Havluya isim yazan otel
Dünyanın her yerinde en lokal, en butik otel bulma arayışlarım, evimde gibi hissetmek için airbnb sitesini tarayışlarım,
Mövenpick Otel yüzünden İzmir hattında hezeyana uğradı. Kendi yaptırdıkları piknik sepetine portakal suyu, sandviç, envaiçeşit abur cubur doldurup
Botanik Bahçeleri'nde bizi ihya etmelerinden mi bahsedeyim, Barış Torcu'nun
Pasaport kahvesinde denize nazır hazırladığı boyozlu gevrekli kahvaltılardan mı,
Kemeraltı Çarşısı'nda ziyaretine gittiğimiz en iyiler listeme tepeden giren kütür turşulardan mı, TV'ye nazır küveti ve yanındaki oyuncak ördekle gece sokağa çıkmama mani olan odalarından mı, isim yazılı ev havlularından mı? Liste uzun ama İzmir'i yakinen tanımak için Melik Bey ve ekibinden iyisini bundan böyle tanımam. Üstelik sanma ki bize özel, anlattıklarımın hepsi misafirlerine servis olarak sunulmakta.
Adil Müftüoğlu'nun ilginç hikayesi
Midyat doğumlu dede Adil Bey, ilk gençlik yıllarında Seyhan Irmağı üzerindeki 60-70 Ömer Ağa restoranında başladığı garsonluk kariyerine, yanındaki kız yurdu yüzünden içki yasak olduğu halde kaçak olarak alkol satılan ve denetleme sırasında kapanan Şafak Lale Lokantası'nda devam etmiş. Ardından işsiz kalınca ağabeyi İzzet Bey'in çağrısıyla Söke'ye gelmiş, bir süre sonra da Konak'taki Deniz Lokantası'nda işe başlamış. 1955'te ise iş yapamayan Kurban Lokantası'nın kendisine devredilmesi üzerine, aynı yıl dünyaya gelen kızı Sevgi'nin de doğumuyla lokantanın adını Uğur olarak değiştirmiş ve İzmirliler'in ev yemeği deyince aklına gelen ilk yer olan mekanı (şimdiki
Adil Müftüoğlu Lokantası'nı) kurmuş. Biz, bu hikayede bahsi geçen Sevgi Hanım'la aynı masaya oturup, daha yeni vefat etmiş olan babasının anılarını dinlerken, masamıza şevketibostandan tutun bezelyeli enginara, beyinli kuşbaşıdan işkembeli nohuta, ciğer sarmadan tandıra sayısız yemek uğradı. Hangi birinin tadını anlatabilirim bilmiyorum. Bir gün gidip de o aile havası içinde kendine bir yer edinmen gerek. Gaziosmanpaşa Blv. 1369 Sk. No:11, Çankaya
Tel: (232) 483 32 34
Kemeraltı Turşucusu'nda bırakın beni!
İzmir'in Mahmutpaşa'sı, Eminönü'sü, Sirkeci'si olarak bilinen Kemeraltı Çarşısı'nda: 1. Hayatta tattığım en güzel turşu sularından birini içtim, salatalık turşusunu kütürdettim 2.
Kahvecioğlu, Türk kahvesinin sakızlı olanından paketlettim. 3.
Acı Kahve'nin masalarına kurulup kahvemi höpürdettim. 4. İstanbul'da 1 kilosu 200 TL olan eriğin 200 gramına 5 TL verdim ve erik sezonunu açmış bulundum. 5. Çağla arabasına salça oldum "Bir tane alabilir miyim?" diye sordum. "İstersen 10 tane," dedi satıcı bey. 6. Baharat, peynir, reçel, ev yapımı salça alışverişlerini yaptım, üzerine bir de "Bunun eşi benzeri bulunmaz," dedikleri için
Altan Manisalı'dan tahin ve helva aldım 7. Taze gelmiş İzmir midyelerini (küçük olanlardan) sıcak sıcak mideye indirdim. Kısaca 'dolce vita' (tatlı hayat) derslerinden yüksek puanla ayrıldım.
