1. Günlerden pazar. Cornishe boyunca, Ortaköy-Rumelihisarı arasında yürüyüş yapan, koşan, bisiklete binenlerin arasındaymışçasına güne başlamışsın. İki saat volta, plajda voleybol oynayanlar arasına karışma seanslarından sonra Casablanca'da brunch masasındasın. Önünde İngiliz usulü bir omlet, yanında Bellini, ufukta Amin Maalouf'un yazdığı gibi Doğu'nun Limanları (Rue Dar el-Mreisseh).
2. Öğle saatleri. Saifi Village'ın tek sokak üzerine kurulmuş deri, çanta, hediyelik eşya dükkanlarını talan ettikten sonra istikamet önce bir kahve, ardından alışveriş için Kitsch butik (14 Gemmayzeh Street).
3. Karnın aç. En sevdiğim Achrafieh bölgesine alalım seni. Sokaklarında, fırınları arasında gezindikten sonra ABC Mall'un en üst katındaki Leila restoranın masalarına kurul. Gül şerbetiyle başlasın menün, pastırmalı humus, domates ezmesi, ekmeğin üzerine süreceğin labneh bile krallara layık statüsünde gelsin.
4. Öğleden sonra, en iyi espressoyu içmek niyetiyle Osteria'dasın (Mar Mikhael). Güzel. Yerliler arasına karıştın.
5. Akşam yemeği için pek çok yerde en iyisi diye Karam'ın adını göreceksin. Kanma. Patlıcanı kral statüsündeki Abdel Vahab'ı dene (51 Abdel Wahab El Inglizi Str, Monot).
6. Karanlık bastı. Kozmopolit Beyrut halkı, sokaklara döküldü. İlk durak: Gemmayzeh. Bütün sokak boyunca herhangi bir barda oturabilirsin ya da sözümü dinleyip Torrino Express'ten çıkmazsın.
7. Müslüman mahallesi olarak bilinen Hamra'daysan, Oscar Wilde'a alalım seni. 90'ların en popüler rock parçalarını çalması, Jagermeister'ı soğuk servis etmesiyle ünlü. Hemen karşısındaki Da Prague kapısına taşan kalabalıklarla da birleşince ortam, tam bir sokak partisine dönüşüyor (166 Makdissi Street).
8. Etrafındaki duvarlarda ünlü rock şarkıcılarının fotoğraflarının olduğu Abbey Road, her iki katında sağlam rock çalıyor (Armenia Str, Mar Mikael).
9. Minimusichall dünyanın her yerinden gelen müzisyenlerin iki şarkı için sahneye çıktığı bir tür kabare ortamı. Rezervasyon şart. The Beatles cover'larından sonra Hint ezgileri, Amy Winehouse benzerleri üzerine Brezilya sambacıları sahneye doluşabiliyor. Şaşırma, birini beğenmezsen ikinci tutar (Starco Center, Downtown).
10. Eski sığınak, şimdi tasarım harikası club: BO18, yaz aylarında üstünü açıp terasa dönüşüyor. Eğlenmeyi bilenler, sabaha kadar süren dans ritimleri garanti. Kendini tutma, topuklar üzerinde zıpla (Charles Malek Ave)
HAZAL'IN BERLİN 'EN'LERİ
Ben Berlin'e gittim demem...
- Prater Garten'in 500 kişilik devasa bahçesinde oturup bira-patates ısmarlamamışsam (Kastanienallee 7-9).
- White Trash'e uğrayıp ayılmaya birebir Bloody Marry ile canlı müzik kürünü uygulamamışsam (Schönhauser Allee 6-7).
- Pazar sabahını Mauer Park'ın antikacıları arasında başlatıp, Badeschiff gündüz kuşağı partisinde tamamlamamışsam.
- Sokak müzisyenleri ve skateboardcılar'ın yaşam alanı Edelweiss Parkı; kekleriyle ünlü Gipfeltreffen kahvesinin sokağı Görlitzerstrasse'de aylaklık yapmamışsam.
- U8 (U-Bahn, sekizinci hat) ile Hermannplatz'ta inip Wesser ve Reuter'ın köşesinde başlayan Neukölln hayatına katılmamışsam.
- Gizli yeşil kapısının ardında 10 numara kokteylleri saklayan Green Door'a uğramamış (Winterfeldtstrasse 50), zile basarak girdiğin Beckett's Kopf'da (Pappelallee 64) Monkey's Gland içmemişsem.
- Müzeler adasına karşı kurulmuş kahve Ampelmann'ın çimlerine bisikletimi çekip bir caipirinha içmemişsem (Stadtbahnbogen 159).
- Berghain (Am Wriezener Bahnhof); (Falckensteinstrasse 49); de (Alexanderstrasse 5) güneşin doğuşunu görmemişsem. Weekend'
HAFTALIK BARSELONA LİSTESİ
Pazartesi: Sabahına önünde ekmek arası chorizolu (İspanyol sucuğu) omlet, patatas bravas (soslu fırın patates) yiyerek, "Ne içmek istersiniz?" sorusuna "Bira," yanıtını vererek, tam bir yerli gibi El Quim'de başladın (Mercado de La Boqueria).
Salı: Şehrin kuzeylerinde, pek çok arkadaşın "Biraz pahalı, ama verdiğin paraya sonuna kadar değecek," diye anlattıkları Bar Mut'ta devam ettin. Geleneksel İspanyol tapasının modernize halini gördün, bol bol fotoğraflarını çektin, evde yaparız menülerine aldın (Calle Pau Claris,192).
Çarşamba: Barri Gotic'in Ortaçağ'dan kalma dar sokakları arasındaki dükkanlarda kredi kartında kalan tüm açıkları kapattıktan sonra saat 16:00'dan önce ya da 19:00'dan sonra Pitarra'da paella yeme seansındasın. Garsonla muhabbeti koymuşsun, o da bir zamanlar şairin sonelerini yazıp pencereden aşağı katta bekleyen halka okuduğu odaya çıkarmış seni. Ve elbette saatlerin hikayesini anlatmış (Carrer d'Avinyo, 56).
Perşembe: La Barceloneta plajlarına, kumlarına, denizine attın kendini. İster pinpon oyna, diler yoga yap, canın çekerse voleybola!
Cuma: El Born bölgesinin tapas barlarından El Xampanyet'te başlamışsın gecene, orada tanıştığın şehrin yerlileri Sala Apolo, Razzmataz, La Terrazza gibi club'larda takılmanı önermiş, ardından da eklemiş: "Ama asıl olay, gecenin 04.00'ünde arkasındaki oda, club'a dönüşen pizzacılar, parola ve adres elinde olmadan gidemeyeceğin binalarda.
Cumartesi: El Raval'da takılacaksın, şimdiden anlaşalım. Gündüz modern sanat görmeye MACBA ve CCCB müzelerinden birine gidecek; akşamüstü Rambla del Raval'da sangria'nı içecek; akşam Bar Crawl'da kokteyl seansına, Bar London'da cilaya uğrayacaksın. Sonrası kolay. Sokaklarda kalabalıkları ya da işini bilir gibi tek başına yürüyen gençleri takip et.
Pazar: Tak piknik sepetini koluna. Koy cava (köpüklü şarap); manchego peynirini, şarküteri ürünlerini, La Boqueria pazarından aldığın sebze-meyveni içine, istikamet Parco della Cittadella