UNESCO'nun somut olmayan kültür mirası çalışmaları kapsamında, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce belirlenen Türkiye'nin 2009 yılı "Yaşayan İnsan Hazineleri" listesinde Hattat ve Ebru sanatçısı Fuad Başar da bulunuyor.
Başar, ödül alacak 3 kişinin klasik sanat dallarıyla uğraşmalarının çok sevindirici ve bunun sanat tarihinde bir ilk olduğunu, Türkiye ve sanat açısından çok önemli bir gelişmenin yaşandığını kaydetti.
Bu sanat dallarında bir kesilme dönemi yaşandığını, emekleme döneminden sonra yeniden ayağa kalktığını ifade eden Başar, bu gelişmenin UNESCO tarafından da fark edildiğini vurguladı.
"YAYGINLAŞIRSA YOZLAŞABİLİR"
Ebru ve Hat sanatına ilginin her geçen gün arttığını ve tanıtımının daha fazla yapıldığını kaydeden Başar, şunları söyledi:
''Çok yaygınlaşmasının dezavantajları var. Yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalınabilir. İnsanlar sanatı hobiyle karıştırıyorlar. Ortaokul öğrencisinin resim yapma meşgalesi gibi görülebiliyor. Bununla karşı karşıya kaldığımız oluyor. Bazı veliler 'çocuğuma yaz tatilinde bütün yazı tekniklerini öğretir misiniz?' gibi tekliflerle geliyorlar. Bizim hocamız 80 yıl yazı hayatı olan bir üstattı. O bile 'ben harfleri yeni yeni tanımaya başlamıştım, yazı yazmaya ömrüm yetmeyecek' derdi. İnsanlar hobi gibi görüyor. Biraz uğraşan 'ben oldum' zannediyor. İnsanlar olmuşluğu kadarıyla 'insanlara sanat budur' diyebiliyor. Ama tahmin ediyorum ki bu süreci aşarız. İleri de gerçekten sanatçı olan kişiler ahlakı, dürüstlüğü ve sanatıyla ayıklanır. Bu tarihin her devrinde yaşanmış bir şey. Günümüzde de bunu atlatacağız. Yozlaşma riskini atlattığımızda, sanat açısından çok güzel günler göreceğiz.''
Başar, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yerel yönetimlerin çalışmalar yapmasının, sanatın daha geniş kitlelere ulaşması açısından çok önemli olduğunu bildirdi.
"YAPTIĞIM HİÇBİR ESERİ BEĞENMİYORUM"
Ebru sanatında 34., yazı sanatında ise 35. yılını doldurduğunu dile getiren Başar, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yazıda binlerce eserim var. 2 binin üzerinde tuğra çektim. Çeşitli cami yazıları, kitabeler, mezar taşları, levhalar, kitap metinleri çektim. Bunların ulusal ve uluslararası seviyede yayılması için çeşitli faaliyetlerimiz oldu. Ebru sahasında da aynı şeyleri yaptık. Yaklaşık 67 bin civarında ebru yaptım. Bugüne kadar yaptığım hiçbir eseri beğenemedim. Çünkü insan beğendiği noktada çakılıp kalıyor. Bizde beğenmek yok, sürekli ilerlemek var. Biz bu sanatı aldığımız haliyle başkalarına devredersek, bir müddet sonra artık üstü toz tutmaya başlar ve terk edilir. İlerletmek zorundayız. Yozlaşmaya yol açmayarak, işin aslından sapmayarak bütün sanat dallarını ilerletmeliyiz. Yerinde saymak, durmak gibi beter bir şey. Sürekli ilerlemeliyiz. Bunu yapmaya çalışıyoruz.''
"EBRU, KOPYALANAMAYAN TEK SANATTIR"
Başar, ebru sanatının hiçbir sanata nasip olmayan bir özelliğinin bulunduğuna dikkati çekerek, ''Kopya edilemeyen tek sanat ebrudur. Bir ebru eserinin kopyasının yapılması mümkün değil. Yapan kişi tarafından bile yapılması imkansız. Her insan gibi, her ebru da tek olmaya mahkumdur. Ebru teknesinde çeşitli renklerde boya attığınızda, bir boya diğerine karışmaz. Diğerlerinin arasında çok güzel görünür'' diye konuştu.