Taksim'deki canlı bomba saldırısından sonra İstanbul sessizliğe büründü; Nişantaşı, Kadıköy, Beyoğlu, Beşiktaş gibi birçok merkezi yerde in cin top oynuyordu.
Terör resmen İstanbul'da hayatı durdurdu.
Elbette nerede, ne zaman geleceği belli olmayan canlı bombalara karşı sokağa çıkmamak insani bir refleks.
Ne kadar 'Hayat devam etsin' desek de olmuyor. Çoğumuz evden dışarı çıkmadı.
AMAÇ KORKU YARATMAK
Ancak terör, İstanbul'u tek başına esir almadı; sosyal medyadaki bazı kirli hesaplar, Taksim'deki patlamanın ardından Twitter'a, Facebook'a ve Instagram'a önce Nişantaşı, ardından Bayrampaşa, Fatih, Kadıköy, Bakırköy ve Ümraniye'de patlama olduğu yönünde mesajlar yazdı.
Bazıları o kadar insanlıktan çıkmıştı ki; Taksim'deki parçalanmış cesetlerin görüntülerini sosyal medyada paylaştı. Bir de WhatsApp'tan sanki büyük bir marifetmiş gibi ceset ve yaralı görüntülerini paylaşanlar vardı.
Terörün birinci amacı; şiddet yoluyla toplumda korku ve endişe yaratmaktır.
Sosyal medyada yapılan tüm bu bilinçli ve bilinçsiz paylaşımlar; terörün ekmeğine yağ sürdü, teröristlerin PR'ını yaptı. Özellikle sosyal medyada terör örgütlerinin sempatizanları korkunç bir algı operasyonuna imza atarak terör propagandası yaptılar, kaos ve korkunun hızla yayılmasına yardımcı oldular.
KİRLİ OPERASYON
Teröre karşı sorumlu, sağduyulu ortak bir medya diline ihtiyaç olduğunu yazıyoruz; bu ortak dile aslında en çok sosyal medyada ihtiyacımız var. Lakin sosyal medya sahte hesapları, provakatörleriyle dipsiz bir kuyu. Sosyal medyadaki algı operasyonlarıyla baş etmek neredeyse imkansız.
Bu noktada vatandaşlara tek tavsiyemiz; sosyal medyada paylaşımları yapan kişi ve kurumların güvenilir olduğuna dikkat etmeleri.
Terörle Türkiye'ye karşı oynanan oyunun büyüklüğünü görmek için sosyal medyadaki kirli algı operasyonlarına bakmak bile yeterli.