Prof
. Dr. Onur Hamzaoğlu, Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanı ve şimdilerde www.onurumuzusavunuyoruz.com adlı bir sitede yürütülen bir kampanyanın baş aktörü. Onu bir kampanya öznesi yapan ise, Kocaeli ve Dilovası'nda yaşanan yüksek kanser vakalarına ilişkin araştırmaları. Kendisini 'resmi halk sağlıkçı' olarak değil, 'halk sağlıkçı' olarak tarif ettiği için, biraz da çevre konularında araştırma yapmak amacıyla geldiği Kocaeli'nde alanda yaptığı çalışmalar ise öğrencilerinin gözbebeği Onur Hoca. Halk Sağlığı Anabilim dalının çevrenin insana, insanın çevreye etkilerini her vesileyle anlattığı öğrencileriyle birlikte Kent ve Sağlık dersi için ilk kez gittiği Dilovası'nda başladığı araştırmalar onu mahkeme koridorlarına, disiplin ve soruşturmalarına kadar götürmüş. Çeşitli hakaret davaları, şarlatanlıkla suçlamalar, halkı tedirginliğe yönelttiğine, kanser hakkında yanlış bilgilendirdiğine dair ithamlar ve bilim insanı kimliğine yönelik eleştiriler bir yana o yine de araştırmalarının Kocaeli'nde ve resmi makamlarda yarattığı etkiden memnun.
DEFİN RUHSATLARINI İNCELEDİK
Öyle ki Kocaeli Valiliği'nin çevre genelgesini değiştirmesi, baca ölçümleriyle ilgili online sistemlerin kurulması ve bizzat valinin yaşanan kirliliğin bütün Kocaeli'nin sorunu olduğunu söylemesi ve çalıştaylar düzenlenmesi bu etkinin derecelerini gösteriyor ona göre. Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nu Kocaeli Üniversitesi'ndeki makamında ziyaret ettik ve başına gelenleri, araştırmasının sonuçlarını ve önerilerini ondan dinledik. Şimdi söz Onur Hoca'da... "2004 yılında belediyenin 1995 yılının başlangıcından beri toplamış olduğu defin ruhsatlarını tek tek incelemeye başladık. Dünyada yüzde 12.5 ve Türkiye'de yüzde 14 oranında gösterdiği kanser nedeniyle yaşanan ölümlerin, burada yüzde 32 oranında olduğunu tespit ettik. Çoğunluğu akciğer, intestinal sistem, mesane ve prostat kanserleri gibi hava kirliliğiyle ilişkisi olduğu bilinen kanserlerdi. İleri analizlerde Dilovası'nda 10 yıl ve daha uzun süre yaşayanların kanserden ölme riski daha kısa süre yaşayanlara göre 4.4 kat fazla olduğunu saptadık."
SORUŞTURMA NASIL BAŞLADI?
"Ocak ayında bir gazetecinin sorusuna verdiğim yanıtta, yapılan analizlerin sonuçları üzerinden havadaki partiküler maddelerin Dilovası'nda çok fazla olduğunu, bunların içeriğinde olması gerekenden fazla ağır metal bulunduğunu ve bunların anne sütünde ve bebeklerin kakalarında saptandığını, bunların uluslararası akredite olmuş laboratuarlarca gerçekleştirildiğini söyledim. Sonra bir gürültüdür koptu. Savcılık görevsizlik karar verdi ve dosyayı üniversiteye gönderdi. Üniversite de ceza soruşturması açmayı uygun buldu. Aynı dönemde Kanser Savaş Dairesi Başkanı da YÖK'e benim vatandaşlara kanserle ilgili yanlış bilgi sunduğumla ilgili bir yazı göndermiş. YÖK'ten gelen yazı gereği de disiplin soruşturması açıldı. Mayıs ayının ilk haftasında her ikisiyle ilgili yazılı ifademi sundum."
