Sinema dünyası basit mesajları, favori karakterleri üzerinden iletmeyi sever. Bir dönem aksiyon kahramanlarının, belli dönemlerde din adamlarının, dövüşçülerin, bilim adamlarının hatta ruhani lider görünümlü kahramanların öne çıkması emin olun boşuna değildir. Zamanın ruhu, bir şekilde bu gibi bilinçaltında yatan imaların birbirinden alakasız ülkelerde, birbirine benzeyen filmlerde ortaya çıkmasına neden olur. İşte son 10 yılın hakimi 'kötü çocuklar' da böyle bir konu. Gerilim sinemasının neredeyse bütün yükünü bu çocuk işçiler çekiyor. Kimi filmde ailesine kök söktüren bir çocuk, kimindeyse yetişkinlere hayatı dar eden bir topluluk olarak karşımıza çıkıyorlar. Eskiden kötü çocuk karakter denildiğinde, akılda kalan filmler bir elin parmağını geçmezdi.
Kötü Tohum'un iblis çocuğu,
Şeytan filminin ruhu ele geçirilmiş kızı ya da William Golding klasiği
Sineklerin Tanrısı'nın sinema uyarlamasında denk gelir, kendilerine karşı pek de sempati beslemezdik.
Lanetli Kasaba (
Village of the Damned) ya da
Lanetli Çocuklar (
Children of the Damned) gibi 60'lara has filmler de öyle. Bu filmlerin Soğuk Savaş esintisi taşıdığı söylenir. Peki son 10 yılın kötü çocuklarının derdi ne? Japon sinemasındaki uzun saçlı ürkütücü kızlardan (
Karanlık Sular, Halka) beyaz yüzlü korkunç oğlanlara (
Garez, Cevapsız Arama), Amerikan sinemasının küçük arsız ve psikopat veletlerine (
Evdeki Düşman, Doğmamış), Avrupa sinemasının iyiden iyiye çığrından çıkmış psikolojisi bozuk minik yavrularına kadar, durum vahim (
Yetimhane, Gir Kanıma, Rec, Offspring, hatta
Beyaz Bant!). Bu filmlerin, başta ABD olmak üzere Batı medeniyetlerinin gelecekle ilgili korkularını yansıttığını belirten analizler yapılıyor. Eski neslin yeni nesille arasındaki uçurumun sonuçlarının ağır olabileceği, çocukların sağlıklı gelişebilmesinin şimdilerde çok zor olduğu ve bizleri karanlık bir geleceğin beklediğine delalet eden yapımlar olarak görüldü çoğu... Yerli filmlerde çocuklar, izleyicinin sevdiği karakterler. Sezercik, Ömercik, Ayşecik devri geçeli çok oldu ama
Eylül Fırtınası, Babam ve Oğlum, Gönül Yarası gibi filmlerde de,
Canım Ailem, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Çocuklar Duymasın ve hatta
Ezel'de bile çocuklar tertemiz! Yabancı filmlerdeki çocuk karakterlerin durumunun niye bu denli vahim olduğunu, çocuk sahibi sinema yazarlarına sorduk...
BURAK GÖRAL
(Sinema yazarısenarist / Bir çocuk babası)
Dozu bazen aşılıyor
"Kısaca 'kötü tohum filmleri' diye adlandırılan ve korku türünün içinde kendisine geniş yer bulan bir alt tür bu. Altında Freudyen bir bakış da var, ebeveyn olmanın insana yüklediği ağır sorumluluklarla başa çıkamama korkusu da var. Ama dozun zaman zaman aşıldığını düşünüyorum. Zira tıpkı 'işkence pornosu' diye tabir ettiğimiz filmlerdeki grafik şiddet, bu tür 'kötü çocuk'lu filmlerde de kendisini göstermeye başladı. Ben bunu tehlikeli ve abartılı buluyorum. Eskiden bu konuda daha hassastı sinemacılar. Son dönemde iki film bu anlamda benim kanımı dondurdu:
Kan Gölü (Eden Lake) ve
Histeri (The Children). İşin fenası, bu filmlerin kötü film olduklarını da söyleyemem... Geçen yıl gösterime giren
Gir Kanıma'yı (
Let the Right One in) ise bu sınıfa sokmuyor, onun çok iyi bir aşk filmi olduğunu düşünüyorum..."
