Kahroldum... Ağca'nın tahliye görüntülerini haber bültenlerinde izlerken, sinirden saçımı başımı yoldum... Onlarca muhabir, kameraman birbirini eziyordu. Tek kare görüntü, bir kelime laf alabilmek için... Basın konvoyunda gazetecilerin araçlarının birbirine çarptığına şahit oldum. (Takip sırasında 8 basın aracı hasar görmüş) Sonra otelin lobisindeki meydan muharebesi... Sehpalar, koltuklar kırılmış, vazolar parçalanmış... Gazetecilerin yarattığı büyük arbede yüzünden... Peki bunca hengame niye? "Gazeteci katili" Mehmet Ali Ağca için... Tamam, Papa'yı vuran birinin hapisten çıkması önemli bir haber olabilir. Ama bu adam aynı zamanda Türkiye'nin en saygın gazetecisinin katili değil mi? Bu "VIP muamelesi" niye? Sadece ona mı? Ağca'yı göz göre göre hapisten kaçıranlar da onunla aynı otelde, gururla dolaşmakta... Medya onları da görüntülemek için yarışta. Bu karambolde bir de davulcu ile zurnacı gördüm, "Malatya" türküsünü çalmak, bahşişi kapmak için Ağca ve gazetecilerin peşinde koşturan... Keşke hepimiz cümbür cemaat "haberin üzerine çullanacağımıza" aramızdan bir yayın yönetmeni, bir medya patronu çıksaydı da "Kardeşim, bu adam gazeteci katilidir. Benim gazetemdeki yeri iki sütundan fazla etmez. Boşuna paralamayın kendinizi. Haber de, fotoğraf da istemiyorum" diyebilseydi. Eminim Abdi İpekçi yaşasaydı, böyle derdi... Mehmet Ali Ağca'ya bir yayınevi 3 milyon, bir Amerikan film şirketi tam 8 milyon dolar teklif etmiş. Ağca, filmde oynayabilirmiş. Bunca yıldır "oynadığı" yetmiyormuş gibi... Peki herkesin ağzından tek kelime almak için dört takla atığı Ağca kim? GATA'nın, akıl sağlığı yerinde olmadığı için "askerlik yapamaz" raporu verdiği kişi!.. Yani söylediklerinin ve söyleyeceklerinin "deli saçması" olduğu "raporla sabit" biri... Hem de kendini -haşapeygamber ilan edecek kadar "uçmuş" ve bu ruh hali nedeniyle tetikçi, karıştırıcı arayanlar için son derece "elverişli" bir meczup... Eminim ki, pek çok meslektaşım bu görüşüme karşı çıkacak, eleştirecektir. Ama benim bildiğim tek doğru var. O da "gazeteci katilleri" için basın mensuplarının birbirinin omzuna basmaları, otomobillerini tokuşturmaları için hiçbir "mesleki" mazeret olmadığı!.. Keşke aynı basın ordusu, arkadaşına "Seni seviyorum" notu yazdı diye hayatını yitiren 12 yaşındaki Meryem için Doğubeyazıt'a da akın etseydi...
NOT: Bu satırlar basılmak üzereyken Habertürk'ten anlamlı bir protesto geldi. Kutlarım.