Aşk-ı Memnu'nun son bölümündeki bir sahne fena halde kafama takıldı. Yalıya "ajan" olarak yerleştirilen şoför, yardımcısıyla beraber Behlül'ün deniz kenarındaki garsoniyerine gidip, araştırma yapıyor. Bizim Sherlock Holmes şoför, bulaşık makinesindeki fincanlardan birinde kadın ruju görüyor. Ertesi gün yalıda Bihter'in fincanında aynı pembe ruj izini görüyor ve Bihter- Behlül aşkından şüpheleniyor. İyi de canım kardeşim, o pembe ruj Bihter Hanım'a özel üretilmedi ki. Binlerce kadın aynı tondaki ruju kullanıyor olabilir. Bu arada, Bihter'in o bölüm boyunca koyu kırmızı rujla dolaştığını ve yalıda kullandığı bardakta o gün nasıl olup da pembe ruj izi bıraktığını da düşünüp, düşünüp, bulamıyorum. Bu arada Uğur Özaltın imzasıyla internette rastladığım bir yazıda dizi karakterlerinin isimleriyle ilgili harika bir analiz okudum. Özaltın; Behlül, Bihter ve Ferhunde'nin sözlük anlamlarını merak etmiş. Behlül, "çok gülen, gülücü, hayır sahibi, çok iyi adam" demekmiş. Bizimkinin son zamanlarda yüzünden düşen bin parça. Ayrıca hayır sahibi ve iyi bir insan olduğunu söylemek ise pek güç. Farsça'dan gelen Bihter'in anlamı ise "en iyi ve üstün olan." Üstün olup olmadığı tartışılır ama Bihter'in "en iyi" olduğunu kim söyleyebilir? Her dönem mutsuzluklara mahkum, kötülükler kraliçesi Ferhunde'nin sözlük anlamı da Farsça'dan geliyor. "Mesut, saadetli, mutlu, mübarek, uğurlu" demek!.. Velhasıl, üç roman ve dizi kahramanı da isimlerini hiç hak etmiyor!..