Sonunda bu da oldu... Kadınların yaşamlarındaki en hassas dönem olan, onları duygusal fırtınalara sürükleyen 'âdetten kesilme' olayı da sonunda bir dizi vasıtası ile 'reyting malzemesi' yapıldı.
Ben erkek halimle bu haftaki Muhteşem Yüzyıl'ı izlerken utandım. Bir de doğurganlık süreçlerini yeni tamamlayan ve bunun yarattığı psikolojik dalgalanmayı yaşayan kadınları düşündüm. Çünkü 'âdetten kesilme' olayı dizide neredeyse 'kadının yaşamının sonu' gibi gösteriliyordu.
Oysa doğurganlığın bitmesi son derece doğal bir süreçti ve ne utanılacak, ne de ayıplanacak bir tarafı vardı.
Ama Hürrem âdetten kesilince, yeni rakibi Fatma Sultan bunu bir 'silah' gibi kullandı. Alelacele ağabeyine haremden bir kadın hazırlatıp gönderdi. (Sarayda annelerin, kızkardeşlerin sürekli hanedanın erkeklerine kadın servis etmeleri de ayrı bir ayıp ya, neyse...)
Oysa hanedanın devamlılığı pek çok şehzade tarafından zaten 'garanti' altına alınmıştı. Âdetten kesilme de cinselliğin sonu anlamına gelmediğine göre, Sultan'a yeni kadın servis etmenin alemi neydi peki?
Ama gelin görün ki, Hürrem Sultan da yaşananların etkisinde kalıp bunalıma girdi.
Süleyman'a kendi eliyle seçtiği bir cariyeyi hazırlatıp gönderdi. Sanki o güçlü, dirayetli kadın, diri diri mezara girmiş gibiydi.
Kendimi, doğurganlık yeteneğini kısa süre önce yitiren olgun kadınların yerine koydum. Bu diziyi izlerken kim bilir neler düşünmüş, neler hissetmişlerdi. Tabii ki aklı başında olanlar, sağlam bir aile terbiyesine ve ahlaka sahip bulunanlar etkilenmemiştir ama görece daha cahil olanlar içinde bir kadın bile 'Kocam bundan sonra beni aldatsa, yeridir' diye düşünse ne olacak?
Kadınlar ne düşünür bilmiyorum ama beni bu yeni reyting 'âdeti' pek rahatsız etti.