Bu yazıda Elif Şafak'a dair iki hatıramı aktarmak ve çok sevdiğim Elif'e içten bir dille seslenmek istiyorum.
İskender'i hariç tüm kitaplarını okudum... Etrafımdaki herkese daha 2000' yılında Elif'in Orhan Pamuk sonrası hem Türkiye'yi hem dünyayı en çok sallayacak Türk yazarı olacağını söylemişimdir. Bizim Sinan Çetin şahittir bu dediklerime... Elif'le ilk tanışmamız da yine Sinan'ın Plato'sunda olmuştu. Hem de çok ilginç biçimde... 2008 yılının başlarında Sinan'ın kafasında bir Mevlana filmi vardı, Elif Şafak'ı çağıralım demişler, o zamanlar Elif ile Sinan da tanışmıyorlar. Fakat Sinan ile Elif'i buluşturacak kişiler Elif'in dünyasına yabancı, hoyrat ve Sinan'ın da sonradan anladığı üzere düzenbaz, çıkarcı ve uyduruk tipler... Ben bu haberi alınca Sinan'a "Elif Şafak çok hassas ve değerli bir insan, etrafında bu sahtekar tiplerle sağlıklı diyalog kuramazsın, kafandaki projeyi hayat geçiremezsin. Yine kalır bu iş, sonuç hayal kırıklığı olur. Elif hanımı üzdüğünüzle kalırsınız," deyip ısrarla uyarmıştım... Bunun üzerine şimdi ortalıktan yok olan bu tiplerden biri benim toplantıya gelmemem için türlü numaralar yapmıştı. Bense amiyane tabirle toplantıyı basmış ve içeri girmiştim... Ben içeri girer girmez etrafı buz kesti, bir sessizlik oldu sonra da Sinan -o içinden geldiğini aynen söyleyen malum tavrıyla- "Bak Elif, bu arkadaş seni çok sever, hiçbirimize de güvenmiyor, senin hassasiyetlerini anlamayız diye düşünüyor," deyip ortalığı yumuşatmıştı... İşin garibi böyle gergin başlayan gün, çok güzel bir sohbete vesile olmuştu. Geceye kadar sürmüştü sohbet ama oradan herhangi bir film projesi de çıkmadı maalesef... Sonra o muhabbete Serdar Erener ve Eyüp Can da katıldı, Eyüp'le de hem Sinan hem de Erener o gün tanıştılar. Sonradan yakın ahbap oldular... Elif, ta o zamandan 2000-2007 dönemindeki her konudaki net yaklaşımlarından, cesur tavırlarından uzaklaşmaya başlamıştı. Mevlana Celaleddin Rumi'ye ilişkin film projesini konuşurken bazı noktalarda medyadan çekindiğini, korktuğunu gördüm... O zaman da şaşırmıştım, doğrudan siyasi bir konu değildi ama cesareti törpülenmişti Elif'in. Bir yönüyle bunu anlıyordum, çünkü faşist saldırılara muhatap olmuştu ve ruhu çok hassastı. Ama Orhan Pamuk ondan da çok bu saldırıların muhatabıydı... Ama Pamuk yeri geldiğinde konuşmaktan, tavır almaktan hiçbir zaman çekinmedi... Öte yandan Elif, sadece faşizan değil nefsani saldırıların da hedefindeydi... Elif'in yumuşaklığını, sufi tabiatını gördükçe birçok kişi onun hakkında tamamen nefsani kötülük amaçlı sözler dolandırıyordu. Tek amaçları Elif'i acıtmak, üzmek ve yaralamaktı. CNN Türk'te karşılaştığım tanınmış bir kadın edebiyatçının sohbetimiz sırasında söylediği Elif'e dair iğrençlik ve saf kötülük akan sözlerini hiç unutmuyorum. O kadının ismini de açıklarım ama yazı o kötü insana odaklansın istemiyorum... Bu kötücül atmosfer böyle böyle arttı, ne yapsak yanımıza kâr kalır diye kötücül yazılar her geçen gün çoğaldı... Elif bu kötülüklere sabretmeye devam etti ama artık benim bu kötülük çetesine karşı sabrım taşmıştı... 7 Ekim 2009 günü ben
Taraf'ta "Elif Şafak hezeyanları" diye bir yazı yazdım. O yazının sonunda şöyle demiştim... "Başkalarını incitme ihtimali olduğu anda büsbütün üzülen ve içe kapanan bir insan Elif Şafak. Başkalarının mutsuzluğuyla mutlu olan o zavallı güruha onun için tek cevap vermiyor. Onların sefilliğini afişe etmiyor, dahası Şafak'ı sevenler de üzerlerine çamur sıçramasın diye atalet içindeler... Ama en başta söyledim, o dönem kapandı. Destursuz bağa girenler bundan böyle dikkatli olsun. Göstere göstere kötülük yapmalarının, insanların incinmesi ve üzülmesi üzerinden 'Nasıl geçirdim abi' deyip iğrenç kahkahalar atmalarının sonu geldi... Kendilerine gelmelerini tavsiye ederim..." O yazı yayımlandığı gün sabah 9'da Elif beni aramış, ben uyuyordum. Sonra ona geri döndüğümde ben telefonu açmayınca dayanamayıp hemen mail attığını söyledi bana. Sonra başka şeylerden konuşmuştuk. Tavır almak meselesi gibi. Elif'in 2000-2007 dönemi gibi... Elif'in o yazım üzerine bana gönderdiği mail aynen şöyleydi...
Sevgili Rasim, Bugünkü yazın o kadar duygulandırdı ki beni. Az evvel aradım telefonla ulaşamadım, bir de e-mail ile deneyeyim şansımı. Tek tek her satır, yazının tüm akışı o kadar yürekten yazılmış ki. Sen zaten hep öylesin. Hep yürekten yazıyor, yürekten yaşıyorsun ve ben sana kıymetli desteğin, dostluğun için çok teşekkür borcluyum. Bu sabah yazın bana ferah bir rüzgar oldu, yüreğime dokundu, çok çok sağol.. Baki muhabbetle, dostlukla, Elif Elif'in bu mektubu da beni duygulandırmış ve çok mutlu etmişti... Elif, vicdanından yazdığı ve o vicdanı da inanılmaz hakiki ve derin olduğu için Elif Şafak oldu ve hem edebiyatçı hem aydın olarak daha benim gibi birinin tahayyül edemeyeceği çok işler yapabilir ve ben inanıyorum ki yapacak... Lütfen o yüreğini durdurma Elif, frenleme yüreğini. Son dört yılda vicdanını çok frenlemedin mi? Ne oldu da o yıllar boyu dayanamayan vicdanın şimdi yaşanan birçok şeye dayanır oldu? Yapma Elif, lütfen Elif...