Mardin'de il güvenlik toplantısına katılan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ömerli İlçesindeki temaslarının ardından Dargeçit ilçesine geçti. Bayan Soylu, ilçe girişinde Belediye Başkanı Mehmet Cüneyt Aksoy tarafından karşılandı. Mardin Milletvekili Cengiz Demirkaya, Ak Parti İl Başkanı Faruk Kılıç'ın da eşlik ettiği Bakan Soylu ilçe merkezinde esnaf ziyaretinde bulunduktan sonra Dargeçit Ak parti Gençlik Kolları tarafından gerçekleştirilen Gençlik Buluşmasına katıldı. Burada Gençlere hitaben konuşan Bakan Soylu, birlik ve beraberlik mesajları verdi. Türkiye'deki farklılıkların Allah tarafından bizlere bir zenginlik olarak bahşedildiğine işaret eden Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu güzel tabloyu şurada belki de kalemi çok güçlü olan bir ressamın çizebileceği, içinde gelecek olan, içinde sevgi olan, içinde heyecan ve kardeşlik olan, içinde bir birine karşı samimiyet olan, büyüğüyle ve küçüğüyle. genciyle yaşlısıyla bu tabloyu karşımda görmekten bu tablonun bir parçası olmaktan ve bu tabloyu Dargeçit'te, memleketimizin bu güzel yöresinde görmekten büyük bir mutluluk duyduğumu, heyecan duyduğumu ifade etmek istiyorum. Biraz önce Ömerli'deydik ve Sayın Cumhurbaşkanımız aradılar ve bir talimatları oldu. Bana nerede olduğumu sorduğunda ben de Arkadaşlarımızla birlikte Ömerli'deyim dedim. Ve biraz sonra da Dargeçit'e geçeceğiz, orada bir gençlik buluşması yapacağız dedim. Ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey'in, Sayın gençlik kolları başkanımızın nezdinde buradaki tüm gençlerimize bütün Dargeçitli hemşerilerimize her birine selamları var ve muhabbetleri var. Hepinize selamlarını sevgilerini ve muhabbetlerini iletmemi istedi. Üzerime emanettir sizlere iletiyorum.
Bana bugün gördüklerimi böyle bir cümlede özetler misiniz derlerse alacaklarımız tonluyoruz. Öyle içimden geçeni söyleyeceğim. Ne demektir bu çok zaman kaybetti, aileler çok zaman kaybetti, Burada yaşayan yöre insanları çok zaman kaybetti, gençler zaman kaybetti, anne ve babalar zaman kaybetti, sadece zaman kaybetmediler, kimi çoluk çocuğunu kimi geleceğini, kimisi okulunu, kimisi öğretmenini, kimisi yolunu, kimisi bir yerden bir yere ulaşmayı, kimisi dükkanında satacağını kimisi, satacağını kimisi bütün Türkiye'yi sevgiyle kucaklaşmanın zamanını kaybetti. Maalesef böyle bir zaman diliminden geçtik. Sadece siz kaybetmediniz. Bu ülkede kimisi inancından dolayı kaybetti. Ötekileştirildi. Kimileri etkin kökeninden dolayı, kimileri mezhebinden dolayı, kimi de inancından dolayı kaybetti. Ama bugün kıymetli gençler değerli büyüklerim. Sabah Mardin müzesini gezdim. Orada Süryani Cemaatinin Mezopolitiğiyle birlikte sohbet etik. Müzeden çıkarken Türkiye'nin birçok yerinden insanlar gelmişti Mardin'i gezmeye. Onlarla fotoğraflar çektik. Geçen hafta Diyarbakır annelerinin 4'üncü yılına girişiydi, onlara gittik. Oradan Lice'de böyle bir gençlik buluşmasında birlikte olduk. Nerede? Bundan tam 5 bin yıl önce Büyük İskender'in ordularını dinlendirdiği Birkleyn Mağaralarının olduğu noktada. Yani Dicle'nin doğduğu topraklardan birisinde, gençlerle birlikteydik. Sonra mağaralara çıktık, hayal çektik. Yıllarca zaman kaybettiniz. Birileri bu mağaraların hakimi bizin dedi. Oysa oranın hakimi Allah'tır. Biz kuluz. Neticede biz görürü, gezeriz, ama biz faniyiz. Bugün varız yarın yokuz. Bundan kısa bir süre önce Şırnak'ta Cudi dağında Hazreti Nuh'un, Nuh tufanından sonra Hazreti Nuh'un gemidekilerle birlikte gelip konduğu Cudi Dağı'nda, Yani insanlığın ikinci defa neşrettiği ettiği yerdeydik. 