Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörlüğünce, Gazze'de yaşanan vahşetin ve dünyanın farklı coğrafyalarında Müslüman soy kardeşlerimize zulmün durmasına destek olmak amacıyla basın açıklaması düzenlendi.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörlüğünce Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Yerleşkesi-Rekreasyon Alanında, gerçekleştirilen açıklamaya Manisa Valisi Enver Ünlü ve eşi Sema Ünlü, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rana Kibar, Manisa Vali Yardımcısı Erhan Günay, Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, protokol üyeleri, akademisyenler, öğrenciler katıldı.
Öğrenciler ellerinde Türk ve Filistin bayrağı tuttular. İstiklal Marşı ile başlayan programda, MCBÜ İlahiyat Fakültesi 3. Sınıf Öğrencisi Arif Doğan tarafından Kur'an-ı Kerim tilavet edildi. Programda Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Rana Kibar'ın açıklaması sonrası Manisa Valisi Enver Ünlü bir konuşma yaptı.
Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Rana Kibar yaptığı açıklamada, "Kurulduğu günden itibaren tüm hukuk normlarını, tüm insani ve ahlaki değerleri yok sayan İsrail'in Ortadoğu'da sebep olduğu yıkım ve dram, bir çok kez insanlık vicdanı derinden yaralamıştır. Maalesef ki içinde yaşadığımız 21. Yüzyılında, inşa edilen ortak insani değerlere, ilkelere ve normlara rağmen tüm dünyanın gözü önünde yine bir insanlık dramının yaşandığına tanıklık ediyoruz. Ekim ayında başlayan ve 7 aydır devam eden İsrail saldırılarında 15 bini çocuk, 10 bini kadın olmak üzere 35 binden fazla sivil vatandaşın katledilmesi karşısında vicdan sahibi her insan gibi kahroluyoruz ve ah ediyoruz" dedi.
İNSANLIK TARİHİNDEKİ KARA LEKELERDEN BİRİ OLARAK GÖRÜLECEĞİNDEN ŞÜPHE DUYMUYORUZ
Rektör Kibar "İçinden geçtiğimiz bu süreçlerin gelecek yıllarda İnsanlık tarihindeki kara lekelerden biri olarak görüleceğinden ve lanetleneceğinden de şüphe duymuyoruz. Dünya devletlerinin İsrail'in zulmü karşısında sessiz kalmaları, dahası katliamları destekleyen politikalar benimsemeleri birer akıl tutulmasına dönüşmüştür. Şüphesiz batının bu iki yüzlü tutumu bizler için yeni değildir. Akan kan Müslüman kanı olduğunda Doğu Türkistan'da, Arakan'da, Hocalı'da, Bosna'da, Kıbrıs'ta sözde medeni batının bu iki yüzlülüğünü biz hep gördük hep yaşadık. Ancak İsrail'in saldırılarının sergilediği vahşet ve ortaya çıkan soykırım tablosu öyle ağır olmuştur ki; batı toplumlarında farklı din / dil / ırk a sahip olsa da benzer vicdana sahip her kesimden vatandaşın tepkisini çekmiştir" diye konuştu.
BİREYSEL TEPKİLERİNİ GÖSTEREN KENDİ VATANDAŞLARINA DAHİ TAHAMMÜL EDEMİYORLAR
Batının yapılanlara sessiz kalmadan öte tepki gösteren vatandaşlarına da olumsuz tavrına dikkat çeken Kibar şöyle devam etti, "Kendi yönetimlerinden umudunu kesen batılılar, insan olmanın ve vicdan taşımanın gereğini yaparak hem İsrail'e hem kendi ülkelerine tepkilerini bireysel eylemlerle dile getirmeye başlamıştır. Yıllarca bize medeniyet nutukları atan batı ülkelerinin çıkarları için bir soykırım karşısında sessiz kalmaları yetmezmiş gibi bireysel tepkilerini gösteren kendi vatandaşlarına dahi tahammül edemedikleri de görülmüştür. Siyonizm odaklı vahşet karşısında tepki gösteren Amerikalı öğrencilere yönelik baskı ve şiddet de bu durumun tüm dünya halkları tarafından görülmesini sağlamıştır. İsrail katliamlarının ilk aylarında öğrencilerin vicdanlarına pranga vurmak istemeyen ve öğrencilerine ifade özgürlüğü tanıyan Harvard ve MIT Üniversitelerindeki Rektörler başta olmak üzere çok sayıdaki üniversite yöneticisi görevlerinden almış, Üniversiteler susturulmaya çalışılmıştır. İsrail'in vahşeti ve zulmü arttıkça, sızlayan vicdanlar da çoğalmış ve ABD'nin bu baskısı öğrencileri susturmaya yetmemiştir.
