Vallahi ben çok sıkıldım. Birkaçı dışında, eğer mesleğim TV yazarlığı olmasa, prime time'da dizi filan izlemeyeceğim. Çünkü konular aynı, oyuncular aynı, oyunculuklar birbirinin tıpkı... Kurgu, kamera, ışık hep kopya...
"Özgün" diyebileceğim dizi sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Ya edebiyat eserlerinden uyarlamalar ya da yabancı dizilerden apartmalar...
Yeşilçam'ın yıllarca sakız ettiği konular, dizi diye halkın önüne konuluyor. Bir de
"devamlılık" konusu var ki hepsinden vahim. Diziyi göle maya çalar gibi ekrana sürüyorlar. Sanki piyangocudan bilet alır gibi... Tutarsa, devam ediyorlar. Tutmazsa üç bölümde yayından kaldırıyorlar. Geçenlerde bir okurum yazmış.
"Sevdiğim dizilerin iki haftada buharlaşmasından bıktım. Artık dizileri üçüncü-dördüncü bölümünden sonra izlemeye başlayacağım. Eğer tutmuşsa, yani reytingi yüksekse izleyeceğim..." Hele bir de aradaki reklamlar... Son günlerde prime time'ı büyük kanalların dışındaki alternatif kanallarda gezinerek değerlendirmeye başladığımı fark ettim. Elim ister istemez tematik kanallara gidiyor. Bir bakmışım, saat 21.00'de anlı şanlı dizileri bırakmış,
National Geographic'de
"Uçak Kazaları Raporu" nu izliyorum. Ya da
CNBC-e'de
"Doktor Who"ya takılmışım.
e2 kanalında
Jay Leno'nun şovunu
"Prime Time'da dizileri mat eden adam" olarak anons ediyorlardı. Rekabetin en çetin olduğu
Amerikan televizyon sektöründe şovunu prime time kuşağına taşımayı başarmış, dizileri mağlup etmişti. Demek ki dizilere en tutkun olan
Amerikalı seyirciler bile
"iyi bir program için" yıllardır izledikleri dizilerinden vazgeçebiliyorlardı. Peki bizde niye olmasın? Televizyon yayıncılığını
"videoculuğa" döndürdük. Yapımcıya dizi sipariş ediyor, bol para ödüyor, sonra kaseti VTR'ye takıyor, izletiyoruz. Peki nerede yaratıcılık, nerede üreticilik, nerede zeka? Velhasıl, bu dizi çılgınlığının sonuna geldiğimizi düşünüyorum. Umutla...