Üçlü şarap turu
İzmir'e 45 dakika uzaklıkta Sinan Cankara tarafından kurulmuş olan
Cankara Şarapçılık'ın tesislerine varıyoruz. Şarabın en katıksız halini elde etmek için üç önemli aşama var: 1. Özellikle Elazığ taraflarında, kimselerin adını sanını duymadığı üzümler keşfedilecek. 2. Mandalina kasaları taşıyan tır şöförleri ikna edilecek, olabilecek en hızlı şekilde Cankara'nın şarap yapım merkezine getirilecek. 3. Sinan Bey her seferinde, ilk çocuğunun doğmasını bekleyen baba gibi kapıda üzümlerini karşılayacak ve sabaha karşı yapıma başlayacak. Sonunda Köhnü ve Kösetevek üzümlerinden üretilen Alaz; Boğazkere ve misket üzümlerinden üretilen Sultaniye ortaya çıkacak. Ben, Alaz'a hayran oldum. 20 TL olduğunu öğrenince de bir şişesini kaptım. Cankara'dan yarım saat yol yaptıktan sonra, bu sefer, hepimizin yakinen bildiği Sevilen şaraplarının
İsabey Bağ Evi'ndeyiz. Öğle yemeğinde masaya ilk hellim peyniri ve İsabey beyazı servis ediliyor. Ardından da Arjantin sofralarına taş çıkaracak bir et eşliğinde Plato kırmızı şarapları geliyor. Kapanışı, Late Harvest eşliğinde yapıyoruz. Sonra,
Urla Şarapçılık'ın beş ortaklı futuristik, Kaliforniya işletmelerini aratmayan binasına varıyoruz. Teknik bilgileri edindikten sonra kuruluyoruz masaya. Beş yılda büyük ödüller kazanmış Urla Şarapçılık'ta dört ödüllü Chardonnay, yedi ödüllü Tempus ve 2011'in yükselen değeri Nexus'un tadına baktıktan sonra "Tamam," diyoruz. Bu tur 10 numara. Bu arada, ister Botanik Bahçesi'nde gezmeli, ister deniz kenarında bisiklete binmeli, gecesi 200 avro olan bir de butik oteli varmış kendilerinin. Sessizlik, aşk, şarap arayanlara..
Can Bey'in evi/botanik bahçesi
Uzbaş Botanik Bahçesi, aynı zamanda Urla Şarapçılık'ın da ortağı olan Can Uzbaş'ın evi. Kendisi bin yıllık zeytin dallarına, asla yanmayan ağaçlara ve Amazonlar, Himalayalar ve bilinmeyen diyarlardan getirdiği pek çok bitkiye sahip. İsteyene satışını da yapıyor. İşadamlarından yabancı ülkelerin başbakanlarına, pek çok insan oturmuş masasına ve hepsi aynı hayranlıkla dinlemiş Uzbaş Botanik Bahçesi'nin gelişimini. Burası bahçe değil, adeta cennet...
Sığacık Pazarı, her şey 5 TL
Bir pazar sabahı, İzmirlilerin peşinden
Sığacık Pazarı'na varıyor yollar. Tepsiler içinde börekler, dolmalar, baklavalar, turunçtan portakala her türlü reçel, sac üstünde gözleme, ne ararsan var ve kime sorarsan 5 TL. Birkaç tezgaha yanaşıyorum. "Enginar dolmasını tatmadan olmaz," diyor Emine Teyze. Kalem gibi sarmış, "Gel buraya besleyeyim seni biraz," diyor Ayşe. Mercimekli köfteleri, enginarları torbaya doldura doldura devam ediyorum yola.
Akın'ın mutluluk yeri
Özbek Köyü'nde bir
Akın'ın Yeri var ki "Türkiye'de en iyi balık mezesi onlardan sorulur," diyorlar. Vedat Milor, Bülent Ersoy ve Garo Mafyan'ın onayından geçtiğine göre, tamam. Yine birleşiyoruz bir masanın etrafında. Yer elması ve şevketibostanlı yoğurt, radika, rezene, turpotu tabağını; peynirli kalamar, balık dolması, sardalya, tereyağlı çimçim, kidonya gibi denizden babam dışında çıkan her şey takip ediyor. Uçağın kalkmasına iki saat kala, mecburiyetten ayrılıyoruz masadan. Önemli not: Pazar akşamüstü sakın rezervasyonsuz gitmeyin.
