Elif Şafak'ın bir banka ile havayolu şirketinin ortak kredi kartının reklamında oynaması pek şık bulunmadı; 'edebi' bir hareket olarak değerlendirilmedi. 'Edebiyatın parayla ilişkisi yoktur-olmamalıdır' eleştirilerine ben katılmıyorum.
Üstelik çoğu edebi başyapıtın, onca yokluktan, yoksunluktan, hastalıktan çıktığını bilmeme rağmen...
Bakın hatırlayalım; Amerikan edebiyatının en değerli yazarlarından Edgar Allan Poe kumar ve içki düşkünüymüş. Evinin üç dolarlık kirasını bile ödeyememiş. Günlerce yemek yemeden yaşarmış.
Alexandre Dumas, yaşamının son yıllarında geçinebilmek için paltosuna varana kadar neyi var, neyi yok satmış.
Peyami Safa, evinin kirasını ödeyebilmek için telefonunu satışa çıkarmış.
O DA KAZANSIN!
Evet, insanlar para kazansın...
Evet, insanlar rahat yaşasın.
Evet, insanlar yaşlılıkta yokluğun içinde eriyip gitmesin... Daha çok üretsin, daha çok yazsın.
Elif Şafak da kazansın.
Ama bu düşüncemi ortaya koyarken Şafak'ın yıllar önce "Ben ki hayatımda kredi kartı kullanmam, hatta alışveriş yapmayı bile sevmem" sözlerini de unutmuyorum.
Kuşkusuz, reklam teklifi geldiğinde bu çelişkinin yanıtını kendine vermiş, kendini ikna etmiştir.