5 Bin yıllık bir tarih. Biz de gittik yaşlılarla beraber gittik. İlk önce onlar gittiler biliyor musunuz? 40 yıldır 50 yıldır oraya çıkamamanın belki de rövanşını alıyorlardı. Diyarbakır'da 2 peygamberin yan yana yattığı Eğil'de bizim medeniyetimizin ve tarihimizin zenginliği Hazreti Zülküfül ve Hazreti Elyasa var. Dünyanın hiçbir yerinde 2 peygamber yan yana mezarlığını göremezsiniz. Biz büyük bir zenginliğin evlatlarıyız. Göbekli tepeden bahsettiler ve burada Boncuklu tarlasından bahsettiler. Biz büyük bir medeniyetin evlatlarıyız. Beki bir gün sizi günlük meşgalelerle uğraştırabilirler. Ama tarihi silebilirler mi? Biz büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu toprakların içerisinde hepimizin kendine ait farklılıkları olabilir. Kimimiz Trabzon'da, kimimiz Diyarbakır'da, kimimiz, Şanlıurfa'da, kimimiz Lice'de kimimiz İstanbul'da kimimiz de burada Dargeçit'te doğduk. Ben de İstanbul'da doğdum. Kimimiz sarışınız, kimimiz esmer. Kimimizin gözü ela, kimimizin gözü kahverengi. Kiminin saçı çok kiminin benim gibi saçı yok. Kimi Kürtçe konuşuyor, kimi Arapça konuşuyor. Kimi Türkçe konuşuyor. Kimisi Alevi, Kimisi Suni, Biz bunların hiç birini silme kabiliyetine sahip değiliz. Bunlar bize bahşedilen zenginliklerdir. Gençler, Müslümanlığınızla guru duyun. Kürtlüğünüzle gurur duyun. Dilinizle gurur duyun. Bu ülkenin vatandaşı olmakla gurur duyun. Kardeşliğinizle hep beraber gurur duyun."
Ak Parti iktidarı döneminde Türkiye'nin huzura kavuştuğunu ve herkesin işine gücüne bakmaya başladığını ifade eden Bakan Soylu sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani çocuğunu alıp dağa götürmemişler, arkasından ağlamamış. Her kes kafasını kendi işine vermiş. Van Hacı Bekir Mahallesinde bir gençlik merkezi vardı, bundan 6 ay önce oraya gittim. Gecenin saat 10'u, 11'i,12'sinde herkes kafasını kitabının üzerine koymuş, çalışıyorlar. Neye çalışıyorsunuz diye soruyorum, üniversiteye, lise imtihanına ve KPSS'ye çalıştıklarını söylüyorlar. O gençler pırıl pırıl, bir birleri ile dayanışarak çalışıyorlardı. İmkan verirseniz bunu sağlarsınız. Bakın bu ülkede bunların hepsi var. Batıda ne varsa Doğu'da da bütün imkanların aynısı var. Daha iyisi olacak mı?, daha iyisi de olacak. Peki huzurun daha iyisi olacak mı?, bugün Diyarbakır sokaklarında, Lice'nin gecenin saat 2'lerine kadar dolaşılıyor mu?. Bir kardeşiniz olarak söylüyorum, biz sadece kendimizden sorumlu değiliz, biz etrafımızdaki coğrafyadan da sorumluyuz. Biz büyük bir medeniyetin evladıyız. Biz ne Irak'a sırtımızı döneriz, ne Suriye'ye sırtımızı döneriz, ne de Pakistan'a, Afganistan'a, Ortadoğu'ya, Orta Asya'ya, Balkanlara hiç birine sırtımızı dönemeyiz. Onların hepsinin ümidi Diyarbakır'dan İstanbul'a kadar, İzmir'den Mardin'e kadar, Trabzon'dan Hatay'a kadar olan büyük coğrafyadayız. Bunu bir kardeşiniz olarak söylüyorum, bunu bir İçişleri Bakanı olarak söylüyorum, bunu Recep Tayyip Erdoğan'ın bir yol arkadaşı olarak söylüyorum. Biz inşallah görürüz bunu ve bunun için gayret ediyoruz, ama biz göremezsek te siz muhakkak göreceksiniz. Anadolu coğrafyası ve bu topraklar göreceksiniz bu topraklar Suriye'ye de barışı ve huzuru getirecek, Irak'a da barışı ve huzuru getirecek. Afganistan'dan Pakistan'a kadar barışı ve huzuru getirecek. ve her kes bu coğrafyaya bakarak dünyada bugün batı emperyalizminin bir şekilde baskılamaya çalıştığı, huzursuz yapmaya