BÜTÜN KENTİN SORUNU
"Dilovası'nda iki mahalleyi boşaltalım önerisi doğru bir çözüm değil. Çünkü hava emisyonu dediğimiz şey, meteorolojik hareketlerden bağımsız değil. Mesele bunların çıkmasını engellemek. Hammaddeyi değiştirmek gerekir, prosesi yenilemek gerekir. 2004 yılında organize sanayi bölgesinin yapısını da inceledik. O bölgede Türkiye'nin petrokimya alanındaki tek ihtisas gümrüğü var. Dolayısıyla petrokimya alanındaki patlayıcı, yanıcı maddelerin yüzde 95'i Dilovası'na geliyor. Organize sanayi bölgesi yetkisi aldığınız zaman, özerk bir devlet gibisiniz, sadece bakanlıktan gelip inceleyebiliyorlar. Hâlâ geçerli olan mevzuata göre, içinden akarsu geçen, içinde SİT alanı bulunan, içinde yaşam alanı bulunan bir bölge organize sanayi bölgesi ilan edilemez. Kocaeli'ni de unutmamamız lazım, bu kentte doğumuzda lastik sanayinin devleri, kuzeydoğumuzda atık yakma fabrikası var. Kentin batısındakinin rafinerinin ciddi etkileri var. Burada sanayiyi seyreltmek gerekiyor. Yani kirleticiliği yüksek sanayiyi dar alanda yoğun bir şekilde konuşlandırırsanız riski artırırsınız. Dünya bunu çözmeye çalışıyor, mesela dünyada iki tane demir çelik fabrikası komşu olamaz. Bu bakımdan biz çalışmamızı şöyle sonlandırdık: İnsana ve doğaya rağmen sanayi tercihinin sonuçları budur, dedik."
ANNE VE BEBEKLERDE ARSENİK
"Kocaeli genelinde kanser nedeniyle ölümler, tüm ölümlerin yüzde 19'u civarında. Gebze'de 100 ölümden 22'si, Dilovası'nda 100 ölümden 21'i, Gölcük'te 100 ölümden 21'i kanserden. 2008'in ağustos ayında hem Dilovası'nda hem de Kandıra'da havadaki tozları toplamaya başladık. Ayrıca gönüllü gebeleri izlemek ve ilk sütlerinden ve bebeklerin ilk kakalarından örnek alıp analiz ettirelim istedik. Her ayın bir günü 24 saat boyunca havadan toz topladık. Ve içlerinde bakır, alüminyum, arsenik, kadmiyum, çinko, demir gibi sekiz ağır metale ve eser elemente baktık. Toplamda 52 anne, 58 bebekle yüz yüze geldik. Bu ağır metalleri görüştüğümüz anne ve bebeklerin çoğunluğunda saptadık. Bu şu demek: Bu çocuklar yaşamları boyunca her türlü sağlık sorununa açıklar. Boylarında, kilolarında, zihinselnörolojik gelişmelerinde büyüme gerilikleri, ileri yaşlarda kolay hastalanabilme, pek çok solunum yolu, deri ve kanser gibi hastalıkların riski çocuklarda daha yüksek olacak. Bölge hurda demir çelik ve petkokimya sanayinin yoğun olduğu bir bölge. Ve gaz atmosfere çıktıktan sonra kanserojen iki maddeye dönüşüyor, dioksin ve furan. Dolayısıyla burada öncelikle hammaddenin değiştirilmesi ya da azaltılması gerekir. Hurda demir potanın içinde eritildiği zaman bütün o toz duman fabrikanın sathına yayılıyor, oradan da dağılıyor. Halbuki bunun teknolojisi var, sadece biraz para harcamaları gerekiyor, karlarından vazgeçmeleri gerekiyor, insan sağlığı ve doğa için. Kapalı sistemler kurulması ve filtrasyon sisteminin işletilmesi gerekiyor. Üstelik filtrasyonda her şeyi geriye toplamak mümkün."