplaşmasının finali. Skywalker, üç filmlik mücadelesinde yavaş yavaş babasına dönüşmüştü. O da Darth Vader gibi kapkara bir üniforma içindeydi. Bir önceki filmde babasının kestiği sağ kolu robotik bir uzuvla değiştirilmişti, yani insanlığını kaybetmeye başlamıştı bile. Babasıyla yaptığı düelloda gösterdiği şiddet, Darth Vader'ın en acımasız yöntemlerini andırıyordu. İşte burada bile onu yine babası kurtaracaktı. Filmin sonunda Darth Vader, efendisi olan İmparator'u öldürüyor ama bu esnada kendi sonunu da hazırlıyordu. Kendi hayatını oğlununkinin önüne koyuyordu. Ve Luke, en sonunda babasını anlıyordu. Bu Luke'un, Darth Vader'ın hayatı boyunca yaptığı seçimlerle aynı fikirde olduğu anlamına gelmiyordu. Sadece baba ve oğulun birbirlerini anlamasını simgeliyordu. George Lucas, Jedi'ın Dönüşü'nde hem babasını şereflendiriyor hem de ondan özür diliyordu. Artık kendisi de bir babaydı. Bir işadamıydı. Öncelikleri değişmiş, hayatı babasının gözünden görebilme yetisini kazanmıştı. Artık babasını çok iyi anlıyordu. Jedi'ın Dönüşü'yle George Lucas, hayatının anlamı olan Star Wars serisini babasına adıyordu.