Dünden
itibaren balık avlama sezonunun başlamasıyla birlikte yeni bir tebliğ de yürürlüğe girdi; hayırlı olsun! Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın 3 numaralı tebliği, yasağın kalkmasına kısa süre önce
Resmi Gazete'de yayımlandı. Hemen bir kıyamet koptu. Bir yandan balıkçı reisleri su ürünleri halini basıp, içeri balık sokmamakla tehdit etti, bir yandan da bazı sivil toplum örgütleri baştan kendilerinin önerdikleri önlemlerin dikkate alınmadığı gerekçesiyle veryansın etti. Doğal olarak da her zamanki gibi biz tüketicilerin kafası karıştı. Aslında, son 10 yıldır gerçek avlanma rakamlarını takip edemiyoruz. Resmi sayılar balıkçıların jurnallerine kaydettiği miktarlara dayanılarak oluşturuluyor ama reisler, tuttukları balıkları doğru olarak kayda geçirmiyor ve Marmara'da her yıl aynı miktarda balık avlandığını öne sürüyorlar. Lüfer örneğine bakarsak, 2011 yılı İstanbul su ürünleri halinden geçen her boydan kayıtlı lüfer miktarı toplam 48 bin kilo. Bu rakam, gerçekçi değil. Öte yanda Marmara'nın balık stokları konusunda da elde veri yok. Tek somut veri, tezgahlarda görülen balıkların giderek küçülmesi, fiyatların artması, balık miktarının azalması...
LÜFERE 24 METRE YASAĞI
İki yıl öncesine kadar ciddi bir denetim olmaması yüzünden, balıkçı tekneleri Boğaz'da kıyıya iyice yaklaşıp, 11 metreye kadar sığ sulardan ağla balık çekebiliyor, bu, Karadeniz'den Marmara'ya geçmeye çalışan lüferler için gerçek bir katliam anlamına geliyordu. Yeni düzenlemeyle özellikle lüferler 24 metre yasağıyla bir ölçüde koruma altına girdi. Kasım ayı gelip de havalar soğuyunca, lüfer daha derine, 30 metreye iner. İyi denetlenirse, kasım ayına kadar tezgahlarda her zamankinden daha az lüfer göreceğiz, ama bu süre içinde önemli miktarda lüfer, Marmara'ya dağılmış olacak. Resmi ağızlardan yapılan açıklamaya göre 24 metre derinlikte avlanma izni, dört yıl sonra kademeli olarak 30 metreye, ardından da 50 metreye, yani AB standartlarına ulaşmış olacak. Bu kademeli geçişte kollanan balıklar değil. 1999'a kadar 9 bin civarında olan ruhsatlı balıkçı sayısı, bugün 153 bin 164. Devlet öngörülen kademeli geçiş sürecinde balıkçıların sorunlarını çözmeye çalışıyor. Balıkların bir başka amansız düşmanı ise radar ve benzeri cihazlar. Önce Japonlarla yapılan anlaşma gereği, Marmara'da orkinos yakalamak üzere verilen teknoloji ruhsatları, 90'ların sonunda giderek yaygınlaştı ve bütün teknelerde kullanılmaya başlandı. Başka deyişle artık balığın kaçacak deliği kalmadı, cihazlar onu her kovukta bulabildiler. Henüz bu cihazlar konusunda bir önlem getirilmiş değil.
BALIKÇILAR, KABZIMALA BORÇLU
Aklı başında balıkçı reisleri, akademisyenler balıkçı filomuzun küçülmesi gerektiği görüşünde. Devlet de bunu destekliyor; isteyen reisten teknelerini maliyet fiyatına geri alınacağı açıklandı. Ama ilginç bir durum, kimse buna yanaşmadı. Çünkü fark edilmeyen bir gerçek de balıkçıların İstanbul su ürünleri halinde faaliyet gösteren 117 kabzımala gırtlaklarına kadar borçlu olmaları ve devletten alacakları tekne parasının borçlarını karşılamaması. İşte devletin balıkları yok olmaktan koruyacak önlemleri kısa sürede devreye sokamamasının sıkıntısı burada. Bence Akdeniz'de kıyıdan 6 mil açıkta yıl boyu trol ile avlanmayı da serbest bırakan devlet, bu koşullarda üzerine düşeni yapmış durumda. Şimdi yeni bir balık sezonuna girdik ve bizlere düşen görevler de var. Çocuklarımız ve torunlarımızın da bizler kadar, dünyanın en lezzetli balıklarına ev sahipliği yapan Marmara'nın balıklarından keyif alabilmelerini istiyorsak, yavru balık yemeyelim ve yasaklara uymayanları gerekli mercilere ihbar edelim. Bu bizim hemşerilik borcumuz.