Cuma günü, ertelenen bir randevum yüzünden bir AVM'de iki saat geçirmem gerekti. Ben de tercihimi sinemadan yana kullandım.
Vaktime uygun bir tek film vardı: 'Kasırgada Vurgun'.
Afişteki 'Hızlı ve Öfkeli'nin yönetmeninden' ibaresine de güvenerek 3D gözlüğümü alıp salona girdim. Girmez olaydım... O iki saat benim için tam bir işkenceye dönüştü.
Zira hayatımda gördüğüm en saçma sapan filmlerden birine iki saat boyunca tahammül etmek zorunda kaldım.
Film, sinemanın iki cazibe noktası 'felaket öyküleri' ile 'soygun macerasını' birleştirip kasırgada olmasa da gişede 'vurgun' yapmayı amaçlamıştı. ABD'de Maliye Bakanlığı'nın eski paraları imha merkezinin bulunduğu bir kasabada beşinci kategori bir fırtınayı, soygun için paravan olarak kullanan bir çete ile soyguna engel olmak isteyen bakanlık koruma görevlisi genç kadın ve ona yardımcı olan gözü pek meteorolojistin hikayesi; aslında bilim-kurgufantezi kategorisine değerlendirilebilecek düzeyde mantık sınırlarını zorluyordu. Bir ara fırtına öyle şiddetlendi ki; koca otomobilleri, kamyonetleri çöp gibi sağa sola fırlatmaya başladı.
Gelin görün ki, savrulan otomobillerin orta yerinde bizim kahramanlarımız ellerinde silahla sağa sola ateş etmeye devam edebiliyorlardı.
Yan yana giden iki TIR kamyonundan, içinde kötüler olanını hortum göğe savuruyor, bir metre yanındaki ise yoluna devam edebiliyordu. Ben böylesine 'inisiyatif sahibi' ve 'tercih kullanabilen' sağduyulu fırtına görmedim! Bir de... Maliye Bakanlığı, çöpe gönderdiği eski paraların seri numaralarını kaydetmez mi? Tesise yakılmak için getirilen o 600 milyon doları çalsan ne yapacaksın ki? Ama yazanın, yönetenin hakkını yemeyeyim; filmde müthiş gerçekçi bir sahne de vardı. Kahramanlarımız, onca hengamenin arasında bir ara duvar dibine çişlerini yaptılar.
Bilirsiniz, macera filmlerinde aralıksız 12 saat vuruşurlar da, bir damla çişleri gelmez. Sanırsınız alayı, prostat sondası ile dolaşıyor. 'Kasırgada Vurgun'un belki de tek gerçekçi sahnesi işte oydu...
Geçen hafta Nuri Bilge Ceylan'ın 'Ahlat Ağacı' filmine gitmeye niyetlenirken, imdadıma sevgili Hıncal Uluç'un müthiş eleştiri yazısı yetişti. Tam da bilet paramın cebimde kaldığına sevinirken, 'Kasırgada Vurgun'a gidip paramla iki saatimi heba ettim.
Yani günün sonunda kar-zarar eşit.
Bu arada sinema sitelerinde dünyanın en kötü 10 filmi arasında gösterilen Cüneyt Arkın'ın ünlü 'Dünyayı Kurtaran Adam'ına ciddi şekilde haksızlık edilmiş.
'Kasırgada Vurgun'dan sonra hemen koşup özür dilemeliler..