Pek Sevgililer Günü'ne uygun bir yorum olmayacak ama Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin izleyicileri, 'sonsuz aşka' olan inançlarını her bölüm biraz daha yitiriyorlar.
Öyle ya; dizideki en tutkulu aşklar bile en fazla birkaç ay sürüyor, ondan sonra karakterler 'önümüzdeki maçlara bakalım' diyerek yeni maceralara yelken açıyorlar.
Cemile; Ali Kaptan tarafından aldatılınca mutluluğu Balıkçı'da aramış ama müstakbel eşi, düğün gecesinde eski kocası tarafından öldürülmüştü.
Cemile'nin gönlü daha sonra yeniden Ali Kaptan'a kaydı. Ali Kaptan tek başına dalgalar arasında kaybolunca bu kez Cemile'nin hayatına Kitapçı girdi. Bizim 'ayran gönüllü' Cemile, bir-iki romantik bakışmanın ardından son bölümde Kitapçı ile dünya evine girdi.
Dizinin en tutkulu aşığı ise Soner'di. Aylin ile aşkları efsaneydi. Aylin öldü; Soner azıcık bocaladı, ondan sonra şıp diye Bahar'a sevdalandı.
Mete'nin aşk defterinin sayfaları da rüzgarla uçuşup duruyor. Önce öğretmeni İnci'ye platonik aşk besledi. İnci Öğretmen ölünce, garson kız Nihal'e kapıldı. O, yurt dışına gidince bu kez rotayı liseli Ayça'ya çevirdi. Diyeceğim o ki; dizide en tutkulu aşklar sadece öyle bir geçiyor. Vah gidene...
SIRA NİNEDE
Bu arada iki yıldır, Süleyman ve Hasefe Ana'ya ne zaman kısmet çıkacağını yazıp duruyordum. İkisi de aradıklarını bulacaklar gibi. Hele son bölümde Kitapçı'nın dedesi ile bizim ninenin romantik ve erotik bakışmaları, aşk tanrısı Eros'un bir kez daha senaristin kalemine tünediğinin işaretiydi.
Tahminim o ki, bu sezonun finalinde birkaç düğünü bir arada göreceğiz.
Ya daldan dala sıçrayan Carolin Yenge'ye ne demeli? Kadın değil, entrika üretim bandı... Şimdi de Hakan ile babasını birbirine düşürdü.
Yok yok, bu Suriye meselesi öyle muhalifleri silahlandırarak, Patriot füzesi filan getirerek çözülmeyecek; atalım Carolin'i Esad'ın sarayına, bitsin bu iş!