İtalyan sinema efsanesi Dario Argento'nun kızı olarak, ilk kez onun filmlerinde parlayan ve dikkat çeken Asia Argento ikinci kez İstanbul'a geldi. Oyunculuk, yönetmenlik, şarkıcılık ve DJ'lik yapan dünyalar güzeli yıldız, 2007'de onunla buluşmamızın ardından çok daha sakin bir mizaçla çıktı karşımıza. Aynı tavrı koruyordu ama daha sakindi. Argento, Taksim'de, Ghetto adlı gece kulübünde bir DJ performansı sergilemek üzere buradaydı... Soruları her zaman olduğu gibi samimiyetle cevapladı.
- DJ'lik yapmaya nasıl başladınız?
- Aslında tesadüf eseri oldu. Yedi yıl önceydi. O dönemki erkek arkadaşım bir müzisyendi ve o vesile oldu. Bir de baktım DJ'lik yapıyorum. Ardından yaptığım şeyin insanları keyiflendirdiğini fark ettim. Haliyle bu benim yapmam gereken bir şey diye düşünmeye başladım. George Romero'nun Ölüler Ülkesi / Land Of The Dead'in setinde çalışırken Toronto'da bir Punk bara gittim ve orada da çaldım. Hatta beni daha sonra Halloween partilerine davet ettiler. Roma'ya döndükten sonra da bu devam etti. İtalya, Fransa, İngiltere, Amerika ve Japonya dahil birçok yerde partilerde DJ'lik yaptım.
- Setlist'inizdeki parçaları nasıl seçiyorsunuz?
- Aslında sabit bir liste çalmıyorum. Genellikle gittiğim yerlerde elektronik müzik ve house müzik çalmam icap edebiliyor. İtalya'da bilhassa durum bu. Ancak Ghetto'da yaptığım şey farklı. Aklıma geleni çaldığım gecelerden biri bu. Sanki bir karışık kaset yapmışım gibi. Tek bir şeye takılıp kalmak istemiyorum. Çünkü binlerce çeşit şarkı ve albüme sahibim. Bunların arasında bir geçiş yapmayı seviyorum. Ayrıca günün birinde kimsenin dans etmediği bir parti vermek istiyorum. Herkes sadece oturup müzik dinleyip üzülsün istiyorum.
- İstanbul'un gece hayatını nasıl buluyorsunuz?
- Daha önce de İstanbul' a geldiğimde de Babylon, Ghetto gibi mekanları görmüştüm. Burada gerçekten de birçok avangart mekan var. Çok renkli bir gece hayatı var.
- Marilyn Manson'un S(aint) adlı parçasına müzik videosu çektiniz. Müzik videoları yapmaya devam edecek misiniz?
- Müzik videolarıyla ilgili pazarlama ve seyir seçenekleri azalıyor özellikle de benim yaptığım tarzda olanlar. Üstelik müzik videolarındaki bütçeler de şaşırtıcı derecede azaldı, düştü. Bu da sizi ilginç fikirler bulmaya sevk ediyor. Bulduğumuz kendimize has fikirler de sadece Youtube'da yayınlayabileceğimiz türden şeyler oluyor.
- Babanızı konu dışında bırakırsak, favori yönetmeniniz kim?
- Kubrick, Roman Polanski gibi isimler sayabilirim ama şu anda faal olanlar arasında sayabileceğim bir isim Gaspar Noe. Gaspar arkadaşım ve hayranlık duyduğum biri!
- 'Ben de bir nevi korku filmi yönetmeniyim ama farklı bir anlamda,' demişsiniz. Ne demek istediniz?
- Korku filmlerinin illa ki kanlı ve gerilim dolu sahnelerle dolu olması gerekmiyor demek istemiştim. Hayatımız o kadar korkunç olabiliyor ki, karanlık taraflarımız bizi o derece sarıp sarmalıyor ki, birden hayatımız psikolojik bir korku filmine dönüşebiliyor. Ben böyle hikayeleri seviyor ve anlatıyorum.
- Pek sosyal birisi değilsiniz değil mi?
- Evet ve utangacım ama bununla baş edebilmek için adeta başka bir karakter yarattım. İçimdeki karanlık tarafı ortaya çıkardım. Ancak o da beni yormaya ve canımı sıkmaya başladığında ondan kurtulmaya çalıştım. Ama hayatta kalmak için ona ihtiyacım var.
- Adınızın ilginç bir hikayesi var sanırım.
- Babam ve annem İstanbul'un Anadolu yakasında birlikte olduktan sonra annem hamile kalmış. Haliyle ailem bana Asia ismini vermeye karar vermiş. Ancak o dönem İtalya'da çocuklara yabancı bir isim vermek yasaktı. Haliyle nüfus cüzdanıma Aria yazmak zorunda kaldılar.
CEYLAN'I SEVİYORUM AMA CANES'DA ANLAŞAMADIK
- Film festivalleri sizin için ne kadar önemli?
- Bence izleyiciye ulaşmak için çok önemli. Elbette büyük bütçeli filmlerin böyle bir derdi yok. Örneğin Cannes Film Festivali bence hâlâ izleyiciye ulaşma şansı olmayan filmler için önemli bir platform. Orada 2009'da jüri üyeliği yapmıştım. Benim için bir onurdu ve güzel bir deneyimdi.
- Biraz jüri deneyiminizi anlatır mısınız? O yıl Nuri Bilge Ceylan da jürideydi.
- Nuri Bilge Ceylan son derece saygı duyduğum bir yönetmen ve çok sevdiğim fikirleri vardı. Ancak bir filmi ödüllendirmek son derece ciddi sonuçları olan, önemsenen bir mesele. Haliyle bazı ödüllerde aynı fikri paylaştığımız gibi bazılarında da anlaşamadığımız oldu. Özellikle o yılki iki ödül üzerinde anlaşamamıştık. Ama hangi ödüller olduğunu size ömür boyu söyleyemeyeceğim! Isabelle Huppert ve ben insanları ikna etmek durumundaydık...
- Yakın zamanda sevdiğiniz filmler oldu mu?
- Nicolas Winding Refn'in Sürücü /Drive'ını çok sevdim. Gaspar Noe'nun Boşluk/ Enter The Void'u ve Paul Thomas Anderson'un Kan Dökülecek / There Will Be Blood'ını çok sevdim! The Master için de iyi şeyler söylüyorlar ama herkesten hakkında bir şeyler duymaya başlayınca izlemekten vazgeçtim! Herkes iyi şeyler söylemeye başlayınca sıkıldım, 'Bir sorun vardır,' dedim.
- Türkiye sinemasından kimleri seviyorsunuz?
- Nuri Bilge Ceylan'ın sinemasını çok seviyorum. Ayrıca Fatih Akın'ı da beğeniyorum.