ATİLLA DORSAY
(SABAH gazetesi sinema yazarı / İki çocuk babası
Hızlı büyümeye zorlanıyorlar
"Kötü çocuklar hep vardı. Mervyn LeRoy'un
The Bad Seed- Kötü Tohum veya Robert Mulligan'ın
The Other filmlerindeki gibi. Friedkin'in
Şeytan'ındaki Linda Blair'i de unutmamak gerek... Günümüzde biraz artmış olabilirler. Çünkü artık bu sanayiötesi modern çağda, çocukluk giderek kısalıyor ve onlar çok çabuk büyümeye zorlanıyor. ABD'de suç yaşı da, cinselliğe adım atma yaşı da giderek düşüyor. Bizdeyse zaten yoksulluk, erken çalışma hayatı, kan davası veya namus cinayeti gibi toplumsal olgularla çabucak olgunlaşmak zorunda kalan çocuklar, bir de ekrandan yansıyan Batı etkilerine açık oluyor. Ne üzücü."
MURAT ERŞAHİN
(Sinema dergisi yazarı / sinemamuzik.com / Bir çocuk babası):
Kapitalizmin tıkanması ve teknolojik cahillik
"Avrupa ve Hollywood sinemasında ortak bir payda teşkil ediyor kötü çocuk karakterlerin artışı. Bunun türlü sebepleri olabilir tabii. Tamamen insan psikolojisine dayanan bir 'ürün pazarlama' yöntemi de olabilir bu: İnsanı, derininde yatan en büyük korkularıyla yüzleştirmek. En masum olan figürün en çok korkutana dönüşmesi. Bunu anlayabilirim. Fakat bence en büyük sebep, kapitalizmin tıkanması. Reel bir röntgen filmi var ortada. Vahşi, çıldırmış düzenin, kendi çocuklarını birer canavara dönüştürdüğü gerçeği. Yabancılaşmış, bütün saflığını ve masumiyetini yitirmiş koca bir nesil. Tek bildikleri tüketmek ve yok etmek olan genç topluluk. Onlara iki dünya savaşı armağan eden dedelerinin; terör ve 'ekonomik sıkıntı hayaletiyle' korkutan, şiddetle terbiye eden babalarının armağanı. Başka bir okumayla da, bunun nedeni teknolojik cahilliğin temsilcisi olan genç ve çocukların, başta edebiyat olmak üzere sanatın bütün dallarından uzaklaşıp sanal bir gerçeklikle baş başa kalmaları olarak gösterilebilir."
CÜNEYT CEBENOYAN
(Birgün gazetesi sinema yazarı / Bir çocuk babası)
Hesap sorulma korkusu olabilir
"Dünyanın bir geleceği var mı? Bunu bilmediğimiz bir zamanda yaşıyoruz. 1950'lerden sonra dehşet dengesi vardı. Nükleer silahlar yok olmadı ama olası kapitalizm-sosyalizm savaşının sosyalizm ayağı büyük ölçüde yok oldu. Şimdi ise küresel ısınma gibi daha büyük tehditler var. Çocuklarına kirletilmiş ve dengesi bozulmuş bir doğa bırakıyor insanlar. Ama asıl değişim ekonomik-politik ilişkilerde oldu. Sosyal devlet sistemli bir şekilde yok edildi. Güvencesiz çalışma koşulları, sendikasızlaştırma, kısılan sosyal haklar... Anne-babalarından güvenli bir yaşam devralan bugünün yetişkinleri, çocuklarına aynı koşulları sunamamanın suçluluğu içinde olabilir ve kendilerinden hesap sorulacağı korkusunu yaşıyor olabilirler."