Bu sezon, O Ses Türkiye'yi eskisi kadar sıklıkla takip etmedim. Sebebi, genç yarışmacı Aziz Kiraz'dı. Onu ilk kez Mimar Sinan Güzel Sanatlar Lisesi'nin orkestrasında dinlemiş ve hayran olmuştum. O Ses Türkiye'deki ilk performansını izleyince hiç yapmadığım bir şeyi yaptım; hayatımın en 'iddialı' yazısını yazıp kehanette bulundum. 'Aziz geliyor Aziz' başlığı altında bu çocuğun yarışmada birinci olacağını ve Hadise'ye ilk şampiyonluğunu tattıracağını yazdım. Nitekim Aziz haftalar sonra ilk ikiye kadar yükseldi. Ancak finalde Gökhan ve Hakan'ın yarışmacısı Emre Serkaya tarafından geçilip şampiyonluğu kıl payı farkla kaçırdı.
Genç Emre'nin, birinciliğini gölgelemek niyetinde değilim elbette ama Aziz'in yarışmada daha büyük bir sükse yaptığı da gerçek. Çünkü o sadece şarkı söyleyen bir genç değil, tam bir 'sahne adamı.' O platformu sadece sesiyle değil; enerjisiyle, aurasıyla, mimikleriyle de doldurmasını biliyor.
Üstelik Ahmet Kaya şarkısını da, Caruso'yu da aynı mükemmellikte söyleyecek kadar büyük bir yeteneğe ve geniş bir müzik yelpazesine sahip. Emre'ye birincilik ödülü olarak şartname gereği bir albüm yapılacak. Ama eminim Aziz için müzik prodüktörleri şimdiden kuyruğa girecek.
Bu arada eleme tercihinin tamamen stüdyodaki birkaç yüz seyircinin inisiyatifine bırakılması, gençlerden ziyade yarışmacıların bağlı olduğu jüri üyesinin 'karizmasının' yarışması; O Ses Türkiye'nin adaletli sonuçlarla noktalanmasını engelliyor.