Dünya'nın birçok ülkesinde olduğu gibi ABD'de soykırıma sessiz kalmak istemeyen öğrenciler bireysel düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında birçok üniversitede tepkilerini ortaya koymuştur. Ancak Siyonist yönetimler, öğrencilerin bu onurlu ve vicdanlı duruşundan ve insan haklarının ayrılmaz bir parçası olan ifade özgürlüğünü kullanmalarından dahi rahatsız olmuştur. ABD'de çok sayıda kampüs polisler tarafından işgal edilmeye başlamıştır. Son 3 haftadır yaşanan süreçte 2000'den fazla akademisyen ve öğrenci orantısız güç kullanılarak şiddete maruz kalmış ve ağır ceza suçluları gibi ters kelepçe ile göz altına alınmıştır. MCBÜ ailesi olarak yaşanan bu süreci kabul edemiyor, tüm inancımızla reddediyor ve ABD ile İsrail yönetimlerine sesleniyoruz; "Sadece Gazze'deki masum sivilleri değil, aynı zamanda insanlık vicdanını, onurunu, evrensel hukuku, insan haklarını, medeniyet değerlerini ve normlarını da katlettiğinizi görün ve bu zulmü durdurun artık! "Haksızlık Karşısında Susan Dilsiz Şeytan'dır" şiarını benimseyerek tüm gücümüz ve kararlılığımızla ABD ve İsrail Yönetimleri tarafından sürdürülen bu zulmün karşısında olduğumuzu çok net bir şekilde bir kez daha haykırıyoruz. Başta Türk Üniversiteleri olmak üzere Dünya'daki tüm üniversiteleri ayağa kalkmaya, yaşanan bu soykırıma ve üniversitelere yönelik akıl dışı baskıya tepki göstermeye davet ediyoruz" dedi.
Yaptığı konuşmada Filistin'in yarım asırdan fazla süredir vahşetin en şiddetlisinin yaşandığı bir yer hâline geldiğine dikkat çeken Vali Enver Ünlü "Bu vahşetten etkilenen bölgelerin başında ise Gazze gelmektedir. İnsanoğlunun hayal gücünü zorlayan, merhamet duvarlarını tarumar eden bu vahşet karşısında, maalesef, dünya kamuoyu görmez, duymaz, konuşmaz olmuştur. Gazze'de yaşananlar başta olmak üzere, bu insanlık dramına gerek yurtiçinde gerek yurtdışında en şiddetli tepkiyi veren yine aziz milletimiz ve devletimiz olmuştur. Dini farklılıklar sebebiyle zulme maruz kalan ve en çok da savunmasız kadınların ve çocukların hayatını kaybettiği bu vahim hadiseler, insan olma şuuruna erişmiş her vicdanı derinden yaralamıştır" diye konuştu.
ZULMÜN TEK ADRESİ ELBETTE SADECE GAZZE DEĞİLDİR
Vali Ünlü konuşmasını şöyle sürdürdü "İnsanların farklılıkları sebebiyle uğradığı zulmün tek adresi elbette sadece Gazze değildir. Doğu Türkistan, Arakan gibi coğrafyalarda soydaşlarımız ve dindaşlarımız Gazze'dekine benzer sebeplerle, eşi görülmemiş zulümlere maruz kalmaktadır. Türk milleti olarak bizler ülkemizde bir acı yaşanmasını istemediğimiz gibi soydaşlarımızın yaşadığı Doğu Türkistan'da, dindaşlarımızın yaşadığı İslam coğrafyasında, sefalet ve zulme mahkûm olmuş diğer coğrafyalarda da kan ve gözyaşının akmasını istemeyiz. Çünkü tarih sahnesinde var olduğu günden beri Türk milleti, küçük hesapların değil büyük davaların takipçisi olmuştur. Orta Asya bozkırlarından Viyana kapılarına, Kiev sırtlarından Kuzey Afrika'ya, Hicaz'a kısaca üç kıta yedi iklime adaleti, huzuru, barışı getirmişlerdir. Bizler, Yunus Emre'nin deyişiyle "Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü" ilkesi ile dini, dili, ırkı, aidiyeti ne olursa olsun insanları birbirine eşit kabul ederiz. Bu inanç ve hissiyat içerisinde, başta Doğu Türkistan, Gazze, Arakan olmak üzere yeryüzünde sürüp giden zulüm ve vahşetin bir an evvel sona ermesini temenni ediyorum. Bu suretle hayatını kaybeden soydaş ve dindaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Farkındalık oluşturacak bu programı düzenleyenlere teşekkür ederek, hepinizi saygıyla selamlarım."