Bir bilene soralım: Bahar Akıncı (baharakinci.blogspot.com)
İzmirli dediğin:
Her pazar ne yapar? Hava güneşliyese
Kordon'a,
Seferihisar'a,
Urla'ya ya da
Çeşme'ye; hava kapalıysa birinin evine kahvaltıya gider.
Cuma gecesi nerelerde görülür? Saat 17.00 itibariyle
% 100 Bistro'nun bahçesinde blush keyfinde ya da Kordon'daki
Nicci Lounge'da. Sonra da Kordon'daki balıkçılarda ya da
La Cigal'de akşam yemeğinde.
Balığı nerede yer? Balıkçı Hasan, Deniz Restoran, Veli Usta. Ada Beyi, Güzelbahçe'deki
Deniz Kızı.
Kebaba nerede oturur? Boğaziçi Ocakbaşı. Bornova'daki
Antepli Ramazan Usta.
Kumrusunu kimden alır? Kumrucu Şevki ve
Kumrucu Erol.
Sabaha karşı çorbasını nerede içer? İsmet Usta'da.
Hafta sonu eğlencesine nereye gider? Tımarhane Shot Bar, House 44 Midnight, Nicci Lounge, Canlı Canlı, Club En Velo... Konser varsa
İzmir Arena.
Hafta sonu dinlencesine nereye gider? İzmir-Çeşme otobanı ile gidilen tüm ilçelere. Arada
Tire'ye,
Kaplan'ın yerine.
İş çıkışı içkisini nerede içer? Alsancak
Nar'a gider, armutlu votka içer.
10 kelimeyle anlatabilecek olsan, İzmirliler neye benzer? Cumhuriyetçi, gamsız, bağımsız, kendi kararlarını alan, üşengeç, modern, temiz kalpli, şehri hakkında karamsar, keyif erbabı, komün halinde yaşayan, aydınlık.
Menüde nelerden asla vazgeçmezler? Balıkçıdaysa; deniz börülcesi, köz patlıcan, turpotu, cibez, şevketibostan. Kafedeyse; odun ateşinde pizza, şnitzel, orta pişmiş bonfile.
En çok kimi okurlar? Yılmaz Özdil, Ece Temelkuran, Elif Şafak, İhsan Oktay Anar. Bir de büyük gazetelerin Ege bölge eklerinin köşe yazarlarını.
Kim konsere gelse mutlaka giderler? Zaz, Michael Buble, Candan Erçetin, Sezen Aksu, Depeche Mode.
Üç mahallede, hangi üç şeyi yaparlar? Bostanlı'da
Mavra'ya,
The Good'a, Alsancak'ta
Fuar'a koşmaya, Balçova'da sinemaya, AVM'ye giderler.
Alışverişe nereye giderler? Gümüş takı, hediyelik almaya
Kızlarağası Hanı'na, ev aksesuarı için
Decozone'a ve
Orne Home'a, kıyafet için
Forum Bornova'ya.
Kültür sanat ilhamlarını nereden alırlar? Egelilik ruhundan,
Uluslararası İzmir Festivali'nden, İzmir Avrupa Jazz Festivali'nden,
AASSM'ye gelen konser ve sergilerden,
İzmir Sanat'tan, turneye gelen oyunlardan,
Karataş, Mezarlıkbaşı, Eşrefpaşa ve
Basmane gibi eski semtlerden.
İzmir hakkında birkaç not:
Mor ve Ötesi'ni
Arena'da dalgaların hemen yanında; Gripin'i
Ooze Venue'de iğne atsan yere düşmez kalabalıklar arasında izledim. Aynı gecede iki büyük konsere giderek İzmir halkı arasında pek sükse yaratttım.
Churchill isimli enfes bir içkiyi listeme kattım. Soda, limon, tuz, buz. "İzmir'in Asmalımescit'i neresi?" diye konuya direkt girdim.
Gazi Kadınlar Sokağı'nın adresini verdiler. Direkt, sokakta. "Mekanların hangisine gireceğim?" diye düşünmeye de gerek yok yani.