Kültür ve Turizm Bakanlığının desteklediği, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Ahlat Müzesi, Muş Alparslan Üniversitesi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi iş birliğiyle 2020'de proje hayata geçirildi.
Üniversitenin Senato Salonu'nda kazı ekibiyle bir ayara gelen Muş Alparslan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alican, projesinin 5'inci yılı çalışmalarının başladığını söyledi. Bu proje fikrinin 2019 yılında ortaya çıktığını ve o dönemde kedisinin Muş Alparslan Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştığını ifade eden Alican, şöyle konuştu:
"4 yıl boyunca her yaz mevsiminde Malazgirt'te birçok kazı çalışması ve yüzey araştırmaları yaptık. Çok ciddi buluntular elde edildi. Aslında en başında umduğumuzdan çok daha ileri bir noktaya geldik. Umduğumuzdan çok daha hızlı bir biçimde ilerledi. Uluslararası ilgi odağı haline geldi. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş anlatısı olarak kabul edilen Malazgirt savaşıyla alakalı olarak 1920'den bugüne yapılan çalışmalar bir yana, son 5 yıldır yaptığımız çalışmalar belki bir yana denilebilir. Yani o kadar yoğun ve semereli çalışmalar oldu. Muş Alparslan Üniversitesi olarak en başından beri bu projenin içerisinde yer alıyoruz. Üniversitemizin bütün imkanları Malazgirt Projesi'nin gelişmesi için ve daha da ilerlemesi için tahsis edeceğiz, elimizden geleni yapacağız."
Muş Alparslan Üniversitesi olarak bu yıl Antik DNA laboratuvarının altyapısını kurduklarını kaydeden Alican, "Türkiye'de üçüncü Antik DNA laboratuvarı olacak. Bu DNA laboratuvarında belki de biz sadece Malazgirt Savaş alanları ile ilgili yaptığımız çalışmaların değil, bölgede yapılan Ortaçağ Türk ve İslam Selçuklu kazılarında elde edilen buluntuların da analizini yapmayı hedefliyoruz. Malazgirt Projesi'nin yöneticileri hem de bakanlığımızın desteğiyle Malazgirt'te de bir kazı evi çalışmalarımız var. Malazgirt Projesi, inşallah bu sene çok daha iyi bir noktaya taşınacak."dedi.
Kazıya bilimsel danışmanlık yapan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Çevik ise en büyük hayallerinin Malazgirt Zaferi'nin yerinin görünür kılınması ve noktasal olarak yerini tespit edilmesi olduğunu belirtti.
Üniversitenin her şeyiyle kazı ekibinin arkasında olduklarını ifade eden Çevik, şunları kaydetti: "Çalışmalarımız son derece iyi gidiyor. Türkiye'deki ilk savaş alanı arkeolojisini yapıyoruz. İnterdisipliner bir çalışma yapıyoruz. 40'ı aşkın, yerli, yabancı, alanında uzmanının katkısıyla yürüyen bu büyük zaferi yerinde görünür kılmaya dair bir bilimsel arka plan hazırlıyoruz. 5. yılımızdayız. Savaşa dair 2 önemli veri üzerinde çalışıyoruz. Bunlardan ilki savaşa ait metal objeler. İkincisi de insan kayıtları. Burada önceliğimiz şehitlerimizin bulunmasına dönük tespitler. Son 2 yıldır şehitlik olabileceğini düşündüğümüz Malazgirt Afşin Mahallesi'nde çalışma yürüttüyoruz. 30'a yakın mezar açtık. Eski bir gayrimüslim köyünde 2 bine yakın Müslüman mezarı tespit ettik. Bunlardan 30'a yakın mezarı açtık ve bu açtığımız mezarlardan 25 örneği yaşlandırmak için TÜBİTAK ilgili birime gönderdik ve bunların tamamı 11'inci yüzyılı verdi. 11'inci yüzyıl bizim için 1071 demek, savaşın yüzyılı demek. Bunlardan 3'ü doğrudan başlarından travmatik ölüm iziyle balta, kılıç, kesici bir aletle ölmüş olmalar."
14 Haziran'a kadar yüzey araştırması çalışması yürüteceklerini ifade eden Çevik, şöyle konuştu: "Bu çalışmayı 150 kilometrekarelik son derece geniş bir alanda yürüyoruz. Ekibin bu kadar kalabalık Yani bu geniş alanı daraltmak adına coğrafyacı, jeofizik, jeolog ekiple çalışıyoruz. Aslında savaşın nerede olduğu belli. Ama savaş bir haftalık bir çatışmalar bütünü ve nihai muharebe 26 Ağustos'ta olduğu için biz daha çok veri ile bunu belgelemek istiyoruz. Çünkü bir sonraki aşaması burada bir turizm destinasyonu olan, yürüyüş yollarıyla, seyir teraslarıyla, şehitlikleriyle bir interaktif müzesiyle yani Çanakkale Şehitliği'ne gittiğimizde ne görüyor, ne yaşıyorsak aynısını Malazgirt'te de görmek ve yaşamak istiyoruz. Malazgirt Savaşı'nı yerinde, gerçek zaman ve gerçek mekana dayalı olarak görünür kılmak istiyoruz."
Akademik çalışmalarımızı Türkiye ve dünyayla paylaşıyoruz. Geçen yıl kasım ayında Rus Bilimler Akademisi'ne davet edildik." diyen Çevik, şöyle konuştu: "Hatta bu yıldan itibaren dahili üyesi kabul ettiler bizi. Artık her iki yılda bir düzenlenen bir toplantı bu. Biz de orada Malazgirt'te elde ettiğimiz sonuçları Rus Bilimler Akademisi aracılığıyla dünyaya tanıtmaya devam edeceğiz. Bu yıl ayrıca Avrupa'nın en önemli Türk İslam arkeologları, İslam arkeolojisinin teorisyenleri misafirimiz olacaklar. Malazgirt'in dünya tarihini değiştiren bir hikayesi var. Biz bu hikayeyi ne kadar bilimsel ölçütlerde dünyaya kendimizi anlatabilirsek kendi açısından önemli. İnşallah çalışmaların bu yıl da verimli bir şekilde gidecek. İlk etapta yüzey araştırması, 1 Temmuz'dan itibaren de kazı olmak üzere devam edecek. Buradan elde edeceğimiz verilerle savaşın noktasal olarak nerede cereyan ettiğine dönük tespitlerimize devam edeceğiz. Geçen yıl Romen Diyojen'in sikkesi ve mührü bulundu. Savaş ait meteryaller de kazılarda çıktı."
Çevik, konuşmasını şöyle tamamladı: "Biz hikayesini bildiğimiz bir büyük hadiseyi arıyoruz ve izlerini sürüyoruz. Dolayısıyla zamana ihtiyacımız var, imkana ihtiyacımız var, desteğe ihtiyacımız var. Bu kadar kısa sürede çok ciddi sonuçlar aldık. Bu destek, imkan ve zaman daha verildiğinde biz bütün savaşın her aşamasını gün gün ortaya koyacağımızı ve sonuç itibariyle en büyük zaferi yerinde ete kemiğe büründürerek görünür kılacağız. Bundan dolayı Doğu Anadolu'ya büyük bir turizm hareketliliğinin işaret fişeği olarak yansıyacağını düşünüyoruz. Malazgirt'in Ani'den başlayıp Diyarbakır'dan noktalanacak 8 ili ilgilendiren Büyük Selçuklu Kültür Rotası'nın kalbi olsun istiyoruz."