15 Temmuz Derneği, İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve Üsküdar Belediyesi'nin birlikte düzenlediği 7. Uluslararası 15 Temmuz Sempozyumu İstanbul Üniversitesi'nin Rektörlük Binasında düzenlendi. Düzenlenen programın ana başlığı "Cumhuriyet'in Yüzüncü Yılında Türkiye'de Darbeler ve Demokrasi" oldu.
TRAVMALAR DEVAM EDİYOR
Sempozyumun açılışında konuşan 15 Temmuz Derneği Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Talip Küçükcan, darbelerin ve darbe girişimlerinin hafızalarda kalması için akademik çalışmaların önemine dikkat çekerek "Darbeler Türkiye'yi derinden etkiledi. Darbe oldu bitti zannediyoruz ama bugün hala 1980 sonrası yapılan darbe anayasasını konuşuyoruz. O darbenin mirasıyla Türkiye'de nasıl bir sosyal mühendislik yapıldığını görüyoruz. 28 Şubat yıllar önce oldu ancak etkileri, travmaları devam ediyor" dedi.
O GECE DÖNÜM NOKTASI
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ise konuşmasında İstanbul Üniversitesi'nin darbe ve darbe girişimleri gibi ülkeyi siyasi ve sosyal kaos ortamına sokan, insanların canlarına mal olan girişimlerin tüm boyutlarıyla akademik olarak araştırılması konusunda her zaman en ön sıralarda olduğunu ve bundan sonra da olacağını ifade etti.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİĞİMİZİ ORTADAN KALDIRDI
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, "Dindar muhafazakar kesim 15 Temmuzda Adnan Menderes'ten bu yana darbecilere karşı biriktirdiği öfkeyi açığa çıkardı. 15 Temmuz öğrenilmiş çaresizliğimizi ortadan kaldırdı. Ben 15 Temmuz'u büyük bir halk devrimi olarak tanımlıyorum. O gece meşru olan gayri meşru olanı yendi" şeklinde konuştu.
YENİ BİR DÖNEME GEÇİLDİ
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TEHİK) Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, "Darbeler yeni bir sömürgecilik biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Afrika Birliği yayınladığı bildirilerde "darbe karşıtı norm" ifadesini kullanıyor. 1991 Mali, 1999 Nijer ve 2003 Gine anayasalarında darbeleri önleyici çerçeveler belirlendi. Bu resmi iyi okumamız gerekiyor. 15 Temmuz'da millet olarak aktif direnme hakkının eşsiz bir örneğini yaşadık. Cumhuriyet tarihimizde üç çeyrek asırdır darbelerle ve darbecilerle mücadele eden ülkemizin 15 Temmuz ile yeni bir döneme geçtik." dedi.
"BATI TÜRKİYE'NİN NATO'YA KATKISINI ANLAYAMADI"
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, 15 Temmuz'u bir darbe girişiminden ziyade bir savaş olarak niteledi. 2007 ile 2016 yılları arasında Türkiye'nin çok zor dönemeçlerden geçtiğini örneklerle anlatan Oktav "15 Temmuz dışarıdan bir saldırıydı. Bize sürekli demokratikleşme ve insan hakları diyen Batıya ironik olarak biz bugün hala 15 Temmuz gecesinin bir demokrasi şöleni olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. AB ve ABD Türkiye'yi terbiye etmek istedi ancak Türkiye'nin NATO'ya katkıları ve coğrafi istisnası yeterince anlaşılamadı. Türkiye bir coğrafyaya ait olmak zorunda değil" diye konuştu.
İSLAMİ STK'LAR SOKAĞA İNDİ
Sempozyumun ikinci oturumunda konuşan İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çaha, "1980 darbesi öncesinde STK'ların toplumsal hareketlerin oluşmasında önemli bir rol üstlendi. 12 Eylül'den sonra sivil toplum kuruluşları tasfiye edildi. 28 Şubat'la birlikte özellikle İslami kesimdeki STK'lar özgürlükler noktasında bilinçlendi. Başörtüsü yasağına karşı Cumhuriyet tarihinin en geniş katılımlı el ele eylemi yapıldı. Bu eyleme 3 milyon kişi katıldı. 15 Temmuz'da bu deneyimler ortaya çıktı. Türk toplumunun toplumsal mühendisliklere sığmayan bir yapısı oldu. Demokrasi bir öğrenme sürecidir. Özal'ın toplumun kulağına fısıldadığı özgürlük söylemi zamanla karşılığını buldu" dedi.
"SEKÜLER ŞÜPHECİLİK ZİRVE YAPTI"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Ataman ise "Her darbenin din üzerinde olumsuz etkisi vardır. Dini özgürlükler darbeler sonrasında kısıtlanır. Bazı dini gruplar dışlanarak marjinalleşir. Dini gruplar arasında çatlaklar oluşur ve ayrımlar başlar. 15 Temmuz ve FETÖ örneğinden sonra ise en önemli etki dini kurumlara duyulan güvenin azalması oldu. Seküler şüpheciliğin zirve yaptığı bu dönemde gençlerimizin bir kısmı hala FETÖ'nün bu darbe girişimini dini saiklerle yaptığına inanabiliyor. Bu çok üzücü" dedi.
"TÜRKİYE ARAP DÜNYASI İÇİN ÜMİT KAYNAĞI"
Dr. Tarek Cherkoui ise sempozyumda Arap dünyasının Türkiye'deki demokrasi algısını örneklerle aktardı. Soğuk savaş sonrası Türkiye'de farklı bir rüzgarın estiğini ifade eden Dr. Tarek Cherkoui, AK Parti döneminin Arap sokağındaki yansımalarının önemini anlattı. 2018'de Araplara Türkiye'nin demokrasisi sorulduğunda kendi ülkelerinden çok daha yüksek not verdiklerini söyleyen Cherkoui "Arap baharı yapılırken Türkiye'deki demokrasinin benzeri getirilmek istendi. Türkiye Arap dünyası için önemli bir ümit kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor" dedi.