çalıştığı bu memleketlere bu barışı Anadolu coğrafyası getirecek. Biz bunu 600 sene boyunca bu barışı sağalan bir ecdadın torunlarıyız. Siz, İzmir Belediye Başkanının söylediklerine bakamayın. Onlar bu konularda cehalet içerisindedirler. Osmanlıyı ve kendi geçmişimizi ihanetle suçlayan bir anlayışı elbette kimsenin kabul edebilmesi mümkün değildir. Doğru da değildir. Bu bir cehalettir. Hakikatten bu tam bir kutuplaştırma veya kamplaştırmadır. Elbette bu kınanacak bir hadisedir. Biz bunu kınıyoruz. Kem söz, kötü söz sahibine aittir. Bu kadar basit. Tayyip Erdoğan bu ülkede Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmadan önce bu ülkede insanlar rahat bir şekilde ben dindarım diyemiyorlardı. Bu coğrafyada, Doğu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyası, Müslümanlığın en yoğun yaşandığı alanlardan bir tanesidir. Anlayışı ile, medresesi ile, inancı ile, bütünlüğü ile ihtiyaç duyulduğu alandır. Ama insanlar ben dindarım diyemiyorlardı, yani özgür değillerdi. Korkuyorlardı. Çünkü 28 Şubat yapılmıştı, bir darbeydi. Ve orada aslında devlet olmasa da, devlete vesayet koyanlar insanların kendi kendilerini ifade etmelerini engelliyorlardı. Tayyip Erdoğan öyle bir noktaya getirdi ki bu ülkeyi, kimseyi kendi inancından, kendi kimliğinden, kendi etnik kökeninden kendi mezhebinden, kendisini ifade etmesini sakladığı durumu ortadan kaldırdık. Bugün ben dindarım diyebilen rahat bir şekilde dindar olabiliyor, bu ülkenin başı açığı da başı örtülü de valisi var. Bir problem var mı, yok. Bu ülkenin başı açık ta, başı kapalı da subayı var, bir problem var mı yok. Türkiye'nin başı açık - başı örtülü, laik - anti laik, Türk - Kürt, Sünni - Alevi, bunların hepsi fay hatları. Amerika istediği zaman bu fay hatlarını tetikliyor, biz de onlarla uğraşıyoruz. Kalkınmayla, büyümeyle, gelişmeyle, kendi şehirlerimizin standartlarını yükseltmesiyle, kendi insanlarımızın standartlarının yükselmesiyle sadece biz bununla uğraşıyoruz. Her 10 yılda bir darbeyle bizi 20-30 yıl geri götürdüler. Bizim tercihlerimizi ortadan kaldırdılar. Bize diyorlar ki, 'ya siz işe yaramazsınız, siz kimsiniz ki bu ülkeyi yöneteceksiniz, siz başaramazsınız, sizin yeteneğiniz yok' şimdi bal gibi biz bu ülkeyi yönetiyoruz. Bugün bal gibi tahıl koridorunda problem olduğu zaman, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşta problem olduğu zaman kimse Amerika'yı adam yerine koymuyor, Ama Recep Tayyip Erdoğan'ı adam yerine koyuyorlar 'ne olursun bu problemi çözermişsiniz' diyorlar. Demek ki biz becerebiliyoruz, başarabiliyoruz. Onlar bizi biçmeye çalıştılar, bizi istikametimizden alıkoymaya çalıştılar. Biz tam tersini yaptık. Onlar bize 17-25 Aralık darbesini yaptılar, biz Marmara'yı açtık, Avrasya tünelini açtık, İnsansız hava araçlarını ve helikopterlerini ürettik, dünyanın en büyük havalimanını hizmete açtık. Hiç durmadık sürekli devam ettik. Onlar 6-8 Ekim olaylarını yaptılar, biz Yüksekova havalimanını açtık, biz güneydoğu Anadolu bölgesinden terörü temizledik. Onlar bizi bir birimize düşürmeye çalıştıkça, biz kardeşliğimizi kucakladık.
Sizler sadece bu coğrafyayı aydınlatmayacaksınız. Bugün Suriye zorda. Ben geçen hafta Pakistan'daydım, ülkenin bir bölümü sular altında. Ben hayatımda böyle bir fukaralık görmedim. Allah razı olsun bu milletten. Yine bu millet Allaha çok şükür trenler, hava köprüsüyle beraber oraya yardımlarını gönderiyor. Biz asil bir milletin çocuklarıyız. Biz büyük bir medeniyetin evlatlarıyız."